19 Nisan 2017 Çarşamba

"Seçimlerde hile var" psikolojisi **

Bir referandumu daha geride bıraktık. Sonuca sevinenler oldu, üzülenler de. Bir yerde seçim varsa mutlaka biri kazanacak, diğeri kaybedecek. Bu demokrasinin, müsabakanın bir gereğidir. Seçim bitti bitmesine ama kimi sonucu hazmetti, kimi ise içine sindiremedi. Siyasi partiler sandık başlarında görevli sandık kurulu üyelerinden ve partili müşahitlerinden aldığı sonuçlarla YSK'nın açıkladığı sonuçlar arasında bir çelişki varsa itiraz etme hakkına sahiptir. Bu da demokrasinin bir gereğidir.

Referandum sonrası bazıları seçime hile karıştı iddiasıyla vatandaşın kafasını karıştırmaya çalışıyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Unutmayalım ki, bir şeyin şuyuu, vukuundan beterdir. Bu düşünceye sahip olup meydanlarda dillendirenlerin niyetlerini gerçekten bir sorgulamak lazım. Gerçekten niyetleri nedir? Üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi? Amaç üzüm yemekse mesele çözülür. Yok, eğer amaç bağcıyı dövmekse bunun tedavisi yoktur. Çünkü maalesef mızıkçılığın, kafa karıştırıcılığın tedavisini halen tıp bulamamıştır. Her partinin üyesinin bulunduğu sandıklarda, herkesin gözünün önünde cereyan eden oy verme ve sayma işlemlerinde ve sonucunda tutulan tutanaklarda nasıl hile olur? Bunu anlamak zor. Mindere çıkan güreşçi bir defa yenileceğini de hesaba katarak mindere çıkmalıdır. Yoksa her müsabakadan sonra itiraz insanları bezdirir. Bu, seçmene ve kendi üyelerine güvensizliğin bir göstergesidir. Demokrasinin bir gereği olan seçimlere gölge düşürmekten başka bir amaç taşımaz. 

Bizde bir atasözü var: Yenilen güreşçi güreşe doymaz diye. Bugün bu mızıkçılık yapanlar güreşmekten ziyade her güreşten sonra yenilgilerine mazeret ve gerekçe bulmada baya maharet kazanmış oldukları görülmektedir. Hile sözünü dillerine pelesenk yaparak ülke içindeki vatandaşların kafasında bir algı ve yurt dışına karşı da ülkeyi zor durumda bırakmaktan başka bir işe yaramayan bu kişilerin özellikle hile sözü kendilerinin geçmişte yaptıklarıyla birebir örtüşmektedir.  Çünkü o hatayı yapanlar gelip geçmiştir. Yine bizde "Dil kalbin aynasıdır" diye bir atasözümüz var. Sahi bu hile sözü nereden akıllarına geldi. Ben kimseyi geçmişte babasının, anasının, partisinin yaptıklarıyla eleştirmem. Ama bugünkü seçimlere hile karıştı diyenler ilk önce kendi geçmişlerine bakmalarında fayda vardır. Şaibe, hile arayan ilk önce 1946 seçimlerine baksın. Çünkü bu seçimde açık oy ve gizli sayım uygulaması yapılmıştır. Sahi üyelerinin ıslak imzasıyla tutanak altına alınan bu seçimde hile var demek sağlıklı bir insanın psikolojisi değildir. Seçime hile karıştı diyenler ilk önce bu millete hilenin ne olduğunu bir anlatsınlar, millet öğrendikten sonra hile olup olmadığını söyler. Bu ithamları, üzümü çifter çifter yiyen amanın karşısındaki amaya üzümü niye çifter çifter yediğini sormasına benzer.  Adam: Arkadaş sen amasın, nereden gördün çifter yediğimi diye sorunca, "Ben çifter yiyorum" cevabı verdiğini hepiniz bilirsiniz. Görev yaptığım bir ilçede daha önce benim kendi doğup büyüdüğüm yerde görev yapan bir emniyet amiriyle tanıştım. Her karşılaştığımızda bana ilçemizdeki bazı insanların ne yaptığını sorardı. Sorduğu kişiler de hep hırsızlık vb suçuyla ün yapmış kişiler olunca bir gün dayanamayıp sordum. Amirim! Benim ilçemde o kadar görev yapmışsın. Kaç defa karşılaştık. Bana hep suça karışmış insanları sordun, senin arkadaşların hep bunlardan mı idi, hiç iyilerle arkadaşlık yapmadın mı diye sordum. Bana gülerek: "Biz emniyetçiyiz. Onlarla aramızı iyi tutarız ki ilçede her hangi bir vukuat olunca haberi onlardan alırız biz. Bizim haber kaynağımız onlar. Bir yerde teyp mi çalındı. Birisinin kapısını çalarız. ‘Amirim, teyp çalma işini falan yapar.’ Koyun mu çalındı? ‘Amirim koyun işini ancak falan yapar’ cevabı alırız. Çalıştığım dönemde hiç faili meçhul bir olay kalmadı, hepsini aydınlattık. Hepsini de bu yöntemle çözdük" dedi. Garibime giden bu dostluk işinin hikmetini de bu şekilde anlamış oldum.

