Borsa uzmanı biri, borsaya yeni merak sarmış biriyle bir parkta geziniyorlarmış. Hararetli bir şekilde yeni borsacıya borsayı anlatıyor:
 -Bak azizim! Borsadaki fırsatları iyi değerlendirmek lazım, fırsatını buldun mu hemen dalacaksın. Bak şu yerdeki köpek pisliğine...Biri sana şu köpek pisliğine parmağını batır, sonra yala, bunun karşılığında sana bir milyar para var derse hemen fırsatı değerlendireceksin, tamam mı?
 -Tamam üstat der. Üstat:
 -“Haydi bakalım şu yerdeki pisliği yala, al bir milyarı” der. Yeni borsacı denen işi yapar. Bir milyarı alır. Epey yürüdükten sonra yeni borsacı yerdeki gördüğü yeni pisliği arkadaşına gösterir.
 -Haydi üstat! Pisliğe ban, al bir milyarı, der. Borsa ustası pisliği yalar ve bir milyarı alır. İki arkadaş yine yürümeye devam ederler. Olan bitenden bir şey anlamayan acemi borsacı:
 -Yahu arkadaş, ben bu işten bir şey anlamadım. Herkesin parası kendi cebinde; ağzımızdaki pislik de işin cabası. Peki biz bu pisliği niye yedik. Borsacı:
 -Efendim! İki milyarlık işlem hacmi gerçekleştirdik, der. 06.12.2014
6 Aralık 2016 Salı
Heyhat demeden
Bugün bir beklenti ile sana gelen, yarın bir beklenti ile başkasına gider,  sen de ardından bakakalırsın.
Çoklukla şımarıp savrulma, hep kaliten, prensibin konuşsun ve konuşulsun.
Çevrendekilerin değil, çevredekilerin nabzını tut. Bil ki kem âlât ile kemâlât olmaz.
Kişi, kurum ve kuruluşlar zirvedeyken yerinde saymaya, gerilemeye ve kaybetmeye başlar, zirvedeyken dik gelen Güneş, gözü kamaştırdığından gerçekleri net ayırt edemez, farkına vardığı zaman iş işten geçmiştir. Heyhat! 06.12.2014
Çoklukla şımarıp savrulma, hep kaliten, prensibin konuşsun ve konuşulsun.
Çevrendekilerin değil, çevredekilerin nabzını tut. Bil ki kem âlât ile kemâlât olmaz.
Kişi, kurum ve kuruluşlar zirvedeyken yerinde saymaya, gerilemeye ve kaybetmeye başlar, zirvedeyken dik gelen Güneş, gözü kamaştırdığından gerçekleri net ayırt edemez, farkına vardığı zaman iş işten geçmiştir. Heyhat! 06.12.2014
3 Aralık 2016 Cumartesi
İhanette Sınır Tanımayan Korkusuz Korkaklar*
"Gün geçmiyor ki, bir öğrenci yurdunda zehirlenme,
cinsel taciz ve ölüm olayları olmasın. Bu millet cemaatin eğitim kurumlarını
çok arayacak" tweeti paralel yapının gazeteci görünümlü silahşörüne
ait. Paralel yapının gücü ele geçirdiği dönemlerde korkusuzca saldıran bu
gazeteci, 15 Temmuz'dan sonra kayıplara karıştı, tıpkı diğer hainler gibi.
Kendisi defoldu gitti ama tweetleriyle yine gündem olmaya
devam ediyor. Maşallah korkusuz korkaklığından hiçbir şey kaybetmemiş.
Dışarıdan çanak yalayıcılığı yapmada sınır tanımıyor, tıpkı kendisi gibi olan diğer
binlerce dalkavuk gibi.
Bu millet zehirlenme, taciz ve ölüm vb olaylarını atlatır,
kısa zamanda yaralarını da sarar, cezasını da verir. Ama sizin gibi hainlere
asla tahammül etmez. Sizin gibi ihanet şebekesini yok etmeden asla dur durak
bilmez, gözü uyku tutmaz. Bunu iyi bildiğiniz için zaten kaçaksınız. Uzaktan
salvolarınıza devam ediyorsunuz. Çünkü millete bakacak yüzünüz yok diyeceğim
ama paylaştığınız tweetlere bakınca hala utanma ve arlanma diye insani
hasletlerin yanınıza uğramadığı belli oluyor...
