25 Eylül 2016 Pazar

Emanetiniz emanetimizdir *


2016-2017 öğretim yılı geçen hafta başladı. Çocuklarımız okullu oldu. Çocuklarınız ve siz veliler ilk günden tatlı bir telaş ve heyecan içerisinde idi. Çoğunuz  ilk haftadan servis, okul elbisesi ve kırtasiye ihtiyaçlarını gidermek için çaba sarf etmeye başladı bile. Çünkü Eylül ayı eğitim ve öğretimin başladığı yani masraf ayı. İnşallah bu yolda  yapılan harcamalar boşa gitmez.  

Okullar açılmadan önce şu okul, bu okul derken kararınızı verdiniz. Umarım kararınız isabetli olmuştur. İnşallah ilk gün sizde ve çocuğunuzda gördüğümüz bu heyecan sezon boyu devam eder. Heyecan devam etmeli ki geleceğe umutla bakabilelim. Eğer kafanızda bu okul iyi değil, öğretmenleri de iyi ders anlatamıyor, çocuğum çok zeki, sınıfını-okulunu değiştirmem lazım ikilemi varsa önce bu yargıdan kurtulmaya çalışalım. Yoksa çocuğunuzun yıl boyunca çektiği sıkıntı ve sizin yaptığınız masraf yanınıza kar kalır. Çünkü bu olumsuz bakış açısının size ve çocuğunuza hiç faydası olamaz.

Okulları okul yapan birinci faktör öğrencinin kendisidir. Başarıda rehberlik ve disiplin yönüyle öğretmen ve yönetimin katkısı % 10-20, arkadaş ve çevrenin katkısı % 10, geriye kalan % 60 ise  öğrencinin kendi gayret ve çabasıdır. Şundan emin olun ki biz iyi bir terziyiz. Yeter ki elbise olmaya aday kumaş bulabilelim. Çok zeki öğrenci istemiyoruz. Öğrenci eksikliğinin ne olduğunu, nereden-nasıl  giderebileceğini bilebilsin. Ardından düzen ve tertip içerisinde bilinçli bir şekilde çalışabilsin. Başarı için elimizde sihirli deynek yoktur. Ama çabamız vardır. Başarılı olmaması için hiç bir sebep yoktur. Çocuğunuz başarılı olursa en az sizin kadar biz de gurur duyarız, başarısız olduğu zaman da yine en az sizin kadar üzüntü duyarız.

Öğrencimizin  başarabilmesi için her şeyden önce sizin ve çocuğunuzun yapması gereken vecibeleri vardır. Öğrenci kahvaltıyı evinden yaparak okula zamanında gönderilmelidir. Ders dinleme gayreti içerisinde olmalıdır, ödevini zamanında yapmalıdır, verimli ders çalışma yöntemini kendisi tespit etmelidir, bilmiyorsa okulun rehber öğretmeninden yardım almalıdır, ders çalışmak için günlük bir plan dahilinde hareket etmelidir, gördüğü dersi evinde tekrar etmeli, ertesi günün ders konularına göz atarak gelmelidir. Her akşam yarım saatten az olmamak şartıyla roman, hikaye türü kitap okuması sağlanmalıdır, gerekirse o esnada aile bireyleri olarak siz de seviyenize uygun bir kitap okumalısınız. Cebine yeterince harçlık konulmalıdır. Çocuklar; bu çağın cep telefonu, sanal alem, tv ve dijital oyunlarından denetimli serbestlik çerçevesinde -fazla olmamak şartıyla- yeterince faydalandırılmalıdır. Öğrenciye alınan cep telefonları iletişim amaçlı olmalı, çok fonksiyonlu olmamalı, velilerimiz saçlarını süpürge ettikleri çocuklarını aşırı korumacılıktan kaçınmalıdır. Maalesef bu çağın en önemli hastalığıdır aşırı  korumacılık. Zira bu tavır çocuğu önce şımarıklığa, ardından hazır yiyiciliğe ve başarısızlığa itmektedir. Çocuğun her istediği alınmamalıdır. Çabuk doyuma ulaşır, mutlu da olamaz. İstekleri  bitmez, belki de  hayatınız boyunca sırtınızdan inmez. Hep çekersiniz. Çocuklarınıza gücü nispetinde sorumluluk vermenizde fayda vardır.