Bırakalım iftirayı, çamur atmayı, kafa karıştırmayı. İnsanlara karşı hüsnü zan beslemeyi öğrenelim. Kaybettiğimiz zaman sonucu hazmetmeyi öğrenelim. Eğer iyi niyetli iseniz, biz niye her seçimi kaybediyoruz? Millet niçin bizim görüşümüzü tercih etmiyor? Bunu sorgulayalım. Eğer bunu yapmazsanız bundan sonraki seçimlerde de  kaybedeceksiniz. Şimdiden mazeret, gerekçe, bahane, iftira ve çamur atacak bir malzeme bulun. Benden size bir dost nasihati… 19/04/2017

** 20/04/2017 günü kahta.soz gazetesinde yayımlanmıştır.

18 Nisan 2017 Salı

Hz Muhammed’i anmak ve anlamak**

Bugün 20 Nisan 571 tarihinde dünyaya teşrif eden Hz Muhammed’in  doğum günü. Ülkemizde 1989 yılından beri onu anlamak için adına programlar düzenlenen ender kişilerden biridir. Hz Muhammed sadece doğum gününde değil asırlardır günün her bir saatinde adından çok söz ettiren bir kişidir. Biz de bugün burada onu anarken anlamaya çalışmak için toplanmış bulunmaktayız.

Her sene kamu kurum ve kuruluşlarınca ve okullarda Peygamberi anma programları yapılır. Biz de bu yıl Milli Eğitim Bakanlığının tavsiyesi gereğince “Kutlu Doğum Haftasını” okulumuzda farklı bir etkinlik dizisiyle süslemek  istedik. Gönüllülük esasına dayalı olarak öğrencilerimizin arasında Kur’an-ı Kerim ve Yasin süresinin okunmasını istedik. Öğrencilerimiz cüz almak için adeta birbirleriyle yarıştılar. Bu okuma etkinliğine velilerimiz de katılmak suretiyle bugün itibariyle  11 hatim, 200 Yasin okunmuştur.* Ayrıca okul panolarımız süslenmiştir. Burada amaç öğrencilerimizi Kur’an okumaya yönlendirmekti. Yüksek bir katılımla bunu sağlamış olduk. Kur’an etkinliğine katılan ve katılmayan tüm öğrencilerimize teşekkürlerimizi sunarız. Allah okuduklarımızı anlamayı ve anladığımızı yaşamayı nasip etsin inşallah. Yine cüz alarak bu etkinliğe katılan velilerimize de şükranlarımızı ifade ediyoruz.

Okulumuz Din Kültürü zümresi olarak “Kutlu Doğum Haftası” adına anma programı yaparken niyetimiz adını çokça andığımız, her yıl kutladığımız Kutlu Nebinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Şunu hepimiz biliyoruz ki Peygamber yaşantısıyla bizim için örnek olmuştur. Özellikle onun ahlakı Kur’an ahlakı idi. Biz de yaşantımızda onu örnek almalıyız. Okuduğumuzu, anladığımızı pratiğe dökmek zorundayız. Peygamber cömert ve yardımsever mi idi? Biz de cömert ve yardımsever olalım. (Burada cömertlikte öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Sene başından beri her sınıf bir yetimin aylık giderini karşılamak için günlük sadaka kutularına harçlıklarından para atmaktadırlar.) Hoşgörülü mü idi? Biz de öyle olalım. Herkese hakkını veren adalet timsali mi idi? Biz de adil olalım. Emaneti ehline mi verirdi?  Biz de işe almalarda liyakatı esas alalım. O, çalıp çırpmadı mı? Biz de özellikle kamu malını kendi malımız bilelim. Yetimi, öksüzü, kimsesizleri korur muydu? Biz de öyle yapalım. Çalışanın hakkını tastamam verir miydi? Biz de verelim. Merhametli mi idi? Biz de karıncayı bile incitmeyelim. Güvenilir biri mi idi? Biz de -bize güvenmeyenler varsa- güven verelim. Eminse emin olalım. Hep doğruyu söylediyse doğru olalım. Namus abidesi miydi? Biz de bize emanet edilenlere göz dikmeyelim. Cesur mu idi? Şecaat sahibi olalım. Haksızlık karşısında zalimlere karşı susmadıysa biz de susmayalım. Eşine ve çocuklarına karşı iyi mi davranırdı? Biz de iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir baba olalım. Kendisi için istediğini kardeşi için de ister miydi? Biz de öyle olalım. Rahatına düşkün biri mi idi? Değilse biz de rahatımıza düşkün olmayalım. İnsanları tanımadan haklarında dedikodu kültürüyle karar vermemişse biz de öyle yapalım.

