14 Nisan 2018 Cumartesi

Suçlusun Osmanlı!

Sen altı yüz sene üç kıtada at koştur, dünyaya hüküm sür, hiçbir ülkeyi sömürme, iç işlerinde serbest bırak, kendi dilini ve kültürünü dayatma; sonra kendini yenileyip geliştirme ve yenileme, ayakta tutunmak için Bizans oyunlarına başvurma. Ardından hakimiyetinin altındaki bütün topraklardan "Pardon, benden bu kadar" deyip çekil git.

İş mi senin yaptığın? Gittin de ne oldu? Metre ile ölçerek paylaştılar senin bıraktığın yerleri. Güdülecek ve sömürülecek küçük küçük devletler kurdular. Her sözde devletin başına da kuklaları birer vali koydular. Bugün gelinen nokta, çekip gittiğin hiçbir yerde ne huzur var, ne sükun, ne de devlet. Hepsi Batı'nın, ABD'nin ve Rusya'nın kuklası dense yanlış olmaz. Çünkü onları oraya getiren güç böyle istemişti. Kimi akılsızlığının, kimi ihanetinin, kimi iş bilmezliğinin, kimi iktidarda kalma hırsının bedelini halkına ödetiyor bugün. Bir gün "Ben sıkıldım, şımardım, kendimi geliştiremiyorum" diyecektin, hiç olmazsa çekip gitmeden/ayağın kaydırılmadan önce ora halkına devlet olmayı, sömürülere ve işgallere karşı kendi kendilerini korumayı öğretseydin... 

Dünyadan el-etek çektikten sonra boşalttığın yerleri dolduran işgalciler ne yaptı? Akbabalar gibi üşüştü İslam dünyasının başına. Önce kendi dil ve kültürlerini dikte ettiler. Bugün İngiliz'in, Fransız'ın, Alman'ın, ABD'nin Rus'un girdiği her yerde halk, çatır çatır kendilerini sömüren efendilerinin dilini konuşuyor. Dilini ve kültürünü kaybeden bir halk ardından yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürtür. Efendileri çekip gitse de ayakları üzerine duramaz. Varlık sebebi saydıkları efendisi için çalışır. Bugün de olan bu. Kendi benliğini kaybedenlerden de başkası beklenmez zaten. Keşke asırlarca yönettiğin ülkelerden çekip gitmeden önce onları kendi haline bırakmadan kendi dilini öğretseydin. Çünkü millet olma, devlet kurma ve yönetmeden aciz insanları kendi haline bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya kaçar misali akbabaların kucağına düşer. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bugün de olan bu.

Madem gidecektin, mağdur milletlerin hamiliğini bırakacaktın hiç olmazsa güvenilir bir hamiye teslim etseydin. Maalesef bunu da yapmadın ve "Ne haliniz varsa çekin" deyip tarih sahnesinden çekilip gittin. Düşene tekne vurulmaz bizde. Ama suçlusun. Çünkü senin dün yapmadıklarının ceremesini bugün İslam dünyası hala çekiyor. Madem oyunu kuralına göre oynamayacaktın, kurtlar sofrasında tutunamayacaktın o halde niçin ilayı kelimetullah diye çıktın ortaya. Yazık değil mi kendi kendini güdemez insanları kendi haline bırakmak. Kendini yaktın, fethettiğin yerleri de. 

Bıraktığın yerlerin yüzü gülmedi hiç ne dün, ne de bugün. Yarın da güleceğe benzemiyor. Belki de dünyanın sonunu getirecek buralardaki paylaşım. Ne yaptın, giderken? "Siz benim kıymetimi bilemediniz, beni anlamadınız, dünya durdukça buralar huzur bulmasın" diye beddua mı ettin? Senin "hasta" haline bile dünya o kadar muhtaç ki! Çünkü denge unsuruydun. Sen hala olsaydın bu diyarlar bu derece peşkeş çekilmezdi. 

