2008 yılında bir lisede görev yaparken lise 3.sınıf bir kız öğrenci: "Cüzdanım çalındı, içinde de param vardı" diye odama geldi. Cüzdanın evde kalmış olmasın, istersen aileni bir ara, dedim. "Anneme sordum, evde değil, sınıfta çalındı" dedi. Yolda düşürmüş olmayasın, ya da bir başka yerde unutmuş olabilirsin" dedim. "Çantamın içine koyardım hep. Sınıfımdan biri çaldı" dedi. Şüphelendiğin biri var mı dedim. "Evet, sıra arkadaşım" dedi. Aldığını gördün mü? Ya o değilse... Bir daha o arkadaşının yüzüne bakabilecek misin? Haydi belli etmemek için tüm sınıftakilerin cep ve çantalarını yokladıktan sonra para kimseden çıkmazsa o sınıfta okuyabilecek misin dedim. "Okuyamam" dedi.
Kızım ben yanıma bir kaç öğretmen alır, sınıfı tümden yoklar, şüphelendiğin arkadaşı biraz daha titiz inceleriz. Mağdursun ama bir yanlışlık yapmayalım. Dün akşam neredeydin, belki orada kalmış olabilir cüzdanın dedim. "Dershanedeydim" dedi. Bir şey kaybetmeyiz, dershane müdürünü bir arayayım dedim. Sınıfını ve oturduğu yeri söyledim dershane müdürüne. Müdür az sonra "Hocam cüzdan burada, sıranın altındaymış" diye geriye döndü.
Öğrenci, cüzdan ve parasının bulunmasına sevindi. Ben ondan daha fazla sevindim. Sınıfı ve özellikle bir öğrenci hırsızlık töhmeti altında kalacaktı. "Siz beni hırsız tuttunuz, ben size kırgınım" diyecekti. Belki de incinip küsecekti. Şükür ki, kimse zan altında kalmadan, kimseyi suçlamadan mesele çözülmüştü. Bir konuda masum olduğunuz halde eğer üzerinize bir suç isnat edilmişse bu durum daha iyi anlaşılır sanırım.
***
2009 yılında yine lisede görev yaparken bir kaç kız arkadaşıyla beraber bir kız öğrenci geldi yanıma "Param çalındı" diye. Kaç para alınan dedim. "50 TL" dedi. Ne işi var o kadar paranın çantanda, cebin yok mu, niye oraya koymadın, madem cebin yoktu, bana getirseydin emanet olarak dedim, gittiler. Bu kız öğrenci yine bir kaç defa geldi param gitti diye. Anlaşılan sen laftan-sözden anlamayacaksın, baban hem marketçi, hem de servisçi. O kazansın, sen burada çaldır dedim. Diyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum. Parayı alan sınıfından biri. Ama kim? Masumlara suç isnat etmeden bu işi nasıl çözecektim. Ara ara odama bir öğrenci gelip "Hocam bizim sınıfta yine para çalındı, okulun kameralarını açıp bir bakalım, başka sınıftan biri olmalı" dedi. Olmaz öyle şey, sınıfınıza giren her yabancıya hırsız muamelesi mi yapacağız, üstelik parayı alan sizin sınıftan biri dedim.
Bir gün kızımızı çağırdım, cebimden elli lira verdim. Sayı numaralarını aldım. Kızım çantana koy, koyarken de sınıfından başkalarının görebileceği şekilde göster, bir de böyle deneyelim dedim. Para iki gün kızın çantasında kaldı, el süren olmadı. Bizim problemi çözme yöntemimiz iş yaramadı. Çünkü hırsız sınıftan biri. Bizden önde gidiyordu hep. Odama gelip kameralara bakalım diyen öğrenciden şüpheleniyorum ama sensin oğlum da diyemiyordum.Çünkü suç üstü yakalanmadı, falso da vermedi. Bir gün o sınıfa derse girdim. Baktım arka tarafta küçük boylu, zayıf cılız bir öğrenciyi bizim kameraları inceleyelim diyen iri cüsseli öğrenci sıkıştırıyordu: Hırsız sensin, sen alıyorsun bu parayı diye. "Yavrum! Nereden biliyorsun, gördün mü arkadaşının aldığı parayı. Benim için bu sınıftaki herkes şüpheli durumunda, belki de çalan sensin, kimseye iftira atma dedim.
Bir öğrencinin okula getirdiği harçlıktan daha fazla bir parayı her gün okula getiren kızımız, ne günlük parasını getirdi bize emanet etti, ne de çantasına koymaktan vazgeçti. Bir-iki defa daha çalındı parası.