Bizim için örnek olan yaşantısından hiçbirini uygulayamasak da sadece ‘Emin’ özelliğini hayatımıza tatbik etsek, İslam’a ve Müslümanlara mesafeli duranlar bize: “Görüşlerinize katılmıyorum ama çok dürüst, güvenilir” deseler nasıl olur? Yaşantımız peygamberin yaşantısına uymuş ve böylece ahretimizi de kurtarmış oluruz.

Az sonra okul olarak yaptığımız hatimlerin ve okuduğumuz Yasinlerin duasını yapacağız. Öncelikle şunu söyleyeyim. Okunan her bir Kur’an diriler yani bizler içindir. Kazandığımız sevaptan hem Peygamberimize, hem şehitlerimize de armağan etmek, TEOG sınavına girecek öğrencilerimize de başarılar dilemek istiyoruz.

Konuşmamızı Hz Muhammed’in bir sözüyle noktalamak istiyorum: Ya öğrenen ol, ya öğreten, ya dinleyen ol, ya da bunları seven. Sakın ola ki beşincisi olma.

Bu vesileyle yaptığımızı etkinliğe maddi ve manevi desteğini esirgemeyen, cüz ve Yasin okuyan, pano düzenleyen tüm veli, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerimize teşekkür ediyorum.

Rabbim hepimizi Peygamberi anlayan ve onun yolundan giden kimselerden eylesin. 18/04/2017

* Okunan hatim, Yasin, salavat eklenecek. 
**Bu yazı Okulumuz Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde yapılacak konuşma için kaleme alınmıştır.

Seçim torbasını teslim edebilmek bir savaşı kazanmak gibidir

Herhangi bir seçimde görev aldınız mı? Aldıysanız sandık başkanlarının ne çektiğini bilir. Görev almayıp evinizde  ayaklarınızı uzatarak çayınızı yudumlarken seçim sonuçlarını izliyorsanız dünyanın en bahtiyar insanısınız demektir. Size bu yazımda sandık başkanının seçim torbasını teslim etme aşamalarını ve aştığı her aşamada çektiği sıkıntıyı dile getirmek istiyorum.

Sandık başkanının işi seçim günü sabahın 07.00'sinde başlar. Birleşik oy pusulasını ve zarflar sayma ve mühürleme işini yapmazsa pisliğini YSK temizleyen başkanlar 08.00'e kadar görevli olduğu sandık kurulunda pinekler durur. Yok, ben görevimi yapacağım dersen önce zarfları, ardından oy pusulalarını sayacaksın. Zarf ve pusulaları her saymada da üyeler farklı farklı rakamları bulur ya neyse. Sonunda sayıyı tutturduktan sonra zarf ve pusulaların arkasını sandık mührüyle mühürlersin, mühürlerken mürekkep diğerine bulaşmasın diye gerekli itinayı gösterirsin. Nefes nefese 08.00 oy verme saatine kadar ortamı oy vermeye hazır hale getirirsin. Üyeler arasında görev taksimi yaptıktan sonra başkan olarak fazla bir işin olmaz. Akşam sayım esnasında tutulması gereken evrakın altında ıslak imzası bulunması gereken üyelerin isimlerini yazarsın. Oy verme işlerinin herhangi bir aksamaya meydan vermeden yürümesi için sürekli sağı solu kolaçan eder. Meydana gelen herhangi bir aksaklığa müdahale edersin.