Gönderdiği tweete bakılırsa cemaatin(!) eğitim kurumlarına
toz kondurmuyor... Elinizden kayıp giden bu eğitim kurumlarını madem bu kadar
önemsiyorsunuz. O halde elinizden uçup gideceğini bile bile devlete meydan
okuma da neyin nesi. Haydi elinizden haksız(!) yere alındı diyelim. O zaman
burada kalıp çok önem verdiğinizi iddia ettiğiniz bu kurumları geri almak için
burada durup mücadele etmeniz gerekmiyor muydu? Ne diye soluğu yurt dışında
aldınız? Halbuki bir zamanlar ne kadar mağrur bir görüntü veriyor, herkese
haddini bildiriyordunuz... Ben de bu korkusuz hücumlar nereden geliyor
diyordum. Meğer emniyeti, askeriyeyi ve yargıyı arkalarına almışlar,
cesaretleri de bundanmış. Arkalarındaki kartondan güç olan örümcek ağı
ellerinden uçup gidince bizim cesurlar soluğu firarda buldular. Ne de olsa “Erkekliğin(!)
onda dokuzu kaçmaktır” değil mi?
Kendinizi eğitime gönül vermiş hizmet hareketi olarak
göstermeniz de tıpkı diğer samimiyetleriniz gibi sahte imiş. Altın nesil
yetiştiriyoruz diye çıktığınız yolda bol kendinize bende yetiştirmişsiniz.
Nihayet deniz bitip kum görününce ve foyalarınız bir bir ortaya çıkmaya
başlayınca soluğu akıl hocalarınızın yanında aldınız. Bir maşadan da ancak bu
beklenirdi zaten. Kandırdığınız binlerce saf insanı geride bırakarak...Yönettiğiniz
eğitim kurumlarına da bir kuruş harcamadınız zaten. Eğer harcasaydınız,
tırnaklarınızla kazıyarak bir yere getirmiş olsaydınız o trilyonluk devasa
kurumları korumak için bu ülkeye, bu ülke insanına kol-kanat gererdiniz. Zaten
o eğitim kurumları milletin fedakarlığıyla yapılmıştı. Helal para ile yapılmış
ki yine milletin emrine tahsis edildi. Kargalar, kendilerine yapılan iyiliğin
kıymetini bilmezler. Bu millet sizi besledi de besledi. Bunun karşılığında siz millete
hizmet edeceğinize gözünü oydunuz, hatta kalbine nişan aldınız. Onca yaptığınız
ihanetin sonucunda esas üzüldüğüm nokta milletin birbirine güvenini yok
ettiniz. Dindar-mütedeyyin insanlar yara aldı sizin yüzünüzden. Artık kimse
kimseye güvenmiyor. Esas acı olan da bu. Sizin bu yaptığınız halt sonucunda
‘taciz, zehirlenme ve ölümlerin’ lafı mı olur. Sittin sene tamir edilmez bu
açılan yara.
Yediğiniz herzeler bir bir çıkınca arkanıza bakamadan  kaçtınız. Üstelik darbenin sonucunu bile
beklemeden cehennem olup gittiniz. Demek ki yapacağınız darbenin başarılı
olamayacağını kendiniz de biliyordunuz o zaman. Beceriksizliğinizi iyi tespit
etmişsiniz. Kendisini tanıyan insanları severim ben...Son kertede bari biraz
utanın da uzaktan paylaşım yapmayın. Ağa babalarınıza "Bize Türkiye’den ekmek
yok, bize başka bir iş verin” deyin. Onlara iyi davranın, yoksa bir gün sırtlarından
atarlar da gidecek bir ülke bile bulamazsınız. Boşuna bu ülkeye mesaj vermeye
kalkmayın, çünkü size yani hainlere bu ülkede ekmek yok.  03/12/2016
*07.12.2016 tarihinde Anadolu'daki Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
