27 Eylül 2016 Salı

Bir başkadır benim memleketimin insanı

Çıkrıkçılar içindeki umum tuvalete girdim. Göründüğü kadarıyla epey müşterisi var. Kapıların önünde sıra bekleyenler var. Boş bir kapının önünde beklemeye koyuldum. Sırasını beklediğim kapı hafifçe oynadı. Galiba içeride kimse yok, kapı rüzgardan oynadı. Boşu boşuna beklemeyeyim diyerek kapıya hafifçe vurdum içeride kimse var mı diye. Kapıya keşke vurmasaydım. İçeriden 75 yaşlarında bir amca çıktı: Çok sıkıştın galiba? Allah Allah şuna bak ya" dedi. Cevabımı beklemeden homurdanarak yürüdü gitti.
***
Aydınlık Evler semtinden aracımla 60-70 hızla İstanbul Yoluna doğru hareket halindeyim. Yolun karşı tarafından gelmekte olan 70-80 yaşlarında 5-6 kişi ellerini kaldırdı "Dur" diye. Anormal bir durum var galiba. Belki kaza oldu, belki araç lazım diye düşünürken durdum. Durduğum yerde yaya geçidi varmış. Aracın içerisinden özür diler gibi elimi göğsüme koydum, kusura bakmayın diye elimi kaldırdım. Buyurun geçin dedim. Yaşlı amcaların hepsi geçmeye başladı. Bir tanesi; eliyle- koluyla bana işaret etmeye başladı. Elini yere doğru götürüp yaya geçidini gösteriyor, sonra baş parmağıyla işaret parmağını yuvarlak yapıp gözüne götürüyor. Ağzı da durmuyor. Tekrar elimi kaldırıp özür diliyorum. Ama nafile amca yine bildik hareketlerini yapmaya devam ediyor.
***
Derse girdim. Yerlere kağıt atılmış, duvarlarda yazı var. İşi temizliğe ve sınıf ortamını temiz kullanmaya getirdim. Ardından hangi birimiz evindeki masayı karalar ve oturduğu yere kağıt atar dedim. Sınıfın geneli atmayız dedi. Bir tanesi: Ben ders çalıştığım yere atıyorum dedi. Niye atıyorsun, kim temizleyecek deyince, temizleyen var: annem ve ablam cevabını verdi. Bu yaptığın doğru değil, önüne kül tablası koysan da onun içine bari atsan dedim. Kağıdı buruşturma işiyle kim uğraşacak dedi. Geriye kalan kısmında ders geçmek bilmedi ilk defa. Zil ile beraber kendimi attım dışarıya. Ertesi hafta katta nöbetçiyim. Teneffüste sınıfına girip adını öğrenmek istedim. Hangi çocuk dediler. Hani evinde yere kağıt atan çocuk vardı ya, o dedim. İsmini öğrendim ne işe yarayacaksa. Az sonra teneffüsünü yapıp gelen öğrenci yanıma geldi. Adımı sormuşsun niye diye. Hiç öğrenmek istedim dedim. Öğrenip de ne yapacaksınız dedi. Tanışmak istedim dedim. Tanışınca ne olacak dedi. Tanışmak iyidir dediysem de beni disipline verecek misin dedi. Hayır dedim. uzaklaştı gitti. Nereden de sordum adını. Niye temizlikten bahsetti isem. Çocuk atsın dursun evine. Hatta evi kağıttan çöp yığını hale gelse. Sonra gidip adını niye soruyorsun bre mübarek. O abla, o anne olduğu müddetçe anlayacağınız bu çocuk daha başka neler yapar kim bilir. Ben mi şimdilik şükür kurtuldum. 
*** 

İstanbul'da bir metrobüste bir yolcu ile şoför arasında tartışma yaşandığı, şoförün kafasına şemsiyeyle vurulduğu, aracın kontrolden yola girdiği,  çift katlı bir halk otobüsüne çarptığı, 3 aracı da altına aldığı, meydana gelen bu şemsiye kazasından 11 kişinin yaralı olarak kurtarıldığı belirtiliyor.  27/09/2016

25 Eylül 2016 Pazar

Kisme yok mu?

