28 Temmuz 2016 Perşembe

Kulağımıza Küpe Olsun!..*

Yarım asrı devirdim şu fani dünyada. Hayatın içinde her şeyi gördüm. Bana dünya nedir deseniz:  "Oyun ve eğlenceden" ibaret olan bu "imtihan" dünyasını menfaatperest insanoğlunun kaygı, tasa, dert, kan, gözyaşı, ölüm vb. işkenceye çevirerek hemcinslerine dar ettiği bir dünyadır derim.

15 Temmuz 2016 itibariyle yaşattıkları ise her şeyin tuzu- biberi oldu. Ölümlerden ölüm beğendirdi. Dünyayı iyice yaşanmaz kıldırdı bize. Dünya kuruldu kurulalı böylesini görmedi. Çekememezlik hastalığına yakalanarak yeryüzünde ilk kanı akıtan Kabil yapmadı bunların yaptığını. O; daha mertti, seni öldüreceğim demişti kardeşine. Öldürdükten sonra da hemen pişmanlık duymuştu yaptığına. Hz Adem'in otoritesini kabul etmeyerek üstünlük ve egemen olma nöbetine yakalanan İblis: Senin salih kullarını kandırıp yoldan çıkaracağım demişti Yaratanına karşı. Kıyamete kadar mühlet istemişti. Açıkça meydan okumuştu: Ben kötüyüm, benden çekinin, kendinizi koruyun diye. Eğip bükmedi hiç, saman altından su yürütmedi.

Günümüzde kendisini gizleyen; duruşu, oturuşu, konuşması ve davranışlarıyla insanlara güven veren bir tip daha çıktı ortaya. Kabil'den daha cani, İblis'ten daha sinsi. Kanlarımızda ve damarlarımızda dolaşan şeytana rahmet okutacak şekilde. Allah'la aldattı bizi. Sarığını, cübbesini giydi. Çıktı kürsüye. Allah, peygamber, Kur'an, hadis dedi. Barış, hoşgörü ve kardeşlik dedi. Hep ağladı. İki ceketim yok dedi, acındırdı kendisini. İnsanlığı kurtarmak lazım bu bataklıktan, bunun için eğitim, eğitim dedi. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim, en büyük hayalim 'Kıtmîr' olmak dedi. Her farklı düşüncedeki devlet adamlarıyla iyi geçindi. Millete karşı farklı bir maske taktı. Biz o maskeye aşık olduk devletiyle, milletiyle. Malımızı-mülkümüzü, paramızı-pulumuzu verdik. Devasa binalar yaptı millet 'Allah rızası ve himmet' adı altında. Cennet böyle kazanılırdı zira. Yetmedi oğlumuzu- kızımızı da verdik iyi yetişsin diye. Çünkü eğitim, dini yaşantı bizim kırmızı çizgimizdi. Devlet de dine mesafeliydi zaten. Millet oluk oluk akıttı. Parayı ve serveti gören insanoğlu yerinde durur mu? Her sektörde varız artık diyerek devasa bir güç oldular.

Anadolu insanının tırnaklarıyla meydana getirdiği eğitim yuvaları para basmaya başladı bir süre sonra. Basında, medyada, ticaret sektöründe de kendilerini gösterdi. Para o kadar fazlaydı ki, dünyanın kanını emen sömürgeci bir devletin kendisine tahsis ettiği sırma köşklerde 17 yıldır ikamet ediyor hastalığını bahane ederek. Karargah merkezi orası artık. Oranın ekmeğini yiyor. Kim kimin ekmeğini yiyorsa bir müddet sonra onun kılıcını sallamaya başlar. Güven vererek kendisine emanet edilen Anadolu’nun zeki beyinleri devletin kilit noktalarına da yerleştirilmişti nasılsa. Üç yüz yılı aşkın bir şekilde Ashab-ı Kehf’in ayakları ucunda bekleyen kıtmirin vefası bir tarafa bırakılarak ihanet düğmesine basıldı. Hedefe ulaşmak için gerekirse taş üstünde taş kalmayacaktı. Çünkü efendileri kendilerine öyle emrediyordu. Bakmayın siz kendisine ‘Efendi’ dendiğine. Bunun ‘Efendi’ görünümlü durumu ise tam bir kölelikmiş, ‘Hizmet’ adını verdiği hareketi ise efendilerine hizmetmiş. Bir kölenin en büyük hayali, özgür olduktan sonra bir köle edinmekmiş. Bizde efendi, bir kurumda çalışan en alt birimdeki insanlara verilen unvandı. Kendisi ve adanmışları bu lakabı gururla taşıdılar hep. İsmiyle zikredenleri düşman bellediler. Kin, intikam ve başarma hırsı gözünü o kadar bürümüştü ki, kırk yıldır kazandığını  bir bir heba etti. Nasılsa cebinden tek kuruş koymamıştı. Mirasyedi idi zira.