Çocuğunuzun okul, ev ve öğretmenle ilgili bir sıkıntısı olursa soruna çözüm aramak için  -veli toplantıları dışında- okula gelerek -yangına körükle gitmeden- okul ve öğretmenlerle  birebir görüşmenizde fayda vardır.  İlk başta hemen soluğu "Bilgi Edinme", "Alo 147" gibi yerlerde almayalım. Eğer sorun okulda iletişim yoluyla çözülmezse hak aramak için sonra okul dışı yollara tevessül edilmelidir. Dersin ahengini, huzurunu bozan çocuğunuza  karşı her türlü nasihat, uyarı, ikaz yollarını denedikten sonra öğretmenin çocuğunuza uygulayacağı eğitim amaçlı yaptırımının karşısında değil yanında olmanızda fayda vardır.  

Öğretmen olarak bizler sorumluluğumuzun farkındayız. Çocuğunuz çocuğumuz, emanetiniz emanetimiz, derdiniz derdimiz, hedefiniz hedefimizdir. Yeter ki iletişim ve empatiyi  elden bırakmayalım, bize inanın ve güvenin. İlk haftalarda bizden,  ya da bizim dışımızdan kaynaklanan bazı aksaklıklar olabilir. Bu, asla sizin moralinizi bozmasın. Çocuğunuzun iyi bir eğitim ve öğretim alması için gayret etmekte olduğunuzun bilincindeyiz. İçiniz rahat olsun. Hata ve yanlışlarımız olabilir. Hangi birimiz hata yapmayız ki. Önemli olan her hatadan dersler çıkarabilmektir. Her meslek grubunda olduğu gibi bizim içimizde de işinin ehli olmayan ve işini savsaklayan meslektaşlarımız olabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir empati yapalım. Başarı ve başarısızlık tek taraflı değildir. Paydaşların her birinin az veya çok olumlu-olumsuz katkısı vardır. Önemli olan hatada ısrar etmemektir.

Eğitim ve öğretim uzun soluklu bir süreçtir, kısa zamanda sonuç alınamaz. Her şeyden önce sabırlı olmak ve birbirimize tahammül göstermekte fayda vardır. Çocuklarımızın vatana, millete hizmet edecek birer nefer olmaları temennisiyle yeni eğitim ve öğretim yılımız hepimize hayırlı olsun... 24/09/2016

* 28/09/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


22 Eylül 2016 Perşembe

Usta dediğin böyle olur

Bir zamanların bağlatmak için aylarca sıra beklendiği ev telefonları neredeyse tarih oldu. Telefon makineleri ya atıldı ya da evin zula bir yerine kaldırıldı. Evlere döşenen telefon tesisatları da atıl durumda bekliyor. Artık gündemimizden düşmeyecek  şekilde cep telefonları girdi hayatımıza hem de yediden yetmişe. Bir taraftan kolaylık diğer taraftan başımızın belası. Bu da ayrı bir yazı konusu.

Eve internet bağlatmam gerekiyor, ilgili firma ile görüştüm. Sözleşme imzalandı. İki gün içerisinde randevu vermek için bizimle irtibat kurulacağı belirtildi. İki gün içerisinde alt yapısını sağlamakla yükümlü firmanın elemanları geldi. Dışarıdan bağlantıyı yaptılar. Ardından anlaşma yaptığımız firmanın elemanı geldi. Bağlantıyı kurmak için evin içindeki telefon hatlarını inceledi. Birini açtı, diğerini kapattı. Evin her yerindeki tüm telefon prizleri kontrol edildi. Bir türlü hattın ana merkezine ulaşamadı. "Ben içerideki hattın ana merkezini bulamadım. Bunu bulsa bulsa elektrikçi bulur. Siz bir elektrikçi bulun, elektrikçi hattı bulur, bulamasa da dışarıdan kablo çeker" dedi gitti. 

Elektrikçi buldum, fakat merdiveni yokmuş, 4 metreyi aşan bir merdiven buldum 2 gün sonra. elektrikçi geldi. Evin içine, olmadı dışına baktı nafile. Hattın ana merkezini maalesef o da bulamadı. İstersen dışarıdan kablo çekelim ama yanımda matkabım ve kablom yok, kablo alırsan yarın çekelim diyerek ayrıldı. Her ne kadar ana merkezi bulamasa da emek sarf etti. Kendisine de servis ücreti ödedim. Kapıya kadar uğurladım. 