 Hava muhalefeti olmasına rağmen bir dağcı arkadaşlarıyla birlikte dağa tırmanır. Ayaklarının kaymasıyla birlikte beraber tırmandığı tüm arkadaşları bir bir düşer ve ölür. Kalan son dağcı kayarak yuvarlanırken ince bir dala tutunur. Dal kırıldı kırılacak. Ölümü burnunda hisseden dağcı avazı çıktığı kadar bağırır: "Kisme yok mu? Kisme yok mu? Kisme yok mu?" diye.

Gaipten: "Ver kulum elini" şeklinde bir ses verir. Daha da sesini yükselten dağcı: "Başka kisme yok mu? Başka kisme yok mu" diye var gücüyle bağırmaya devam eder.

Not: 1- Fıkrayı anlatan "Kisme yok mu" şeklinde anlattığı için orjinaline dokunulmamıştır. Doğrusu "Kimse yok mu" şeklinde olmalıdır.
       2- Dal kırıldı mı, kırılmadı mı, adam düşüp öldü mü bilinmemektedir.
       3. Fıkra Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi yıllık planı düzenlenirken istenen yardımdan sonra kaleme alınmıştır. 25/09/2016

Emanetiniz emanetimizdir *


2016-2017 öğretim yılı geçen hafta başladı. Çocuklarımız okullu oldu. Çocuklarınız ve siz veliler ilk günden tatlı bir telaş ve heyecan içerisinde idi. Çoğunuz  ilk haftadan servis, okul elbisesi ve kırtasiye ihtiyaçlarını gidermek için çaba sarf etmeye başladı bile. Çünkü Eylül ayı eğitim ve öğretimin başladığı yani masraf ayı. İnşallah bu yolda  yapılan harcamalar boşa gitmez.  

Okullar açılmadan önce şu okul, bu okul derken kararınızı verdiniz. Umarım kararınız isabetli olmuştur. İnşallah ilk gün sizde ve çocuğunuzda gördüğümüz bu heyecan sezon boyu devam eder. Heyecan devam etmeli ki geleceğe umutla bakabilelim. Eğer kafanızda bu okul iyi değil, öğretmenleri de iyi ders anlatamıyor, çocuğum çok zeki, sınıfını-okulunu değiştirmem lazım ikilemi varsa önce bu yargıdan kurtulmaya çalışalım. Yoksa çocuğunuzun yıl boyunca çektiği sıkıntı ve sizin yaptığınız masraf yanınıza kar kalır. Çünkü bu olumsuz bakış açısının size ve çocuğunuza hiç faydası olamaz.

Okulları okul yapan birinci faktör öğrencinin kendisidir. Başarıda rehberlik ve disiplin yönüyle öğretmen ve yönetimin katkısı % 10-20, arkadaş ve çevrenin katkısı % 10, geriye kalan % 60 ise  öğrencinin kendi gayret ve çabasıdır. Şundan emin olun ki biz iyi bir terziyiz. Yeter ki elbise olmaya aday kumaş bulabilelim. Çok zeki öğrenci istemiyoruz. Öğrenci eksikliğinin ne olduğunu, nereden-nasıl  giderebileceğini bilebilsin. Ardından düzen ve tertip içerisinde bilinçli bir şekilde çalışabilsin. Başarı için elimizde sihirli deynek yoktur. Ama çabamız vardır. Başarılı olmaması için hiç bir sebep yoktur. Çocuğunuz başarılı olursa en az sizin kadar biz de gurur duyarız, başarısız olduğu zaman da yine en az sizin kadar üzüntü duyarız.

