29 Ocak 2017 Pazar

Hiç sorumluluğu olmayan alan hep muhalif olmaktır

Hiç taşın altına elimi sokmayayım, hiç sadra şifa olmayayım, hiçbir iş ve şeyde sorumluluğum olmasın istiyorsan hayatta hep muhalif olacaksın.

Nasıl olacak bu iş dersen? Çok kolay. Birinci görev ve vazifen her şart ve ortamda iyi-kötü her şeye karşı çıkacaksın. Mesela bir bardakta su var. Bardağın dolu tarafını görmeyeceksin. Taşmasın veya taşınması kolay olsun diye üstünde dudak payı bırakılmıştır. İşte sen o boşluğu göreceksin. Bu konuda yapman gereken tek şey vicdanını bastırmaktır. Vicdanına mağlup olup da bardağın dolu tarafına bakarsan geçmiş olsun, artık senin muhalifliğinden söz edilemez. Cenazenin kılınması gerekir. Çünkü vicdanına söz geçiremeyenin muhalefette işi olamaz.

Bir gün beni başa, sorumlu makama getirirlerse diye fazla üzülme! Çünkü gelemezsin, gelmek istesen de halk getirmez. Bu yüzden için rahat olsun. Bol keseden atıp bol keseden konuşacaksın. Yapman gereken tek şey her şeye karşı çıkmaktır. Bu da zor değildir. Üstelik hiçbir maliyeti de yok.

Bir gün tüm insanlar ittifakla "Bu dünyada senden dürüst kimse yok, herkes denendi, senin ağzından bal damlıyor, gel seni başımıza başkan yapalım" derlerse ona da karşı çık, bu işte bir oyun var diye.

Gördün mü bu yolu izlediğin zaman konuşmanın, bağırıp çağırmanın hiçbir sorumluluğu yok. Tabi bu işi yaparken seni alkışlayacak, sürekli seni motive edecek, şakşakçılık yapacak, egonu tatmin edecek küçük de olsa bir grubun olacak. Öncelikle bunun için çaba sarf etmen gerekecek. Bunu yapmazsan seni kimse alkışlamazsa o zaman muhalefetin beş para etmez.

Muhalefet yaparken sakın ola, yapıcı muhalefet yapmayacaksın. Yol gösteren olmayacaksın. Alternatif yol gösterirsen de makul olmasın. Yapılması muhal olan yol göster. Sözlerine başlarken ben olduğumda diye başla. Zaten sen başa gelmeyeceğin için her söz senin için mubahtır. yani senin muhalefetin hep müzmin muhalefet olacak. haydi göreyim seni!.. 29/01/2017

28 Ocak 2017 Cumartesi

Bil ki istenmiyorsun!

Bir yerde istenmediğini nereden anlarsın? Birinin kalkıp seni burada istemiyoruz diye ifade etmesine gerek yok. İstenmeyen yer, ortam veya kişi bilerek veya bilmeyerek birçok ip ucu verir. Tabii anlayabilirsen.

Konuşursun; ya seni dinlemez, ya da dinler gibi görünür. Test etmek için konuşmana biraz ara verdikten sonra istersen "Nerede kalmıştık" diye bir sor. Bilirse dinleniyorsun, bilmezse dinlenmiyorsun.

Konuşurken cümleni bitirmeden araya giriliyorsa bil ki ne dinleniyor ne de isteniyorsun.

Seni tanıyan bir topluluğun içine girdin, verdiğin selam bile alınmamışsa orada fazla eğlenme, istenmiyorsun. Selamını ağızlarının ucuyla aldılar; sana merhaba, günaydın, iyi günler demeden ara vermeden konuşmalarına devam ediyorlarsa yine istenmiyorsun. Selamını aldıktan sonra yaptıkları konuşma kesilir, susarlarsa ya da konu değiştirilirse senden rahatsız olmuşlardır, istenmiyorsun.

Birine konuşurken yüzüne bakmaz uyuklarsa, bir başka yeri seyrediyorsa önemsenmiyor ve istenmiyorsun.

Vardığın yerde daha önce tanımadığın biri var, diğer tanıdıkların onu sana, seni ona tanıtmazlarsa ya da tanış olmadığın 'Kimsin, necisin' demeyip uzun bir süre bir ve beraber oturuyor iseniz çok önemsenmediğin için tanıtma ihtiyacı hissetmemişlerdir. Burada da etkisiz elemansın.

Daha önce birlikte çalışırken iletişim numaranızı karşılıklı aldığınız birini ayrıldıktan nice sonra aradığında "Kimsin, çıkartamadım" cevabı alıyorsan, ardından "Hat değiştirmiştim...telefonum arızalanmıştı, servisten geldi...telefonum suya düştü..." türünden açıklamaların bir kısmı gerçeği yansıtmayabilir. Kalbini bozma ama yine de aklının bir köşesine yaz. Çünkü aklından çıkardığı gibi cebinden de silmiş olabilir, çok da aranan biri değilsin.

Bir ortamda açılan bir konu üzerine görüş ve düşünceni paylaşmış olabilirsin. Aylar ve yıllar sonra görüşünün haklılığı ortaya çıktığında bilgi paylaşımı yaptığın kişilerden biri: "Arkadaş, bunu sen daha önce söylemiştin" demezse veya "Bu görüşü daha önce aranızda ben paylaşmıştım" dediğinde evet şeklinde bir onay almıyorsan daha önce paylaştığın bilgi havaya gitmiş, öylesine söylenmiş, kimsede iz bırakmamış, tesir etmemiş anlamına gelir.

