8 Kasım 2016 Salı

Kendini tatminle yetinenler...

Sevindirdiğin insanların mutluluğundan ziyade onurunu zedelediğin insanların âhından ve hayata küsmesinden çekin. Bir şey yaparken kişisel davranma. 

Bil ki ancak küçük insanlar kişilerle uğraşır. Onurunu zedelediğin insanın kalbini tamir edemezsin, zaman gelir o da senin yolunu takip eder. Artık canavarınla, eserinle gurur duyabilirsin. 

Unutma ki, bir hayra sebep olan ve bir şerre sebep olan onu işlemiş gibidir. Devir, ikna dönemidir. Yaptığın tasarrufu insanlara anlatıp ikna edemezsen başarılı olamazsın. Sadece kendini tatmin edersin. Bilinçaltındaki egon da böylece ortaya çıkmış olur. 08/11/2014

Mağdur ve mazlumun yanında -benim bildiğim- sadece Allah'ı olur *

Bir ideal uğruna yola çıkanlar, başarıya ulaşmak için kırmadan dökmeden mücadele yolunu seçerler ve bu uğurda mağdur ve mazlum olurlarsa davalarında er geç zirveye çıkarlar. Tırnaklarıyla kazıyarak kazandıkları için geldikleri yerin değerini bilirler. Halk böylelerine mutlaka kucağını açar. Zaten Allah Teala mazlumun yardımcısıdır. Duası makbul olanlardan bir tanesidir mazlum ve mağdur olanlar.

Türkiye tarihi,  inandığı davasını siyasi arenada temsil etmek amacıyla yola çıkan bir siyasi liderin mücadelesine şahittir. Tek başına çıktığı yolda alay, hakaret, dışlanma, horlanma, azarlanmanın hepsini görmüştür. Kurduğu her bir parti “Suyumu bulandırdın” denerek birbiri arkasına kapatıldı. Her kapatılan partisinin yerine yenisini kurarak yoluna devam etti. Ne zaman ki iktidar ortağı oldu. Başına gelmedik kalmadı. Zamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı eşinin yanında devrin başbakanına hakaret etti. Erzurum'da görev yapmakta olan sözüm ona rütbeli bir asker "şerefsiz" bile dedi. İktidarda iken partisi kapatıldı. Ne kendisi, ne üyeleri ne sevenleri silaha sarıldı. Asla şiddete başvurmadı.

Başörtüsü mücadelesi verdi. Kız öğrenciler kılık kıyafetinden dolayı ya başlarını açmak zorunda kaldı, ya da okulunu bıraktı, kimi de peruk takmak suretiyle okuluna devam etmeye çalıştı. Kimi de yurt dışında okuma yolunu seçti. Meydanlarda el ele tutuşarak antidemokratik bu uygulamayı protesto etti. Bildiri okudular, okul birincilikleri verilmedi. Haksız yere okuldan atıldı. Görev yapan resmi görevliler görevlerinden el çektirildiler. Ne birine saldırdılar, ne dövdüler. Cop yediler ama asla şiddete başvurmadılar. Ne birini öldürdüler, ne de yakıp yıktılar. Ne polise ne de askere ellerini kaldırdılar. Sabredip yılmadılar. "Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler" dediler.

Sonunda tek başına çıkılan siyasi arenaya sanki bir daha gitmemek üzere yerleştiler. Savundukları fikirleri iktidar oldu. Hani demiştik ya Allah mazlumların yardımcısıdır diye.
***
Türkiye son yıllarda "Bizim bölgemiz mağdurdur, haklarından yoksundur, biz onların haklarını savunmak için çıktık" diyen bir siyasi figürün siyaset dışında şiddeti savunan diline şahit olmaktadır. Kandan besleniyorlar. Öldürmekten başka bir şey düşünmüyorlar, mağdur halkın hakkını koruruz diyenlerin kendisi kendi halklarını mağdur etmektedir. Ortalığı yakıp yıkıyorlar, canlı bomba ve terörist eylemleri vasıtasıyla ülkede ne huzur ne de dirlik bıraktılar. Ülkeye, devlete, millete hep meydan okudular. Milletin verdiği imkanları kötüye kullanarak fütursuzca hareket etmeye devam ettiler. Dokunulmazlık zırhını tepe tepe kullandılar. Her harekette halkı meydanlara çağırdılar. Tek yaptıkları şiddete başvurmak oldu.

Sonunda meclis terörle arasına mesafe koymayan siyasilerin dokunulmazlıklarını kaldırdı. Haklarında hazırlanan fezlekeler dolayısıyla çağrıldıkları mahkemeye giderek ifade vermeye yanaşmadılar. Gitmedikleri gibi meydan okumaya devam ettiler. Sabır sabır..nereye kadar? İfade almak için mahkemeye zorla getirilmeleri kararı verildi.

Tek sermayesi şiddet olanların bize siyaset yaptırılmıyor edebiyatının arkasına sığınmalarının bir anlamı yok. Kendi düşen ağlamaz. Hele şiddetten başka bir şey üretmeyenler kendi ektiklerini biçmekten öte bir kazanım elde edemezler. Bu tipler bırakın mağdur olmayı mağdur etmektedir koca bir milleti. Üstelik yalnız da değiller. Arkalarında medeni görünümlü canavarlaşmış barbar Batı var. Benim bildiğim mağdur ve mazlumun yanında sadece Allah'ı olur. Batı’nızla beraber batın gidin!

* 09/11/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


5 Kasım 2016 Cumartesi

Ayakkabımla girdiğim camiden yalınayak çıktım*

Kardeş, 05/11/2014 tarihinde  ikindi namazında Kapu Camiinden  götürdüğün ayakkabı sana bir numara büyük, yerine bıraktığın ayakkabı 1 numara küçük ve eski.

Gel şu ayakkabıyı getir bana bir de sen vurma. Zaten ayağıma bakmandan bilmeliydim senin niyetini...Ayrıca Kapu Camii etrafında bu kadar ayakkabı dükkanının olmasının sebebini böylece anlamış bulunmaktayım.

Biliyorum sen face'ye de girmezsin, her konuda olduğu gibi bu yitiğimi de yanlış yerde arıyorum. Ayakkabın orada kaldı, benim ayakkabıyı giymeye devam edeceksen önüne naylon falan koy, beni de camiye gittiğime  de pişman etme.

Sahi beni evime kadar terlikle göndermek nasıl bir duygu? 05.11.2014

* Face'de ki bu paylaşımımı görünce 2 yıl önce camiden alınan ayakkabımı hatırladım. İki dostum gittiler yeni bir terlik satın alıp geldiler. Bir kaç gün boyunca camiye geldim ama götürülen ayakkabım bir türlü geriye gelmedi. Camiden alınan ikinci ayakkabım oldu.  İlki Kahta merkez camiinde olmuştu.