27 Nisan 2018 Cuma

Vekil Aday Adayı Olabilseydim Kesin Aday Olurdum

—Hoş geldiniz!
—Estağfurullah efendim!
—Hoş geldiniz dedim.
—Teveccühünüz efendim!
—Partimize aday adaylığı müracaatınız olmuş. 
—Evet efendim!
—Vekil seçilirsen yükümlülüklerini yerine getirebilecek misin?
—Elbette efendim, bunun için buradayım.
—Neler yapabilirsin?
—Benim ne haddime efendim bir şey yapmak. Siz ne görev verirseniz ben onu yapacağım. 
—Yani?
—Partinizin bir neferi olacağım. 
—Mesela?
—Ölümüne sizi savunacağım, gözüne girmek için elimden geleni yapacağım. 
—Senin hiç prensibin yok mu?
—Var efendim, olmaz olur mu?
—Nedir?
—Tek prensibim var; Emrettiğiniz her şeyi yapmak. 
—İçine sinmeyen her şeyi yapar mısın?
—Ne demek efendim! Zatı alilerinizin emri demiri keser. Sizin emriniz yanında içimin lafımı olur? Emrini kabul etmeyecek içime tükürürüm ben. Olur mu öyle şey? Parti disiplini denen bir şey var. Sonra ben partinize gönül vermiş biriyim. Sizi idolum kabul ediyorum aynı zamanda.
—Mesela öl desem ölür müsün?
—Hem de gözümü kırpmadan...Benim naciz vücudum şahsınız yanında bir hiçtir.
—Birkaç bariz örnek ver, bizim için neler yapabilirsin? 
—Meclis'te sabahla de, sabahlarım; bir başka partiye geç de, gözümü kırpmadan geçerim; git de gider, otur de oturur, ayakta dur de dururum; tek ayak üzerinde dur de seve seve yaparım. Ben parti disiplinine uyarım.
—Seninki parti disiplininden de öte bana itaata benziyor. Ama hoşuma gitmedin değil. Sevdim seni. Zira demokrasiye katkı sağlayacaktır senin bu yapacakların. Sınavı geçtin, hayırlı olsun! 
—Çok çok teşekkür ediyorum efendim, benden hiç mahcup olmayacaksınız, verin o mübarek elinizi öpeyim.

Tamircide Beklerken *


Arabanın debriyaj balatasını değiştirmek için bir dostumun referansıyla bir tamirciye gittim. Arabayı ustaya teslim ettim. İstedikleri parçayı yedek parçacıdan alıp geldikten sonra kah içeride, kah kapı ağzında bazen oturdum, bazen adımladım. Bir taraftan ikram ettikleri çayı yudumlarken beklemekten sıkıldım. Kendimi yazmaya verdim. Bir taraftan yazarken, bir taraftan da bitti mi diye başımı kaldırıp arabama göz gezdirdim. Dur durak bilmeden 2, bazen 3 kişi çalıştı durdu. Bazen arabayı kaldırıp altına geçtiler, bazen önüne, bazen de yanında iş yaparlarken gördüm. Kimi zaman da şoför mahalline girdiler. Arabanın içine geçtikleri zaman  kirlenmesin diye koltuğun üzerine naylondan bir ambalaj serdiler.

Kalfa işini bitirdikten sonra ustası, "Yağına, suyuna, bir de fren balatalarına bakalım" dedi. Ön fren balatalarını da değiştirelim dediler. İstedikleri malzemeyi alıp kendilerine teslim ettim. Tamir işi bittikten sonra usta arabaya bindi, beni de yanına aldı. Birlikte turlayıp geldik. Eksik gördüğü yerleri düzeltti. Borcum ne kadar dedim. "Konuştuğumuz gibi 200 lira" dedi. İlave olarak fren balatalarını değiştirdiniz dedim. "Zaten açmıştık, ilave borcunuz yok" dedi. Kartvizitlerini istedim, teşekkür ederek ayrıldım.

Üç saate yakın 3 kişi birden uğraştı, didindi. Elleri-yüzleri, elbiseleri battı. Terlemişlerdir aynı zamanda. Ben beklerken yoruldum, onlar çalışmaktan bıkıp usanmadılar. Aldıkları el emeği 200 lira sadece. Karşılığında arabamı dirilttiler, hafiflettiler, rahatlattılar. Ustalıklarını, nezaketlerini, çalışmalarını, iş ahlâklarını beğendim ve takdir ettim. Onca uğraş ve didinmenin ardından aldıkları para sonuna kadar helal dedim. Kimse bu paraya bu işi yapmaz dedim kendi kendime. Helal olsun elinin emeğini yiyenlere! 