Son çare olarak devamsızlığı fazla, dersleri zayıf, okulun arkasında sigara içerken yakalanan, İstiklal Marşına katılmayıp okulun dışında oyalanan ve hırsızı yakalamak için kameraları incelemeyi teklif eden ve sınıfından bir başka öğrenciyi hırsız tutan öğrencinin ailesini okula davet ettim. Aileye çocuğunuzu bu okuldan almanızda fayda var. Çünkü çocuğunuz bu okula uyum sağlayamadı, böyle giderse sınıf tekrarına kalma durumu da söz konusu. Çocuğunuz bu okulu kaldıramıyor, hatta bazı zamanlar okula gelmeyip kahvehanede babası yaşındaki kişilerle oyun da oynuyor, üstelik size az önce günlük ne kadar harçlık verdiğinizi sordum. Çocuğunuzu araştırdım, sizin verdiğiniz paradan daha fazla bir para harcıyor günlük. Bu parayı nereden buluyor acaba? Birilerinden borç mu alıyor, cebinizden habersiz para da alıyor olabilir mi dedim. "Yapmaz bizim çocuğumuz, cebimizden para almaz" dediler. Pekiyi bu paranın suyu nereden o zaman dedim. Sessiz kaldı aile.
Aile çocuklarını okuldan alıp almama da tereddüt halinde idiler. En sonunda çocuğunuzu şu ana kadar kazanmaya çalıştım, bazı hareketlerinden dolayı disipline de sevk etmedim. Tüm bunlardan geçtim, o sınıfta bir hırsız var, kimseyi suçlamıyorum ama hal ve hareketlerinden ben çocuğunuzdan şüpheleniyorum, ama görmediğim için bu yaptı diyemiyorum. Fakat yarın parayı alanın sizin çocuğunuz olduğu ortaya çıkarsa o zaman hem hırsız damgası yiyecek, hem de örgün eğitimin dışına çıkarılma durumu söz konusu olabilir, çocuğunuzu alın, ya da almayın, ama çocuğunuzdan şüphelendiğimi asla çocuğunuz bilmesin dedim. Sonunda aile ikna oldu, çocuklarını okuldan nakil alıp bir genel liseye götürdüler.
Sonuç? Sorun çözüldü mü? Hele şükür çözüldü, öğrencimiz nakil gitti, bir daha o sınıfta hırsızlık vakası olmadı. Kimse kimseye hırsız gözüyle bakmadı. Sınıf huzur buldu, tabii bende...
İnsanın olduğu yerde problem olur. Önemli olan suçluyu/suçluları bulacağım derken masumları üzmeden, incitmeden problemi çözmektir. Bu konuda yoğurdu üfleyerek yemektir. At izi ile it izini karıştırmamak için soğukkanlı olmak gerekir, şüphelenilen kişi ya da kişileri, haberleri olmadan teknik takibe almalı, koğuşturmalı, iyi incelemeli. Şiddetli şüphe ortaya çıkarsa inceleme ve soruşturma başlatılarak incelemesi yapılmalı. Zan, şüphe, duyum ile hareket edilmemeli. İnsanlara iftira atılabileceği hesaba katılmalı.
Titiz çalışmaya rağmen masum insanların mağdur olduğu ortaya çıkarsa kişiden kamuoyu önünde özür dilenmeli, iadei itibarı yapılmalı. Yoksa atılan çamurun izi kalır... Mağdur eden sorumlunun bu işi kasıtlı yaptığı ortaya çıkarsa cezayı müeyyide ile yüz yüze gelmeli. Açığa almadan incelenmesi yapılmalı, tedbir amaçlı açığa alınırsa da hakkındaki inceleme tez zamanda sona erdirilmelidir.