İnternet firmasıyla anlaşma imzalayalı 7 gün oldu. Evimize internet gelmese de en azından anlaşmamız var. Tek mutluluk kaynağımız bu idi. 7.gün firmanın bir başka elemanı geldi. "Elektrikçi nerelere baktı, bir de ben bakayım, belki bulurum" dedi. Aman kalsın kardeş, siz en iyisi pencereden kabloyu geçirip bağlayın dedim. Sağ olsun. Dışarıdan bağlantıyı yaptı, pencereden daha önce elektrik kablosu için matkapla açılmış yerden kabloyu geçirip evime internetin gelmesini sağladı. Değdi mi, değmedi mi bilmiyorum ama evimizde  internetimiz var artık. 

İkinci bir mutluluk kaynağım da evin telefon hattını döşeyen arkadaşa oldu tabii. Helal olsun adama. Telefon kablolarını kim döşer? Bilmem, elektrikçi bulur dediklerine göre sanırım bu telefon hatlarını döşeyenler de onlar olmalı. Tanımıyorum ama gıyabında takdir ettim adamı. Koca evde hattın ana merkezini nereye saklamış, gerçekten hayran kaldım. adam  gerçek bir usta. Boşuna söylememiş eskiler: "Ustanın iyisi işin püf noktasını öğretmez" diye. Ustam emeğinin karşılığını almış, başka canlar yakmak için rızkının peşinde olmalı şimdi. Ama izi hiç kaybolmadı maşallah. Kaç kişi gelip gitmişse onun ustalığının püf noktasını tespit edemedi. Her gelenin açması, kapatması esnasında meydana gelen döküntüleri temizlemek de bize kaldı.

Anlayacağınız böyle derin ustaların yeteneklerini bulabilmek için geriden gelen çıraklar daha kaç fırın ekmeği yiyecekler? Bunu da zaman gösterecek. Belki de ülkenin hala ayakta kalmasının sebebi bu derin ustalardır, kim bilir? Hayır dualarımız seninle be kardeş! Yatağında rahat uyu. 22/09/2016

Çocuğumu çocuğunuz bilin... *

Uzun bir aradan sonra çocuğum bu hafta okula başladı. Baştan söyleyeyim, ben yeterince okuyamadım. Pişmanlığını duyuyorum hep. Çünkü bana yeterince rehberlik yapılmadı. Çocuğumun; vatana, millete hayırlı hizmetler yapacak şekilde okumasıdır muradım.

Biliyorum, siz kutsal bir görev ifa ediyorsunuz. İşiniz zor. Çünkü biz evde 2-3 çocukla başa çıkamazken siz yüzlercesiyle muhatap oluyorsunuz. Elleri öpülesi insanlarsınız. Öğrettiğiniz her bir harf için gerekirse köleniz olurum. Bir veli olarak sizlerden bazı isteklerim olacaktır. Umarım anlayışla karşılarsınız beni. Öncelikle yeni eğitim ve öğretiminiz müdürüyle, yardımcısıyla, öğretmeni ve personeliyle hayırlı olsun. Baştan söyleyeyim: Çocuğum başarılı- başarısız olabilir, hatta kötü de olabilir. Ama ne yaparsınız ki benim çocuğum. Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Çocuğum akranlarının yanında farklı bir hüviyete bürünebilir, onlara  uyup yaramazlık yapabilir, derslere ilgisiz olabilir, ders çalışmayabilir, hatta anlamayabilir. Bu, onun kapasitesinin olmadığı anlamına gelmez. Mutlaka onda da -tespit edilmeyi ve işlenmeyi bekleyen- bir cevher vardır. Niyetim onu topluma kazandırmak ve faydalı bir birey olmasını sağlamaktır. Eğer kazanılamaz, dışlanırsa onun sıkıntısı mutlaka topluma ve belki de senin çocuğuna sirayet edebilir. Unutmayın ki canlı bomba olan bir kişi ama öldürdüğü insanlar yüzler olabiliyor bazen.  Bu yüzden çocuğum size emanettir. Onu kendi çocuğunuz bilin. Her ne kadar eskilerin dediği "Eti senin kemiği benim" bakış açısı -aşırı korumacılıktan olsa gerek- şimdilerde kalmasa da,  çocuğuma kendi çocuğunuza yapılmasını istediğinizi yapın. Yapılmaması gerekeni de yapmayın. Şiddet ve hakaretin dışında davranışlarına olumlu katkıda bulunacak,  açıklanabilir her türlü makul yaptırım ve cezai müeyyidenizin yanındayım, karşısında değil. Yeter ki bir amaca hizmet etsin… Size akıl vermek gibi olmasın ama öncelikle çocuğumu tanıyın, ona ilgi ve alaka gösterin. Ona zaman zaman fırsatlar verin. Dersinizi sevdirmek istiyorsanız önce kendinizi sevmesini sağlayın. Sizi severse ölümüne ders çalışır. İlk dersten son derse kadar dersleriniz dolu dolu geçsin. Özel sektörde yapamayacağınız devamsızlığı devlet sektöründe yapmayın. Her ne sebeple olursa olsun çocuğumun dersleri boş geçmesin…