Hasılı suçlusun: Suçunu, emaneti hoyratça kullanan hanedanın çektiği gibi bugün biz, İslam dünyası ve herkes çekiyor. İyi yapmadın Osmanlı! Heyhat ki heyhat! Allah senin hayrını versin...14.04.2018

Esed, Koltuğa Pislemiş Olmalı! ***

Bir ülke düşünün ki bu asırda 48 yıldır aynı hanedan tarafından yönetiliyor. Ülkesini 30 yıl boyunca demir yumrukla yönetti. Baba Esed ölünce bayrağı oğlu devraldı. Ülke yönetimi babadan oğla geçen mirastı ne de olsa. Ülkesinde azınlık olmasına rağmen hep iktidarda kalmayı bildi.  Hangi Ortadoğu ülkesi Suriye’den farklı ki zaten! Al birini, vur ötekine.

Oğul Esed’in 18 yıllık iktidarı, babasının saltanatını aratmadı. Ortadoğu’da Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya, Müslüman kanı akıtmaya devam etti. Normal Müslüman’ın yüzü gülmedi hiç. Çünkü acımasızdı. Oğul Esed’in Suriye hakimiyeti 11.yılından itibaren ülkeyi bir iç savaşa götürdü. Oğul Esed, işbirlikçileri sayesinde hala ülkesinin başında ama ülke, yolgeçen hanı oldu. Rusya, İran, Hizbullah, ABD, PKK, DAEŞ, Fransa, İngiltere…kimi ararsan orada. Yerel güçleri saymaya bile gerek yok. Kim kimi öldürüyor belli değil. Milyonlarca insan ölmüş; ülkesinin insanı, başta Türkiye olmak üzere başka ülkelere sığınarak mülteci olmuş, ülke diğer devletler ve örgütler tarafından işgal edilmiş adamın umurunda değil, hala başta kalacağım diye direniyor. Gerçi direniyor mu? Yoksa Suriye’de güç gösterisi ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmak isteyenler onu orada zorla mı tutuyorlar? Sanırım ikincisi. Çünkü ülkesini düşünen hiçbir aklı evvel, başta kalacağım diye ülkesini bu hale getiremez. Bundan sonra Suriye diye bir devlet kalırsa on yıllar boyunca imar etmek için uğraşılacak. Sayesinde dünya iyi bir iş çıkardı. Akılsız evlat böyle hoyratça harcar ülkesinin geleceğini ve servetini. Ancak böyle peşkeş çekilir bir ülke.

Merak ediyorum, ülkesini bu hale getiren bir insan bir kukla gibi hala ülkesinin başında niçin durur? Hiç mi utanmaz, arlanmaz? Hiç mi aynaya bakmaz? Haysiyet ve onur yoksunu mu bu adam? Başta kalmak bu kadar mı tatlı? Kendi geleceği ve saltanatı için bir ülke bu şekil ateşe verilir mi? Milyonlarca insanı mağdur eden ve onların katili olan bir kişi hiç mi vicdan azabı çekmez? Akıttığı kanların üzerine kuracağı iktidardan haz alabilecek mi? Gerçi benimki de laf yani! Saydığım bu özellikler insanda olması gereken özellikler. Olmayınca ne yapsın adam? Ancak içgüdüsüyle hareket edebilir.

Kimyasal silah kullandı iddiasıyla bir deli; modern görünümlü iki sömürgeciyi arkasına alıyor, geceleyin ülkenin stratejik noktalarını yerle bir ediyor; O ise, ben hala yaşıyorum” anlamında görüntüsünü televizyonlara servis ediyor. Ülkeni bu hale getirdikten sonra yaşasan ne olur? İstersen geber! Zaten koltuk değnekleriyle ayakta tutulan bir ölüsün sen. Nefes alsan kaç yazar! Gerçi adam haklı! Zaten bunca kan, bunca gözyaşı, bunca kaos ve savaş bu haysiyet yoksununu ayakta tutmak için yapılmıyor mu?