"Bir yerde 9 suçlu bir masum var ise suçlular yüzünden masum da heba edilmemeli," suçlularla mücadele ediyoruz diye masum insanın ocağı söndürülmemeli, incitilmemeli, suçluyla mücadele tere yağından kıl çeker gibi olmalı. Masumu üzerek hayatı boyunca altından kalkamayacağı ve unutamayacağı bir töhmet ile karşı karşıya getirecek ortamlardan ve isnatlardan kaçınılmalıdır. Birilerine bıyık altından gülme imkanı verilmemelidir. Suçluyla mücadele sulandırılmamalıdır. Suçluyla mücadele etme doğru hakkımızı sap- samanı birbirine karıştırarak haksız duruma düşürmeyelim. 03/10/2016
3 Ekim 2016 Pazartesi
Bu sene ayvayı -bol- yiyeceğiz
Bu sene eylülün sonları soğuk geçti. Sabahın erken ve akşam saatlerinde soğuktan korunmak için üzerimize mutlaka ilave giysi almamız gerekti. Bir akşam komşumla karşılaştım. Komşu! Bu ne iş, bu sene kış erken bastıracak, geçen yıl görmediğimiz kışı da yaşatacak sanırım dedim. "Evet komşu! Bu sene kış şiddetli geçecek, bahçeler hep ayva dolu bu sene" dedi. Ayvanın çokluğu neye işaret dedim. "Tecrübeyle sabittir, ne zaman ayvalar çok olursa o sene kış şiddetli geçer" dedi.
Geçen sene kış yüzü görmedik, kara hasret kaldık desem yalan olmaz. Bol ayaz yedik kış boyunca. Bu sene de katmerli gelecek dendiğine göre ayvayı yedik desenize. İkisi de afet demektir. İnşallah rahmete döner.
Geçen sene kış yüzü görmedik, kara hasret kaldık desem yalan olmaz. Bol ayaz yedik kış boyunca. Bu sene de katmerli gelecek dendiğine göre ayvayı yedik desenize. İkisi de afet demektir. İnşallah rahmete döner.
Ayva ile pek aram yok. Meyve olarak pek aramam. Yine de ölmeyecek kadar yerim. Ne de olsa nimettir. Fakat bu sene ayvayı bol yiyeceğiz tecrübelilerin öngörülerine dayanarak.
Nedense ayvayı yemek kaderim herhalde. 1988 yılında evlendiğimde benim gibi hepsi öğrenci olan okul arkadaşlarım düğünüme geldiler. Mevsim bahardı yine bu şekilde. Düğün bitti, misafirleri uğurladık. Elime özenle paketlenmiş bir düğün hediyesi verdiler. Hediyeyi verenler de benim dışımda hediyeyi kimsenin açmaması gerektiğini söylemişler. Ben de itina ile açtım paketi. İçinde ne tepsi vardı, ne de borcam. Paketten çıka çıka kocaman bir ayva çıktı. Ayvayı elime aldım. Hem de ısırılmış bir şekilde. Bu ne anlama geliyor şimdi diye düşünürken "Oğlum Ramazan ayvayı yedin" aklıma geldi. Evet! 1988 yılının ekim ayında da ayvayı yemiştim. Bu sene de yiyeceğiz gayri milletçe.
Bu yazı oldukça şiddetli geçirdik. Milletçe 15 Temmuzları yaşadık. Şimdi de kışı ve soğuğunu çekeceğiz anlaşılan. Allah, altından kalkamayacağımız bir yük yüklemesin. Böylesi kalkışmalarla bizi bir daha imtihan etmesin. Kışı da görelim. Çünkü küresel ısınmanın kendisini iyice hissettirmeye başladığı son yıllarda mevsimlerde bir dengesizlik göze çarpmaktadır. Bereket ve rahmet için kışı ve karını görmemiz lazım. Fakir ve gurebamıza, evsiz ve barksızlarımıza Rabbim yardım etsin. Sıcak evler nasip etsin onlara inşallah. 03/10/2016
Nedense ayvayı yemek kaderim herhalde. 1988 yılında evlendiğimde benim gibi hepsi öğrenci olan okul arkadaşlarım düğünüme geldiler. Mevsim bahardı yine bu şekilde. Düğün bitti, misafirleri uğurladık. Elime özenle paketlenmiş bir düğün hediyesi verdiler. Hediyeyi verenler de benim dışımda hediyeyi kimsenin açmaması gerektiğini söylemişler. Ben de itina ile açtım paketi. İçinde ne tepsi vardı, ne de borcam. Paketten çıka çıka kocaman bir ayva çıktı. Ayvayı elime aldım. Hem de ısırılmış bir şekilde. Bu ne anlama geliyor şimdi diye düşünürken "Oğlum Ramazan ayvayı yedin" aklıma geldi. Evet! 1988 yılının ekim ayında da ayvayı yemiştim. Bu sene de yiyeceğiz gayri milletçe.