Bizden istediğiniz makul isteklere kapımız hep açık. Ben size, siz de bana ve çocuğuma güvenin. Birbirimize güvenelim ki okul dışında başka alternatif yollara tevessül etmeyeyim. Kafamdaki okullardan bir şey olmaz algısını kaldırayım. Siz de bu çocuktan bir cacık olmaz yargısından vazgeçin. Derslerine takviye olması için yardımcı kaynak tavsiyesinde bulunabilirsiniz. Ama ‘Şu yazarın kitabını, şu kitapçıdan alacaksınız. Çünkü ben dersleri bu kitaptan takip edeceğim’ şeklinde nokta atış yaparsanız -kalbinizde bir kötü niyet olmasa da- ben bunda bir Çapanoğlu ararım. Lütfen pazarlamacı ve yayınevlerinin tutsağı olmayın… Güya eğitim ücretsiz. İnanın ücretli olsa bundan daha iyi. Çünkü bir veli olarak yardımcı kaynaklara verdiğimi, etüt merkezi ve temel liseye ödediğimi, servise verdiğimi, cebine koyduğum harçlığı bir araya getirsem hayatı boyunca yaşayabileceği bir iş yeri açabilirim. Yine de  eğitim ve öğretime giden param helal olsun. Ben buna hazırım. Yeter ki sonuç alabilelim.

Bir veli olarak ben de sizi tanımak, evimde misafir etmek isterim. Veli toplantısına geldiğim zaman bana, e-okul ortamından görebileceğim notunu söyleyip “Çocuğunuz çalışmıyor” demeyin. Çocuğumun yeterince çalışmadığını ben de biliyorum. Çocuğumun benim bilmediğim yönlerini söylemenizi isterim. Kaç ay geçtiği halde “Sizin çocuğunuz hangisiydi, çıkartamadım derseniz bilin ki o zaman yıkılırım.

Okulunuzun imkanları yeterli olmayabilir. Mevcut imkanları iyi değerlendirelim. Okul ve sınıf ortamları temiz olsun. Çocuklarımıza sınıfı, sırayı, duvarları hor kullanmama bilincini aşılayalım. Gerekirse kirletenlere temizletelim. Yeterli elemanınız yoksa temizlik yapacak personelin ücretini veliler olarak biz ödeyelim. Her şeyi kabul ederim ama ders işlenen yerin kirli olmasını asla kabul edemem. Kaldığı yeri sorumsuzca kullanan: “Nasılsa temizleyen var” diyerek yarın kamusal alanları da fütursuzca kirletir.

Bir veli olarak çocuğumun okuyup başarılı olması, başarılı olamasa da en azından topluma yararlı bir birey olması için  gerekirse saçımı süpürge ederim. Eğitim ve öğretim konusunda benim ve çocuğumun üzerine düşecek maddi ve manevi sorumluluğu üstlenirim. Bildiklerimi yapar, bilmediklerimi de sizden öğrenmek isterim. Sizden de görev ve sorumluluk bilinci çerçevesinde ibadet aşkıyla çalışmanızı istirham ederim.

Öğrenci-veli, öğretmen, idare ve personel olarak birbirimizi suçlamadan –taşın altına elimizi koyarak- çalışmak bizden, tevfîk Allah’tan diyelim. Allah yar ve yardımcımız olsun. 21/09/2016

24/09/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde 26/09/2016 tarihinde ladik.biz sitesinde yayımlanmıştır.