27 Ekim 2017 Cuma

Adamlar Sağlamcı Maşallah!

2005-2006 yılında öğretim yılında Fen Lisesini kazanan çocuğumun kaydını yaptırmak için ilgili okul müdürlüğünü aradım. E-posta adresimi isteyerek istenen evrakı e-mail adresime gönderdi müdür yardımcısı. Bir sayfa kadar vardı istenen evrak.

Neler yoktu ki istenenler arasında. 4 mektup zarfı, bir kayıt zarfı, diplomanın aslı, nüfus cüzdanının aslı ve fotokopisi, iadeli taahhütlü -bilmem ne kadar- pul, 6 adet vesikalık fotoğraf, ikametgah adresi ve belgesi, matematik ve fen derslerinin dördün altında olmadığına dair okuldan onaylı belge, fen lisesini kazandığına dair kazandı belgesinin aslı, okula yardım... Aklımda kalanlar bunlar. Telefonda ne kadar yardım alıyorsunuz dediğimde 50 liranızı alırım demişti yardımcı.

Kayıt tarihinin ya son günü, ya da bir öncesi gün çocuğumu kayıt yaptırmak için hazırladığım evrakla birlikte okula uğradım. Komisyon tek tek evrakı inceledi, ardından evrakı müdüre gösterdi. Komisyonun onca incelemesine değdi. Çünkü bir evrak eksikti. Çocuğun fen ve matematik derslerinin dörtten aşağı olmadığına dair mezun olduğu okulundan alınacak belge. "Kaydınızı yapamam" dedi müdür. Niçin dedim. "Bu evrak önemli, bu olmazsa olmaz. Hemen getirin" dedi. İyi de mezun olduğumuz okul Adana'da. Gidip gelmemiz, okulun postayla göndermesi zaman alır. Çocuğun diplomasında not ortalaması 5.00 yazıyor. Bu çocuğun tüm notları 5 demek değil mi dedim. 'Evet o anlama gelir ama bu diploma sahte hazırlanmış ve notu değiştirilmiş olabilir' dedi. Okulu istediğiniz evrakı faks ile gönderse olur mu dedim. 'Hemen evrakı faksla göndersinler. Yalnız evrakın aslını en kısa zamanda istiyorum' dedi. Hele ki şükür, kaydımızı yaptırabildik. Çünkü sağlamcı bir okul ve müdürüne rastlamıştık. Öğretmen ve idareci olduğum için sağ olsunlar kayıt parası olarak 20 lira alarak indirim yaptılar.

Aldıkları o kadar evrakı ne mi yapacaklar? Kayıt zarfının içine koymuşlardır. Çocuk mezun olduktan sonra da bir daha açmamak üzere arşive kaldırmışlardır. Sağlamcılık ve evrak hayranlığı böyle olsa gerek, hoşumuza gitmese de... Çünkü devlet demek evrak demekti. Garibime giden müdürün, 'Diplomayı sahte hazırlayabilirler' sözü idi. Biraz düşünse, diplomayı sahte hazırlayan A4 kağıdına yazılan belgeyi mi hazırlayamayacak?
***
Yıl 2017. Arkadaşlarla bir akşam hasbihal ederken konu maaşlarımızdan açıldı. Yaptığımız karşılaştırmada 15 ay boyunca emsalimden 195 lira eksik aldığım tespiti yapıldı. Bordroları karşılaştırınca eksikliğin uzman öğretmenlikten verilen ek tazminatın hesaplanmamasıydı. Okulumu bilgilendirerek eksik ödememin yapılması ile ilgili dilekçe verdim. Dilekçeme uzman öğretmenlik belgesinin onaylı  fotokopisi, 15 adet kişisel bordro, çeşitli ödemeler bordrosu, maaş nakil ilmuhaberi vs eklenerek ilçe milli eğitim müdürlüğü muhasebe servisine gönderildi.

