Ne zaman bir olay olsa hemen orada biter 'Ben demiştim'ciler. Etrafımızda bu tiplerin sayısı da az değildir. Sanırım "Ben sizden daha ileri görüşlüyüm, bu işin böyle olacağını biliyordum, ama o zaman kabul etmediniz" demek isterler. Bazı insanların basireti, feraseti, ön görüsü olayların sonucunu görmüş olabilir. Güzel bir şeydir daha önce dediği bir görüşünün haklı çıkması.
Güzel olmayan "Ben demiştim" sözüdür. Keşke görüşü ortaya çıkandan önce başkasının: "Arkadaş! Sen bunu demiştin, görüşün isabetli oldu, seni tebrik ederim" demesidir. Eğer demediyse demek ki söylediğin sözün tesiri olmamış karşı tarafa. Ya da görüşünü daha iyi anlatamamış olmalı. Belki de biri gelip "Sen demiştin" diyerek hakkı teslim edecektir. Ama daha adam ağzını açmadan "Ben demiştim" diyerek havamızı atıyoruz. Şunu bilelim ki "İnsanların anlayabileceği şekilde konuşmak" lazım. Yine insan karşı tarafın anladığı kadardır.
Bir başka daha tipler vardır ki şu günlerde çok meşhurdur. Ağzını açan "Ben kanmadım, herkes kandı, ben demiştim, ben bunları biliyordum" diyenler çoğaldı. Heyhat kardeş! madem bu kadar biliyordun, bu kadar doğru yolda idin. Pekiyi, insanları yanlıştan uzaklaştırmak için ne yaptın, ya da insanların hata yapmaması için ne gibi alternatifler ortaya koydun?
Hem "Ben demiştim"ciler, hem de herkes kandı bir kanmadım diyenlerden kurtulmak lazım. Bırakın kendi kendinizi anlatmayı da, bir başkası sizi takdir etsin bu konuda. Eşekten düştükten sonra akıl veren çok olur. Önemli olan düşmeden önce yol göstermektir. Allah kimseyi yanıltmasın. Hata yaptıktan sonra tekrar aynı hataya düşürmesin... 17/08/2016
17 Ağustos 2016 Çarşamba
Kimin kim olduğunu en iyi nereden öğrenebiliriz?
Eskiden "Kişi dilinin altında gizlidir. Konuştuğu zaman kendini ele verir" denirdi. Şimdilerde ise bu söze "Yeter ki Facebook'ta görünsün. Paylaşımlarından kişinin "Ne mal olduğu" ayan beyan ortaya çıkar. 'Beğen-yorum ve paylaşımından kişinin rengini tespit edebilirsin.
Kimin neyi dert edindiğini, kimin kim olduğunu, kimin dilinin altında hangi baklanın olduğunu, kimin neden zevk aldığını, kimin kimden nefret ettiğini öğrenmek istiyorsan kişiyi facebook gibi sanal alemden izlemek lazım. Hatta çocuğuna talip olan eş adayını araştırmak mı istiyorsun, bir kimsenin fikrini, zikrini, neyin nesi, kim olduğunu merak mı ediyorsun eğer yoksa hemen bir facebook adresi al. Gir içeriye. Fazla değil, 3-5 dakika içerisinde kişi hakkında genel bilgi edinmiş olursun. Hz Ömer: "Bir insanı tanımak için yolculuk yapmayı, komşuluk yapmayı ve alışveriş yapmayı" şart koşar.
Günümüzde buna bir de Facebook adresine sahip olmak diye eklemek lazım. Günümüzde 3-5 yıl birlikte çalıştığın insanı bile tanıyamıyorsun. Beraber yediğin, içtiğin insanları bile bu sanal alemde daha iyi tanımış olursun. 16/08/2016
Hatib Bin Ebî Beltea *
Hatib Bin Ebî Beltea ismini duymuşsunuzdur. Hicretten önce Müslüman olup hicret
etmiş; Bedir, Uhut, Hendek savaşlarına katılarak büyük yararlılıklar göstermiş,
Mısır Hükümdarı Mukavkıs'a İslam'a davet mektubu götürmüş samimi bir Müslüman
sahabi idi.
Hicretin
10.yılı Hz Muhammed'in, seferin nereye olacağını söylemeden büyük bir ordu
hazırladığı esnada, seferin Mekke'ye olduğunu düşünen Hatib, Mekkeliler'e bu seferi haber verecek bir
mektup yazar. Mektup yakalanır ve Peygamber, Hatib'i huzuruna çağırarak bunu
niçin yaptığını sorar. Hatib: “Ya Rasülallah! Ben Kureyşli değilim. Çoluğum,
çocuğum ve malım, mülküm orada. Bunu onlara zarar vermesinler diye yaptım” der.
Bu hareketinden dolayı Hatib'i öldürmeyi düşünen sahabilere Peygamber:
"Hatib'e ilişmeyin, o samimi biridir. Çünkü o, Bedir Savaşına
katılmıştır" diyerek Hatib'i korumaya alır. Yaptığının yanlış olduğunu
anlayan Hatib tövbe ederek pişmanlık duyar. Mekke'yi kan dökmeden almayı
hedefleyen Peygamberimiz için Hatib'in yaptığı bu ihanet affedilecek gibi
değildi. Fakat peygamber böylesi bir harekete ceza vermeyerek Hatib'i yeniden
kazanmıştır. Çünkü Hatib, hain değildi.