Bu yazı oldukça şiddetli geçirdik. Milletçe 15 Temmuzları yaşadık. Şimdi de kışı ve soğuğunu çekeceğiz anlaşılan. Allah, altından kalkamayacağımız bir yük yüklemesin. Böylesi kalkışmalarla bizi bir daha imtihan etmesin. Kışı da görelim. Çünkü küresel ısınmanın kendisini iyice hissettirmeye başladığı son yıllarda mevsimlerde bir dengesizlik göze çarpmaktadır. Bereket ve rahmet için kışı ve karını görmemiz lazım. Fakir ve gurebamıza, evsiz ve barksızlarımıza Rabbim yardım etsin. Sıcak evler nasip etsin onlara inşallah. 03/10/2016
Milli meselemiz: Eğitim ve öğretim (3) *
(Eğitim ve öğretimle ilgili çözüm önerilerine devam)
23.İkili öğretim yerini normal öğretime bırakmalıdır. Öğrenci okuluna Güneş doğduktan sonra
gitmeli, Güneş batmadan evinde olmalıdır.
24.Okullarda 09.00-13.00 arası ders
işlenmelidir. 13.00-14.00 arası yemek ve mola olmalıdır. 14.00-16.00 arası
okullarda etkinlik, etüt, ödev, sportif ve kültürel faaliyetler yapılmalıdır.
Sınav yapılacaksa öğleden sonra yapılmalıdır. Beden Eğitimi, Müzik, Görsel
Sanatlar vb dersler etkinlik kapsamında değerlendirilmelidir.
25. Öğrenci tek tip kıyafet ve forma giymeye
zorlanmamalıdır. Denetimli serbestlik olmalıdır.
26.Ders
kitapları maliyetine öğrenciye ücretiyle verilmelidir. Fakir, ihtiyaç sahibi
öğrencilerin; eğitim ve öğretim malzeme, materyal, giyim, kuşam ve ders kitabı
devlet tarafından karşılanmalıdır.
27.Okullar her türlü okul çeşidini içerisinde barındıran
nitelikte kampüs şeklinde olmalıdır. Her okulun alanı belirlenerek alan
dışından öğrenci alınmamalıdır. Her bir kampüste Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu,
EML, Ticaret Meslek, Kız Meslek, İH, spor vb. sınıfları olmalıdır. Her kampüs
okulda kapalı spor salonu vb müştemilat olmalıdır.
28.Her türlü okulun malzeme, materyal,
derslik, salon vb tüm ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanmalı, eğer
karşılayamıyorsa kazancına göre her velinin okul hesabına yatıracağı miktar
belirlenerek ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Veremeyecek başarılı öğrencilere
devlet burs verebilmeli, ya da bir işe girince ödenecek şekilde geri
ödemeli kredi verebilmeli.
29. Öğrencinin bir günde girdiği ders 5
saati geçmemelidir. Ders çeşitliliği azaltılmalı, ders saati az olan dersler
dönemlik olmalıdır. Öğrenciye fazla bilgi yüklenmemeli, her yaşın ve her sınıf
seviyesinin kazanımları belirlenmeli. Sınavlar kazanımları ölçecek şekilde
olmalı.
30.Başarılı öğrenci ödüllendirilmeli,
burs verilmeli, burs için belli meslek grubuna öncelik verilmemeli.
31.Sık sık mevzuatta, öğretim alanında
değişiklik yapılmamalıdır. Yapılan değişikliğin kaç yılı kapsayacağı
belirtilmelidir.
32.Okullar eylülün ilk haftası açılmalı,
haziran ayı sonuna kadar devam etmeli.
33.Takviye kurs açılmamalı, eğer
açılacaksa da ücretsiz hiç bir kurs açılmamalıdır, Çünkü ücretsiz işe ilk başta
rağbet oluyor, sonra arkası gelmiyor, ardından devamsızlıklar başlıyor. Kıymet
bilinsin diye ücret alınmalı. Hedefine ulaşan başarılı öğrenciye ödediği ücret,
ödül olarak geri verilebilmeli, kursu veren kişiye de taltif yapılmalı.
34.Dershane, etüt merkezi gibi yerler
işlevsiz hale getirilmeli.
35.Ders saatleri azami
25 saat olmalıdır. Dersleri azaltmak için aynı branşın okuttuğu dersler
birleştirilmelidir. (Örnek: Dil ve Anlatım-Türk Edebiyatı, Biyoloji-Sağlık
Bilgisi-İlk Yardım, Matematik-Geometri-Analitik Geometri, Hz Muhammed'in
Hayatı-Temel Dini Bilgiler, Sosyal Bilgiler-Vatandaşlık Bilgisi-İnkılap Tarihi,
Tarih-İnk.Tarihi, Coğrafya-Turizm vs.)