Bir konuda duygu ve düşünceni paylaştığın bir yazın arkadaş ve dost ortamlarında gündeme gelmiyor, yazdığına paralel görüşler ortaya atılmasına rağmen "Bu konuya siz de bu açıdan bakmışsınız" denerek atıf yapılmıyorsa demek mi yazın gündeme gelmiyor, okunmuyor, tesir etmiyor demektir.

Sanal alem paylaşımların görmezden geliniyor, tasvip ve eleştiri almayıp es geçiliyor ise ya yoksun, ya ilgi çekmiyorsun, ya da yok kabul ediliyorsun. Dikkat et! Gölge etme denmek isteniyor.

Çalıştığın, uğradığın yerde gelişin ve gidişinden kimsenin haberi olmazsa ha varlığın, ha yokluğun. Etkisiz elemansın yine.

Yazı gönderdiğin gazetende yazının çıkıp çıkmadığından kimsenin haberi olmuyor, bir eksiklik var denmiyorsa varlığın ve yokluğun hissedilmiyor.

Karşılaştığın biri sana hal ve hatır sorduktan sonra  ağzını açıp daha cevap vermeden başka bir işle uğraşıyor veya başka bir soru soruyorsa: "Sana öylesine, adet yerini bulsun diye sordum. Sakın bu jestimi sana değer veriyorum şeklinde anlama, senin nasıl olduğun çok da umurumda değil" demektir bu.

Birlikte oturduğun kişi ile hal hatırdan sonra sen ona o sana bakıyorsa ikinizin de birbirinize verebileceği bir şey yok. Sözün, muhabbetin tükendiği yerdesiniz. Biriniz diğerine anlatıver dediğinde ne anlatayım sen anlat dedikten sonra yine susmaya, susma orucuna devam ederseniz en iyisi ayrı yerde oturacak şekilde ayrılın birbirinizden.

Yanına vardığın kişi elinde telefon, doğru dürüst yüzüne bakmıyor; sen konuş ben seni dinlerim diyorsa, konuştuğunu yarım ağız 'hı, mı' öyle ile geçiştiriyorsa vedalaşmadan yanından ayrıl. Zaten haberi olmaz. Sen onu oyuncağıyla baş başa bırak.

Evine misafirliğe gelen biri daha sen ona hoş geldin demeden senden evin internet şifresini istiyorsa şifreyi ver, sen de öbür odana çekil istirahatına bak. Böylece sen onu, o da seni rahatsız etmemiş olursunuz.

Yıllardır görüşmediğin bir tanıdığın ile bir caddede karşılaştığın zaman seni görmezden gelip geçip gidiyorsa ya da sadece kafasını selam verir gibi eğip geçip gidiyorsa "Yıllardır görüşmemenize rağmen seni hiç özlemedim; ne soracağım var ne de senden istediğim. Bu kafa sallama bile sana yeter. Ancak bu kadarsın, benden daha fazlasını isteme" demek istiyor olabilir.

Bir tanıdığını telefonundan aradın, cevap vermedi. Müsait değildir vermemiş olabilir. Cevapsız çağrıyı gördükten sonra aramayıp sana geri dönmüyorsa ve günler sonra bir araya gelip görüştüğünüzde hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsa, ya da 'Çağrını sonradan gördüm' gibi sözler söylerse onu bir daha rahatsız etme. "Ne zaman aradın, benim niye haberim yok, görsem mutlaka dönerdim" diyorsa yine aklının bir köşesine yaz. Denemek için daha sonra istersen bir defa daha ara. Durum nedir, senden öğrenmek isterim bu durumu.

Bir dostuna şu konuda senin bilgine ihtiyacım var; şu konuyu, bu kişiyi bir araştırıver, senden haber bekliyorum gibi bir sorumluluk vermişsen daha sonra karşılaştığında "Benim o işi ne yaptın" dediğinde "Hangi iş diyorsa" içinden ya sabır çek. Bir daha da ona iş verme. İlgi ve alakası için ona teşekkür et, hemen ayrıl oradan...

Daha sayayım mı sana, istenmediğini anlatmak için? Yok hala bir şey anlamadıysan dediklerimi yok say gitsin. Bil ki  sana davul zurna bile az. 28/01/2017







Sormuşlar...

Ünlü bir filozofa sormuşlar:
-Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?
Filozof cevap vermiş:
-Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan...
***
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde eşi:
-Haksız yere öldürülüyorsun diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
-Ne yani, bir de haklı yere mi öldürülseydim?
*** 
BEŞ İNCELİK
Konfüçyus dedi ki: "Beş inceliği yücelt, dört kötülükten kurtul."
Öğrenci sordu: "Bu beş incelik nedir?"
Konfüçyus dedi ki: İyi insanlar:
. Müsrif olmadan eli açık olurlar; 
. Gocunmasız çalışkan olurlar;
. Haris olmadan istek duyarlar;
. Mağrur olmadan rahat davranırlar;
. Ürkütücü olmadan saygın olurlar."
Öğrenci sordu: Dört kötülük nedir?"
Konfüçyus yanıtladı:
. Nasihatsız infaz etmek, bu gaddarlıktır.
. Öğretmeden başarıları ölçmek, bu kabalıktır.
. Yönetimde gevşek olup sınırlar koymak, bu kötü niyettir.
. Başkalarının hakkını verirken cimri davranmak, bu bürokrat olmaktır. 28/01/2015