Evrakı gören şefimiz öalıştığım okulu arayarak uzman öğretmenlik sertifikasının aslını istemiş. Evden belgeyi alıp ilçeye giderek ilgili kişiyi buldum. Belgenin aslını istemişsiniz getirdim dedim. Belgeyi eline aldı, okuldan gelen onaylı belge ile karşılaştırdı. Sonra, 'Buraya kadar yorduk, getirdiğiniz belgeyi alın' dedi. Yoruldum yorulmaya da oraya üç-beş kuruş ekle de yorulduğuma değsin, dedim şakadan. 'Burada ne yazıyorsa o kadar, nasıl fazla yazabilirim' dedi duvar. Pardon ilgili kişi. En azından yordum dedi ya. Bu da yeter bana. Bizim bu muhasebeci de çok sağlamcı maşallah! Fen lisesinin müdürünü aratmadı sağlamcılık ve formalitede.
***
Size aralarında 12 yıl olan başımdan geçen iki örnek sundum. Gördüğünüz gibi ülkemde pek bir şey değişmemiş. Biri okulun hazırlayıp milli eğitimin onayladığı soğuk damgalı diplomanın gerçekliğine, diğeri de okulun onayladığı belgeye inanmıyor. Biri okul müdürü, diğeri muhasebeci. Çalıştığı yerler de farklı. Ama ortak noktaları çok maşallah! Her ikisi de formaliteci, kişiyi yoran türden. Her ikisi de belgeli çalışıyor, mevzuat ne diyorsa harfiyyen onu uyguluyor. Onaylı belgeye inanmayarak aslını istiyor. Bu yönüyle de güvenmiyorlar kimseye.

Ne diyeyim ben bunlara? Her ikisi de ruh ikizi. Muhasebeci 15 ay önceki maaş bordroma, mebbis modülüne de bakıp ikna olabilirdi. Ama mebbis'tede yanlışlıkla girilmiş olabilirdi uzmanlık belgesi...Allah hayırlarını versin. 27.10.2017

26 Ekim 2017 Perşembe

Velime

Evlilik ve düğün hazırlıkları tatlı telaş olarak isimlendirilir bizde. İçerisinde mutluluk ve heyecanı, stres ve telaşeyi, meşakkat ve maliyeti barındırır. Evlenenle, ev yapana Allah yardım eder misali bu hayırlı işe kalkıldı mı arkası geliyor. Karşılıklı anlayış çerçevesinde mutlu sonla bitiyor evliliğe atılan ilk adım. Çocuklar mutlu olursa aileler de mutlu olur. Geçim olmazsa taraflar yatsın-kalksın, ağlasın-dursun.

Evlilik ve düğün başlı başına bir maliyettir. Borçla da olsa altından kalkılır. İş düğün aşamasına geldi mi sırada davetiye listesi hazırlama vardır. Düğün aşamasında yapılan hesap-kitap liste hazırlamada da yapılır. Çünkü düğün demek, yemek demektir aynı zamanda. Çünkü çocuklar gençliğe adım atar atmaz eş-dost 'Pilavını ne zaman yiyeceğiz' diyerek şaka yollu dokundurur. Gelen davetiyede ilk önce yemek var mı, yok mu diye göz atılır. Bulunduğun şehirde herkese ve tüm tanıdıklara yemek verilemeyeceğinden tutulan salonun kapasitesi, yemeğin maliyeti gözönünde bulundurularak eş-dost ve ahbap arasında bir eleme yapılır ve davetiye dağıtımına başlanır. Her davetiye verdiğin 'Hayırlı olsun, inşallah geliriz' der. Dağıtılan davetiyeye göre her kart üç ile çarpılarak üç aşağı, beş yukarı gelecek misafir sayısı da belli olur. Düğün konvoyuyla birlikte misafirler gelmeye başlar. Bir taraftan gelen misafirleri karşılayıp hayırlı olsun tebriklerini kabul ederken diğer taraftan inşallah yemeğimiz güzel olur ve yemeğimiz yeter denir. Düğün kazasız-belasız bittikten sonra verdiğin karttan fazla yemek vermiş olmana rağmen gözünün önüne davetiye verdiğin ve geleceğim diyen tanıdıkların gelir. Nedense fire var. Gelemeyeceğim de dememiştir. Mazeret beyan eden kişinin sayısı bir elin parmağını geçmez. Beklersin düğünden sonra arar mı diye. Bu şekilde arayanın sayısı da bir yekûn tutmaz. Bu sevinçli anında üzülüp gönül koyarsın. Çünkü insan beklediğine gönül koyar. Beklediğin kişiler gelmediğinde düğün orta yerde kalmıyor. Sayıp severek gelen eş ve dostla birlikte düğün yapılıyor ve sünnet olan velime yemeğini ikram etmiş oluyorsun. 

Düğüne davet edilen kişiler gelemeyeceklerini söyleseler en azından diğer dostlarından birini daha davet etmiş olursun.  Düğünde velime vermek sünnetse, davete de icabet etmek sünnettir. Nedense bu duyarlılık çoğumuzda oluşmamış görünüyor.

