25 Nisan 2018 Çarşamba

Aslın Yüz Bin İmzası Kaç Vekilin İmzasına Denktir?

Bizde "el vekîlü k'el asl" diye bir söz vardır: Vekil asıl gibidir anlamına gelen. Vekil de tıpkı asıl gibi denerek vekilin, asılın tüm yetkilerine sahip olduğunu anlatmak için kullanılır bu deyim. Avukatlar da vekili olduğu kimsenin haklarını savunmak için bu yetkiyi mahkemelerde kullanır. Elinde noter tasdikli vekalet olmasına rağmen avukatlar yetkinin ne kadarını kullanacağı konusunda müvekkilinin yani asıl kişinin görüşüne başvurur. Müvekkil, görevini yapmıyor, iyi savunamıyor diyerek gerektiğinde vekilindeki vekaletini iptal edebiliyor.

Hayatın her alanında vekil ve asıl ilişkisi aslın dediği olur şeklinde cereyan ederken siyasette ise vekilin dediği olur. Vekil, aslın üstündedir. Vekil yetkiyi aldıktan sonra kolay kolay asıla danışmaz, hesap vermez. Yeni bir seçim marifetiyle yeni bir yetki gerektiğinde asılın kapısını çalar. Hal böyle iken asıl yine onu el pençe kapıda karşılar, izzet ve ikramın yanında saygıda kusur etmez. Yine de asılın bir değeri yoktur. Hatta vatandaşın esamesi okunmaz. Örnek mi istersiniz? 

Malumunuz genel seçimler ve cumhurbaşkanı seçimine gidiyoruz. Cumhurbaşkanlığına aday olabilmek için Meclis'ten 20 vekilin imzası yeterli olabiliyor iken veya 20 vekil bir kişiyi cumhurbaşkanlığına aday gösterebiliyor iken vatandaştan yüz bin imza isteniyor. Bu, yüz bin asıl kişi ancak 20 vekil eder demektir. Vatandaşa, "Yerini, haddini, seviyeni, gücünü bil, ederin bu" demektir, ipe un sermektir. Bu, senin ilin değil demektir. Vatandaşa, "Sen aday gösteremez, aday belirleyemez, oyun kurucu olamazsın, olsan olsan oyunda figüran olursun" demektir. Basit bir hesapla bir vekilin imzası, beş bin asılın imzasına eşittir. Vekilin vatandaşa göre özgül ağırlığı kat ne kat fazladır. Keşke cumhurbaşkanı adayı gösterilebilmek için Anayasaya madde konurken hiç vatandaşın adı geçmeseydi, hatta Meclis'ten 20 vekilin aday göstermesiyle cumhurbaşkanlığına aday olunur denseydi daha iyi olurdu. Böylece vatandaşla dalga geçilmemiş olurdu.

Çok adaylı bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil kastım. Öyle önüne gelen aday olamamalı. Mutlaka bir kriteri olmalı, az adayla seçime gidilebilmeli. Meclis dışından aday olacaklara da imkan veriyorum diyerek deveye hendek atlatmaya gerek yoktu. İstenen 100 bin imza, imkansızı başar, başarabilirsen gibi bir şeydir, zaman kaybıdır, kağıt israfıdır, seçim kurullarını gereksiz meşgul etmedir, vatandaşı oyalamadır, gazını almadır.

24 Nisan 2018 Salı

Selam Verirken Seçici Davrananlar

Mesleğinin son demlerini yaşayan birini tanıyorum. "Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim, bundan sonra ipe un sereyim" diyen biri değil. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip. Yoruldum biraz oturayım demez, koşturur durmadan. İşini yaparken bal yapmaz arı değil. Sonuç alır. Çünkü işinin ehli biri.

Bu kişinin hiç mi kusuru yok. Olmaz olur mu? Her insanda olduğu gibi bunun da var. Müdürü farkında mı? Emin değilim. Nedir kusuru derseniz, adam seçiyor. İstediğine selam veriyor, istediğini görmezden geliyor; görmek istediğini görüyor, istemedi mi es geçiyor. Kime güleceğini bile seçiyor. Kinci biri mi? Görmezden geldikleriyle sorunu mu var? Bildiğim kadarıyla yok. O zaman niye yapıyor bunu? Ah bir bilsem, zaten size sormazdım. Bildiğim hoş bir görüntü arz etmiyor. Keşke bu görüntüsüyle tanımasaydım kendisini. 

Adamına göre muamele yaptığını muhatapları biliyor mu? Dert edinen görmediğime göre çoğu farkında değil. Keşke ben de o farkında olmayanlardan biri olsaydım. En azından böyle bir derdim olmazdı. Bu durumu dert edinmem böyle bir şeyi kendisine yakıştıramadığımdandır. Çünkü bu yaptığı ahlaki değil. Üzüntüm de buna. Keşke iktidar gösterdiklerinden biri kendisine bunu söylese... Ama onların da bunu bir sorun olarak gördüğünü sanmıyorum.

"İnsanlık Bende Kalsın!

Bazen konuşmamıza "İnsanlık bende kalsın, iyilik bende kalsın" diye başlarız. Niye böyle deriz, anlayabilen var mı? Sanırım iyilik yapmaya layık olmayan biri için söyleriz. Yaptığımız iyiliği başa kakmak değil mi bu? O zaman iyilikse yaptığımız ya yapmayacağız, ya da yaptığımızı söylemeyeceğiz. Çünkü işin hayrını kaçırmış oluyoruz.

Şimdi olaya bir başka açıdan bakalım. Niye iyilik sende kalsın veya insanlık sende kalsın? Biraz da başkasına insanlık öğretsen, onların da iyilik yapmasına öncü olsan nasıl olur? Bence fena olmaz. Sonra iyilik ve insanlık niçin sadece sende kalsın? Ayrıca insanlığın sende kalması demek bencillik değil mi? Sendeki iyilik ve insanlıktan, insanlıktan nasibini almamışlar da faydalansa ne olur? Kıyamet mi kopar? Sonra insanlık sadece sizin tekelinizde mi? Eğer karşı tarafın insanlığından memnun değilseniz varsa bir maharetiniz onlara biraz insanlık öğretin. Yoksa insanlığınızdan eksilme olmasından mı korkuyorsunuz? Böyle bir endişeye gerek yok. İnsanlık öyle bir şey ki kişi, insanlık yaptıkça insanlıkta zirve yapar. Yine insanlık söylenmez, yaşanır. Ne zaman ki insanlığın kendisinde kalmasını gerektiğini söylerse bir insan, onun insanlıkla sorunu başlar.

Yaptığı insanlığı başa kakarcasına göstere göstere başkasının yanında söylemesi caka satma, gösteriş yapma ve riya değil mi? Burası da ayrı bir sorundur diye düşünüyorum. Bu tiplere yaraşan iyilik yapmamaları, kendi iyilik ve insanlığıyla baş başa kalmalarıdır.

Çoğumuzun laf arasında söylediği "İyilik bende kalsın, insanlık bende kalsın" sözü gördüğünüz gibi tarafımdan nerelere çekildi. Normalde çoğumuz bu sözü söylerken başa kakma niyetiyle yapmıyoruz. Fakat olaya benim baktığım cepheden de bakılmasını istiyorum. En iyisi böyle sözleri söylememek, yaptığımız iyiliği balık bilmezse Halık bilir çerçevesinde yapmaktır.