17.00 itibariyle oy verme işlemleri bitince iki üyeyi yazma işiyle iki tanesini de zarftan oy pusulasını çıkarmakla, diğer üyeyi de açılan zarfları düzenli bir şekilde tertiplemesi için görevlendirirsin. Sen de ayakta gelen oy pusulalarını hangi partiye veya evet mi hayır mı olduğunu herkese göstererek okursun. Belli bir sayıda okuduktan sonra zaman zaman yazmanların partilere attığı çeltiklerin eşit bir seviyede gidip gitmediğini test edersin. Oy sayma işlemleri bittikten sonra tutulması gereken tutanakları tutar, üyelere altlarını imzalatır, YSK'nın istediği şekilde çuvalın içine, son yıllarda ayrıca verdiği zarfın içine konması gerekenleri tek tek koyar, çuvalın ağzını bağlar, zarfın ağzını yapıştırır, üyelerle tek tek vedalaşırsın. Bilgileri doğru girdin mi, tutanakları düzgün tutun mu, zarf sayısı, çıkan oy sayıları, geçersizlerle birlikte, seçmen imza sayısını tutturdun mu gemisini kurtaran kaptansın. Üyeler evlerine giderken  sen sırtında çuval dışarı çıkarken seni polis karşılar. Hep beraber gideceğiz diye diğer çuvalların da gelmesi beklenmeye koyulur. Beklerken tam ağaç olmaya ramak kala şükredersin, çünkü son çuval da gelmiş olur. Polis çuvalları bir arabaya yükler, başkanlara da ardından takip etmesini ister. Yolda birbirimizi kaybetsek de adliyenin önünde polis bizi arar, biz de polisi. Nihayet buluşuruz. ilgili ilçe seçim kuruluna doğru yola çıkarız. Buraya kadar anlattığım rutin işlemler. Bundan sonraki çekeceklerimize göre yok mesabesindedir.

Seçim kurulunun kapısında görevli polisle karşılaşırsın. İçeriye onar onar sayıyla alır. Tam sana sıra gelir, sen bir sonraki gruba kalırsın. Nihayet sana da sıra gelince içeriye girersin. Tam bir mahşer yeri. Karşına I.aşama mührü teslim etme, II.aşama 129/A tutanağını kontrol yeri, III.aşama 129 ve 129/A tutanağını teslim etme, IV.aşama, mutemet dilekçesi ve 142 belgelerini teslim, V.aşama, tercih mühürlerini teslim, VI.aşama kırtasiye malzemelerini teslim levhalarını görürsün. Sırtta çuval, diğer tek el ile zarftan istenen evrakı çıkararak her bir aşamada istenileni vermek için kalabalıklar arasında evrakını teslim etmeye çalışırsın. Her bir aşamayı geçtikçe ya Rabb! Şükür sana dersin. Nihayet ufukta VII.aşama karşına gelir. Burası da çuvalın teslim edilme yeri ve teslim-tesellüm belgesinin imzalandığı yer. Bunu da yaptın mı geride senin geçtiğin evrelerin her birini geçen başkanlara savaştan çıkmış ve savaşı kazanmış bir komutan edasıyla bakarsın. Mutluluğuna diyecek yoktur. TV karşısında kazanan dört köşe olurken biz de seçim torbasını teslim etmenin zaferini yaşarız. İçimiz kıpır kıpırdır artık. Hiç oyalanmadan hemen terk edersin o koridoru. Araban varsa arabana atlarsın, yoksa toplu taşımanın gelmesini beklemeye koyulursun.

Nihayet yorgun ve bitkin bir şekilde evine gelirsin. Sonuçlara bakmak için TV karşısına geçtiğinde sonuçların çoğunun açıklandığını görürsün. Geriye kalana biraz bakayım dersin, oturunca yorulduğunu anlarsın. Bundan sonra seçim sonuçları da pek fayda vermez. Çünkü bitkinlik seni bir şey izletmeye izin vermez.

Her seçimden sonra seçim kurulları öbür seçime daha düzenli olurlar, torbayı teslim etme bir daha bu şekilde düzensiz olmaz dersin. Maalesef gördüğün manzara yine aynı. Halbuki herkesi rastgele içeriye almaktansa aşağıya bir sıramatik konsa gelen sırasını alsa, sırası gelen ilgili yere gitse kimse eziyet çekmemiş olur. Ama seçim kurulunun böyle bir derdi yok. Onun derdi öyle eziyet edeyim ki kendilerini bu şekilde yazı konusu edinelim. Öyle her gelen beklemeden, itiş-kakış yapmadan torbasını teslim ederse adamlar yazı konusu olmazlar. Ne diyeyim Allah hayrınızı versin sizin ey seçim kurulları. O teslim etme görüntüleri hoşunuza gidiyorsa yapmaya devam edin. Yok sizin de hoşunuza gitmiyorsa lütfen gereğini yapın! 18/04/2017