Çalışan usta, kalfa ve çırağın yüz hatlarına baktım. Karamsar, bitkin bir yüz görmedim. İşlerini severek yapıyorlar. İşin başında “İşleriniz nasıl” dediğimde bugünlerde biraz durgun, ama genelde iyi, halimize şükür!” dediler.

Gördüğümüz-göreceğimiz son nesil belki bu tamirciler. Arkasından gelmiyor. Çünkü herkes okuyor. Okuyan adımını atmıyor/atamıyor bu muhite. Ancak arabasını tamir için geliyor genci-ihtiyarı şimdilik. Biz gerekli-gereksiz diploma vererek diplomalı cahiller yetiştireduralım, arkadan çırak-kalfa-usta gelmeyince araçlarımızı tamir eden de kalmayacak böyle giderse. Aracımız arızalanınca parçasını tamir etmeden ya değiştireceğiz, ya yenisini alarak aracımızı hurdaya çıkaracağız, ya da yurtdışından tamirci ithal edeceğiz. Görünen köy bu!

* 03/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


26 Nisan 2018 Perşembe

Son Köprülü Başkanlığa Veda Etti

Üç dönemdir yaptığı belediye başkanlığını milletvekili olmak için koltuğunu bırakan başkanı, ili asla unutmayacak. Nasıl unutsun ki? Yapılan hizmet unutulur mu?

14 yıla neler sığdırmadı neler? Anlatmakla bitmez. 90 sayısını aşan köprülü kavşaklarıyla Osmanlı'da görev yapan sadrazam Köprülülerin günümüzdeki temsilcisiydi. Bakmayın siz soyadının Köprülü olmadığına. Hele yaptığı köprülerin altına koydurduğu çiçekler, güller her geçişinde insana Lale Devri'ni hatırlattı. Tarihe saygı dedikleri, insanı tarihiyle buluşturma dedikleri bu olsa gerek.

Yaptığı say say bitmeyen köprüler, trafiği çok rahatlatmadı ama olsun: İş, iştir. İşe o kadar aşıktı ki ihtiyaç olmayan yerlere bile hizmet götürdü. Doğru-dürüst binenin olmadığı bir mevkiye hafif raylı sistem götürerek emsallerine fark attı. Eseri, çok yolcusu olmasa da devam ediyor. Caddeyi bozmuş, diğer trafiği felç etmiş, önemli değildir. Zira iş, iştir.

İşi o kadar çoktu ki halkın karşısına seçimden seçime çıkardı. Kendisiyle görüşmek için araya milletvekilini koymak gerekiyordu. Çünkü çalışıyordu. Kimseye boşa harcayacak zamanı yoktu onun.

14 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde sadece köprüler yapmadı tabi. Parklar, bahçeler yaptı, durmadan kaldırım taşlarını yeniledi, belediyeye ait wc'leri vatandaşın hizmetine ücretsiz olarak sundu. Ramazan ayı geldiği zaman teravihe gitmeyenleri eğlendirmek için getirdiği sanatçılar vasıtasıyla atasına rahmet okuttu. Ramazan ayında işsizlikten sinek avlayan, meteliğe kurşun atan sanatçılara iş vererek onların boş boş oturmasının önüne geçti. Yapacaktı elbet! Başkan dediğin sadece bir kesimin değil herkesin başkanıdır. Sanatçıyı da besleyecekti, namazda gözü olmayanları da eğlendirecekti. 

Yaptığı onca hizmetin karşılığında belediyeler arasında hizmet sıralamasında 9. oldu. Hizmete doymayan başkan en borçlu 4. belediye olarak tarihe geçti. Tarihe geçmenin bir bedeli olacaktı elbette. Borçtan korkanın boynu kırılsın. Borçlanmayıp da ne yapacaktı. Hem hizmet bekleyip hem de borçsuz belediye beklemek...olacak şey değil. 

Borçları biraz hafifletmek için suya dokundu, su fiyatlarını aylık otomatiğe bağladı. Sudan gelecek paralarla borçları döndürebilir yapmak ve yeni köprüler yaparak kendi rekorunu egale edecek iken Ankara keşfetti onu. Vekil olması için bastırdı. Koltuğu bırakmasına daha bir yıl varken koltuk sevdalısı olmadığını da göstererek şimdi de tüm ülkeye hizmet etmek için bastı istifayı. Bıraktığı borcu biri öderdi nasılsa. Ayrıca devlette devamlılık esastı.

İlini doyurduğu hizmetin daha fazlasını yapabilmek için vekillik yapacak bundan sonra. Türkiye de onun hizmetlerine doyacak. Yerine başkan seçilen umarım onun bıraktığı köprülü kavşaklarını devam ettirir ve adını ölümsüzleştirmek için yaptığı köprülerden birine adını verir. Yolcusu olmayan ek hafif raylı sistemin İstiklal'deki tren gibi bomboş gidip gelmesine imkan verir.