Tarih
boyunca İslam dünyası Abdullah b.Ubey b. Selül, Hasan Sabbah gibi ihanet
şebekeleriyle karşı karşıya geldi. 15 Temmuz itibariyle ülkemiz daha önce eşi
ve benzeri görülmemiş farklı bir yapılanma ile yüz yüze geldiğini anladı. 40 yıldır içimizde barındırdığımız bu
gizli, sinsi ve tehlikeli yapıdan birden kurtulmak mümkün değil. Devlet ne
kadarını temizler bilinmez. Çünkü karşımızda gizliliği ve takiyyeyi şiar
edinmiş, 40 yıldır bu ülkenin tüm birimlerine çöreklenmiş, tüm devleti ve
milleti ayakta uyutmuş, örgüt elemanı sayısı bilinmeyen bir yapı var. Devlet bu
yapıyı nasıl çözecek, içine sızmış olan hainleri nasıl ayıklayacak, böylesi bir
yapılanmanın bir daha olmaması için devlet ne yapacak? Bence bu konular üzerine
yoğunlaşmak gerek. Darbe atlatılmış,
özellikle askeriye, emniyet ve yargıda gerekli tasarruflarda bulunulmuştur.
Darbenin baş maşası dışarıda, örgütü yönetenler kaçak.
Kamunun
her bir alanında örgüt üyesi olmak anlamında açığa almalar devam ediyor. Açığa
almalarda kurunun yanında yaşı da yakmak
suretiyle yeni mağduriyetler ortaya çıkar mı? Niyetim örgütü ve mensuplarını
temize çıkarmak değildir. Sayın Cumhurbaşkanı örgütü: "Altı ibadet, ortası
ticaret, tepesi ihanet" diyerek en güzel şekilde tasnif etmiştir. Aslında
bu tasnif işimizi kolaylaştırabilir. Bir defa darbeye bilfiil katılanlar, darbeyi
teşvik edenler, darbe tellallığı yapanlar bu işin tam göbeğinde. Devlet
bunlarla yasal çerçevede sonuna kadar mücadele etmesi gerekir. Örgüte sürekli,
yüklü miktarda finansal destek sağlayan iş adamlarının mal varlıkları için de
gereken yapılmalıdır. Burada dikkat çekmek istediğim konu, örgütü; eğitim ve
öğretim işleriyle uğraşan ve örgütün üstünden haberi olmayan, bir hizmet
hareketi olarak gören alt-ibadet kısmındaki mensupları kurtarmaya çalışmak
gerekir. Alt kısmında yine bu olayları bildiği halde destek olanlar da en feci
şekilde cezalandırılmalıdır. Devleti 40 yıldır uyutan bu örgüt maalesef
milyonları da uyutmuştur. Örgüt ile bir şekilde yolları kesişmiş, içinde
kalmış; kanmış, kandırılmış, kandırıldığını bildiği halde oradan kurtulmaya
çalışan milyonların olabileceğini düşünüyorum. Örgütün gerçek yüzünün ortaya
çıktığı 15 Temmuz itibariyle hala 'Hizmet' diyen varsa bunların da gözlerinin yaşına bakılmamalıdır.
İbadet kısmı denilen, üstten haberi olmayan yapıyı onların elinden kurtarıp
memlekete daha faydalı hale getirmek için hem diyanetin, hem devletin, hem de
halkın üzerine düşen görevler olduğunu düşünüyorum. Bunları dışlamak, kapının
önüne koymak zaten merdiven altı çalışan bu yapı mensuplarını iyice izbe ve
bodrum katlara indirmiş oluruz. Gittikçe marjinalleşecek bu üyelerin elinden
tutulmazsa 'İmam' adı verilen büyükleri tarafından yeniden farklı amaçla kullanılmaları
söz konusu olabilecektir. Diyeceğim suç örgütünün içinde pasif bir şekilde
bulunmuş bu insanları yeniden topluma kazandırmak gerek. Yukarıda yaptığı
hareket bir ihanet olan sahabi Hatib örneğini verdim. Peygamber Hatib'i
cezalandırma yoluna gitmiş olsaydı belki de Hatib tamamen kaybedilebilecekti.
İnşallah!
Bu FETÖ örgütünden ülkemiz tamamen kurtulur, tedbir amaçlı açığa alınanlardan
masum olanlar yeniden görevlerine döner. Hala açığa alınmayan kripto olanların
tespiti için yerinde gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Yapının ibadet-ticaret ve
ihanet kısımlarıyla ilgili yapılanmayı çözmek için bu yapının içerisinde
bulunmuş, pişmanlık duyanlardan itiraflar alınmalıdır. Böylesi yapıların bir
daha bu ülkede yetişip gelişmemesi için hem din alanında güzel bir eğitim,
bürokraside liyakat, eğitim ve öğretimin içinin doldurulması, üniversite
öğrencilerinin barınma ve iaşeleri için gerekli imkanların sağlanması gibi
hususlarda iyileştirmeler yapılmalıdır. 16/08/2016
* 03/09/2016 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)