Öğrencimizin  başarabilmesi için her şeyden önce sizin ve çocuğunuzun yapması gereken vecibeleri vardır. Öğrenci kahvaltıyı evinden yaparak okula zamanında gönderilmelidir. Ders dinleme gayreti içerisinde olmalıdır, ödevini zamanında yapmalıdır, verimli ders çalışma yöntemini kendisi tespit etmelidir, bilmiyorsa okulun rehber öğretmeninden yardım almalıdır, ders çalışmak için günlük bir plan dahilinde hareket etmelidir, gördüğü dersi evinde tekrar etmeli, ertesi günün ders konularına göz atarak gelmelidir. Her akşam yarım saatten az olmamak şartıyla roman, hikaye türü kitap okuması sağlanmalıdır, gerekirse o esnada aile bireyleri olarak siz de seviyenize uygun bir kitap okumalısınız. Cebine yeterince harçlık konulmalıdır. Çocuklar; bu çağın cep telefonu, sanal alem, tv ve dijital oyunlarından denetimli serbestlik çerçevesinde -fazla olmamak şartıyla- yeterince faydalandırılmalıdır. Öğrenciye alınan cep telefonları iletişim amaçlı olmalı, çok fonksiyonlu olmamalı, velilerimiz saçlarını süpürge ettikleri çocuklarını aşırı korumacılıktan kaçınmalıdır. Maalesef bu çağın en önemli hastalığıdır aşırı  korumacılık. Zira bu tavır çocuğu önce şımarıklığa, ardından hazır yiyiciliğe ve başarısızlığa itmektedir. Çocuğun her istediği alınmamalıdır. Çabuk doyuma ulaşır, mutlu da olamaz. İstekleri  bitmez, belki de  hayatınız boyunca sırtınızdan inmez. Hep çekersiniz. Çocuklarınıza gücü nispetinde sorumluluk vermenizde fayda vardır.

Çocuğunuzun okul, ev ve öğretmenle ilgili bir sıkıntısı olursa soruna çözüm aramak için  -veli toplantıları dışında- okula gelerek -yangına körükle gitmeden- okul ve öğretmenlerle  birebir görüşmenizde fayda vardır.  İlk başta hemen soluğu "Bilgi Edinme", "Alo 147" gibi yerlerde almayalım. Eğer sorun okulda iletişim yoluyla çözülmezse hak aramak için sonra okul dışı yollara tevessül edilmelidir. Dersin ahengini, huzurunu bozan çocuğunuza  karşı her türlü nasihat, uyarı, ikaz yollarını denedikten sonra öğretmenin çocuğunuza uygulayacağı eğitim amaçlı yaptırımının karşısında değil yanında olmanızda fayda vardır.  

Öğretmen olarak bizler sorumluluğumuzun farkındayız. Çocuğunuz çocuğumuz, emanetiniz emanetimiz, derdiniz derdimiz, hedefiniz hedefimizdir. Yeter ki iletişim ve empatiyi  elden bırakmayalım, bize inanın ve güvenin. İlk haftalarda bizden,  ya da bizim dışımızdan kaynaklanan bazı aksaklıklar olabilir. Bu, asla sizin moralinizi bozmasın. Çocuğunuzun iyi bir eğitim ve öğretim alması için gayret etmekte olduğunuzun bilincindeyiz. İçiniz rahat olsun. Hata ve yanlışlarımız olabilir. Hangi birimiz hata yapmayız ki. Önemli olan her hatadan dersler çıkarabilmektir. Her meslek grubunda olduğu gibi bizim içimizde de işinin ehli olmayan ve işini savsaklayan meslektaşlarımız olabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir empati yapalım. Başarı ve başarısızlık tek taraflı değildir. Paydaşların her birinin az veya çok olumlu-olumsuz katkısı vardır. Önemli olan hatada ısrar etmemektir.

Eğitim ve öğretim uzun soluklu bir süreçtir, kısa zamanda sonuç alınamaz. Her şeyden önce sabırlı olmak ve birbirimize tahammül göstermekte fayda vardır. Çocuklarımızın vatana, millete hizmet edecek birer nefer olmaları temennisiyle yeni eğitim ve öğretim yılımız hepimize hayırlı olsun... 24/09/2016

* 28/09/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.