Gözü kan görmekten, burnu kan koklamaktan başka bir özelliği olmayan haysiyet yoksunu kukla bir insan, bunca mağduriyetten sonra hala ülkesinin koltuğunda niye oturmaya devam eder? Koltuğu hala bırakıp gitmediğine göre koltuğa pislemiş olmalı. Başka türlü niye işgal etsin o koltuğu? Gerçi kan akıtmaktan zevk alan, gözünü kırpmadan kendi insanını öldüren bir insanı, bir aileyi elli yıla yakın başta tutarsan insanoğlu; kendisinde bir keramet görmeye, kendisini bulunmaz Hint kumaşı görmeye, ben gidersem Suriye diye bir devlet kalmaz, demeye başlıyor. Zaten uzun süre bir koltuğu işgal eden kim olursa olsun bir müddet sonra orayı kendi mülkü gibi görmeye başlıyor. Umurunda olmaz insanlarının mağdur olması, yok olması.

Suriye’de bugün olup bitenlerden Esed ailesi ne kadar sorumluysa, bir o kadar, hatta ondan daha fazla Esed’i başta tutmaya çalışanlar ve“Biz Esed ile çalışabiliriz” diyen ABD ve onun ortakları sorumlu. Bakmayın Cuma gecesi stratejik hedefleri vurduğuna. Olan da Suriye halkına ve hiçbir menfaati olmayan Türkiye’ye oldu. Ceremesini yıllar yılı çekecek bu iki ülke. 

*** 20/04/2018 tarihinde Barbaros ULU adıyla Yeni Haber gazetesinde yayımlanmıştır.

13 Nisan 2018 Cuma

Mesaj Gönderenlerden Beklediğim

Haftalık her cuma, mübarek günler ve bayramlar münasebetiyle genelde watsapp aracılığıyla bana hayır dua ve güzel dileklerde bulunan eş-dost, arkadaş ve kardeşlerimden, bu yaptıklarına ilave olarak onlardan bir isteğim daha olacak. Benim gibi bir faniden bu ricamı esirgemeyeceklerini ümit ediyorum. Biliyorum, benim iyiliğimi düşünüyorsunuz. Zaten bu yüzden hayır dileklerinizi sektirmeden gönderiyorsunuz. Allah herkese sizin gibi dostlar versin. 

Malumunuz ben günahkar bir kulum. Dinimi-diyanetimi doğru-dürüst yaşayamıyorum. Buna rağmen nefsim galebe çalarak gaflet ve dalalet üzere hayatımı idame ettiriyorum. Geldim gidiyorum. Bu dünyada yaptıklarıma bakarak beni öbür dünyada iyi bir ortam beklemiyor. Uzatmayayım, hasılı halim harap. Tek tesellim sizin gibi dostların bana bu dünyadayken kol kanat germesi. Yanlış anlamayın, para-pul istemiyorum, size yük de sürmeyeceğim. Sizden tek istediğim cuma, bayram ve mübarek günler dolayısıyla günümü tebrik eden sizlerin bu günleri değerlendirirken benim için gıyabımda dua etmenizdir. Eğer benim için yapacağınız dua, sizin mesaj göndermenizi geciktirecek veya engelleyecek ise eğer tercih hakkım var ise- bana mesaj göndermeyin, sadece dua edin. Ellerinizi açın: "Ya Rabbi! Senin kulun Ramazan, gününü gün ediyor, kulluk görevini tam yerine getiremiyor. Biz onu sever, sayarız.  Senden istediğimiz, bu kulunu affet, onu bağışla, ona sağlık-sıhhat ve huzur ver, ukba alemde onu rezil etme!" diyerek dua etmenizdir. Eğer böyle yaparsanız size minnettar kalırım. Mesaj göndermeyerek bize alınır, iyi dilek ve temennilerimizden mahrum kalır, bize gönül koyar derseniz hem vallahi, hem billahi, hem tallahi alınmam.

Haydi dostlar! Göreyim sizi, açın ellerinizi...Allah dualarınızı kabul etsin şimdiden.