Düğün demek büyük bir organizasyon demektir. Hele yemek vermek başlı başına bir külfettir. Düğünde herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi için davetiye verilen kişinin katılıp katılamayacağını bildirmesi, kaç kişi ile katılacağını beyan etmesi daha iyi olur diye düşünüyorum. Hiç olmazsa düğün sahibi de yemek işlerini, davetli listesini yeniden gözden geçirerek güncelleme yapar. Böylece herhangi bir aksamaya mahal verilmemiş olur. Çünkü haber verilmediği zaman yemeğin elde kalması veya yetmemesi söz konusu olabiliyor.

Bakarsın bu duyarlılık bir gün yerleşmiş olur. 26.10.2017

Sünnet-Hadis Meselesi *

Ne zamandır ateşi düşmeyen bir gündemimiz var: Sünnet-hadis konusu. Yazılı-görsel medyada ve sosyal medyada epey bir yer işgal ediyor. Merak ediyorum, sünnet-hadis tartışması da olmasa bu mütedeyyin insanlar ne yapacaklardı? İşin garibi bu tartışmanın galibi de olmayacak. Çünkü tarafların birbirini dinleme, sonlandırma ve hakikati öğrenme gibi bir niyetlerinin olmadığı da görünüyor. Üstelik bu tartışmanın İslam'a ve Müslümanlara zarar vermesinden öte bir faydası da yoktur. Çünkü nafile ve beyhude bir çabadır bu gündem. Kıyamet saatine kadar da devam eder. İşin garibi konu hadis mi, sünnet mi o da belli değil. Zira çoğu zaman bu iki terim birbirine karıştırılıyor.

Sünnet-hadis konusunun en kısa zamanda gündemden düşmesi gerekiyor. Bu tartışma gündemde kaldıkça yaramız iyileşmediği gibi derinleşecektir iyice. Çünkü kimse kimseyi ikna edemiyor, suçlamanın ötesine gidilmiyor. Bir kesim diğerini 'Sünnet ve hadisi kabul etmiyor' diye itham ederken diğer kesim 'Sünnet ve hadis adı altında gelen her türlü haberi savunuyor' diye eleştiri getiriyor. Bir taraf kendini savunmak için sünnetle ilgili ayet ve hadisten delil gösterirken diğer taraf, hadis külliyatından seçtiği hadisi öne sürerek 'Bu hadis peygambere iftiradır, peygamber böyle demez' şeklinde savunma geliştirmektedir.

Bildiğim kadarıyla Edip Yüksel gibi birkaç kişinin dışında hadis ve sünneti inkar eden yoktur. Bugün tartışmanın odağında olan hadislerdir. Geçmişte senet yönünden cerh ve tadile tabi tutulan hadisler metin yönünden iyice irdelenmemiştir. Taraflar tamamen ret ve tamamen kabul toptancılığını bir tarafa bıraksa, savunma ve saldırı anlayışından vazgeçse, birbirlerini ön yargısız dinlese orta yerde sünnet ve hadis tartışmasının olacağını sanmıyorum.

Hadis ve sünnet tartışmalarının kime, ne faydası var? Bizi daha Müslüman mı yapıyor,  ya da yeni Müslüman mı kazandırıyor? İslam'a mesafeli olanlar bu tartışmaya bıyık altından gülerken mevcut Müslümanların bir kısmının kaynaklarımıza bakışında bir mesafe ve soğuma göze çarpmaktadır. Kimsenin böyle bir ortamın oluşmasına hakkı yoktur.

Ne yapılmalı bu konuda? DİB başkanlığında işinin ehli ve uzmanı olan kişilerden sünnet-hadis konusunu irdeleyecek, sorulara cevap verecek ... bir komisyon kurulmalı. Önce sünnet ve hadisin ayrı ayrı tanımları yapılmalıdır. Hadis külliyatındaki hadisler tek tek incelenerek hangisinin hadis, hangisinin sünnet olduğu tasnifi yapılmalıdır. Kütübü Sitte ve Kütübü Tis'a'da geçen senedi sağlam hadisler metin yönünden incelemeye alınmalıdır. Hadisleri incelemeden önce hadis inceleme kriterleri ortaya konmalıdır. Tüm hadis kitaplarından alınan hadislere yeni numara verilerek hadisler kitap haline getirilmeli, aynı zamanda dijital ortama aktarılmalıdır. Hadisleri inceleme ve tartışma kamuoyuna kapalı bir ortamda yapılmalıdır. Uzmanları dışında başkasının bu konuda söz söylemesine prim verilmemelidir. Bu konuda basın yoluyla konuşanların ne söylediğine bakmaksızın  uyarılmalıdır. 26.10.2017

* 06/11/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.