36.Haftalık 1 ve 2 ders saati olan derslerin haftalık ders
saati artırılarak dönemlik olmalıdır.
37. Okula yeni kayıt olan öğrencilerin seviyelerini ölçmek
için Bakanlık merkezi sınavla Seviye Tespit Sınavı yaparak her okulun, sınıf ve
şubenin hazır bulunuşluk durumunu ölçmelidir. Okulun puan ve net bakımından
fotoğrafı çekilmelidir. Mevcut durumun 0,5 puan yukarısı bir yıllık başarı
kriteri olarak belirlenmelidir. (Örnek: Merkezdeki bir okulun başarı neti ile
kırsaldaki bir okulun başarı ve hazır bulunuşluk durumu aynı değildir.
Merkezdeki bir okulun Matematik net ortalaması 8.75 ise 9.25 kıstası konabilir.
Kırsaldaki bir okulun Matematik net ortalaması 2.50 ise başarı kriteri olarak
3.00 kıstası konabilir.)
38.TEOG, YGS ve LYS sınavları kaldırılmalıdır. Yerine
Bakanlığın belirlediği tarihlerde yılda toplamda 2-4 arasında merkezi sınav
TEOG’da olduğu gibi hafta içi yapılmalıdır. Sınavlardan önce öğrenciler 1 hafta
sınava hazırlanma ve dinlenme tatili yapmalıdır. Her yıl yapılan merkezi
sınavlar öğrencinin sınıf geçme notu olmalı, ortalama 50 puanı yakalamayan
öğrenci sınıf tekrarına kalmalı. Ya da 50 puanı yakalayamayan öğrenciler
haziran ayında tüm derslerden telafi sınavına alınmalıdır. 6.7.8. sınıf
ortalaması öğrencinin orta öğretime, 10.11.12.sınıf ortalaması ise yüksek
öğretime yerleşme puanı olmalıdır.
39.Öğretmen okulda sınav yapmamalıdır, hazırlama, test
tekniği ve zamanı kullanma bakımından öğretmen yapmak isterse 14.00-16.00 arası
okulunda öğrencilerini sınava hazırlayabilir. Bunun dışında Bakanlık, sınavları
merkezi bir şekilde yapmalıdır.
40.Hafta içi toplamda 5 saat ve 16.00’ya kadar yapılacak
planlama dışında hafta içi ve hafta sonu kesinlikle kurs, etüt, dershane, özel
ders olmamalıdır. Ekstra ders alan ve veren için caydırıcı yaptırım
uygulanabilmelidir.
41.Ortaokulda 6.7.ve 8.sınıf ortalaması 50 puanın altında kalan
öğrenci ile TEOG sınavında belli bir barajın altında puan alan öğrenci
kesinlikle açık liseye gönderilmelidir. Açık liseye giden için aynı zamanda bir
meslek öğrenecek şekilde planlama yapılmalıdır. Veya okullarda
kaliteyi yakalamak için bilgi ve davranış bakımından istenilen düzeye gelemeyen
öğrenci sınıf tekrarına kalmalıdır.)
42.Davranışa
önem verilmelidir. Öğrenciye 4 yıl boyunca temizlik, giyim, kuşam, oturma,
oynama, oyun kurma, liderlik özelliği, becerileri vb. yanında doğruluk,
dürüstlük, paylaşma, adalet duygusu, güven; birlikte oynama ve yaşama, yerlere
kağıt atmama, devlet malına zarar vermeme vb özellikleri kazandırma esas
olmalıdır.
43.Öğrenci, veli, öğretmen, müdür ve üst yetkili kişiler herkes
taşın altına elini koymalıdır.
Toplamda yedi yazıda eğitim ve öğretim
konusunu işledim. Son iki yazımda eğitim ve öğretimi daha iyiye götürmek için
kendimce doğru bildiğim önerilere yer vermeye çalıştım. Eğitim ve öğretimde
sorun görülüyor ki Sayın Başbakan da bu konuda yeni önerilerden bahsetmeye
başladı. İçeriğini zamanla öğreneceğiz ama yazdığım önerilerle örtüşen bazı açıklamalar
yapması beni mesrur etmiştir. İyi nesiller yetiştirmek amacıyla eğitime vurulacak
kalıcı neşterin zamanı geldi, geçiyor bile... 03/10/2016
* 08/10/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 08/10/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)