Adam baştan beri, “Ben efendilerimin bendesi bir ‘Efendiyim’ demiş, biz yine anlayamamışız. Zira o, Nas süresinde geçen “Cinlerden ve insanlardan oluşan; insanların kalplerine vesvese veren -Şeytan’ın kardeşi- hannas” imiş. Şükürler olsun bu milletin verilmiş sadakası varmış. Geç de olsa bedel ödeyerek ihaneti anladı ve tek vücut oldu. Bundan sonra bizi “Allah’la aldatanlara karşı bu hareket kulağımıza küpe olsun. Tekrar girersek aynı delikten herkes bize: “Deli deli tepeli, kulakları küpeli” desin. 28/07/2016

30/07/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

"Bizim geri vitesimiz yoktur"

TEKNOLOJI VE BİLİM NE KADAR ILERLERSE DE HEP HADDINI BİLDİ: HER DEDIGINE VE YAPTIGINA BIR GERI VITES KOYDU. SAHABE ALLAH VE RASULU DAHA IYI BILIR DEDI, MUFESSIR VE FAKIHLERIMIZ DE GÖRÜŞÜNÜ SÖYLEDIKTEN SONRA: "ALLAHÜ A'LEM" DEDİ. ANADOLU INSANI KESİN BILDIGI BIR SEYE BILE, "ALLEM" =ALLAHÜ A'LEM DER. YANI HADDİNİ BİLİR.

"Bizim geri vitesimiz yoktur" diyen güruh, ihanetinizle birlikte intihar ederek ölüme gidiyorsunuz. Hem de pisi pisine... Bir insan, bir güruh kendi istemedikce itibarı yok olmaz. Kazandigi itibarini yok etmek isterse de kimse engel olamaz. Rahmet, bereket ve gufran ayi bitiyor. Bu ayda Şeytan bile zincire vurulur. Cünkü bu ay muhasebe ayidir ayni zamanda. Sizin şeytanınız pardon akil hocaniz, lideriniz size sagdan yaklasiyor haberiniz ola. Allah mustakimden ayirmasin. Unutmayin ki öz elestiri, tevbe etmek bir erdemdir. Ademi adam yapan tevbesidir, Iblisi Şeytan yapan ise hatasini kabul etmeyip, yaptigina mazeret bulup burnunun dikine gitmesidir. O, dün ben üstünüm diyordu, bu gün de sana ben dogru yoldayım dedirtiyor. Kendini ne sanır isen san, milletin algiladigi kadarsin. Bu millet yanlista isabet etmez. Dün vezir yaptı, bu gün ise rezil... Unutulmamalı ki, kimse bulunmaz Hint kumaşı değildir. Allah isteyeni izzet ve şereflendirir, isteyeni de zelil eder. Allah hata ve kusur yapanı hemen yok etmez, mühlet verir...Teşbihlere takilmayalim, bir dost hatirlatmasidir sadece. Maksat üzüm yemekse bağcı önemli degil... 27.07.2014

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Bu kafayı nasıl bilirsiniz? *

Hz Ali ile Muaviye'nin arasında yapılan Sıffın Savaşı esnasında ortaya çıkan Hakem Olayında Hz Ali'ye "Sen hakem tayin ettin, halbuki Emir Allah'ındır ve kafir oldun" diye karşı gelip Halife Ali'nin safından ayrılarak 'Çıkanlar' anlamına gelen Hariciler adıyla meşhur bir siyasi grup var İslam tarihinde. İnsanları çabuk tekfir eden, ibadet etmeleriyle tanınan sloganik yaşayan, fikirleri basit, tasavvurları dar çöl Araplarından oluşur. Hz Ali bunlarla savaşmak zorunda kalmıştır. İslam dünyasında % 2’lik bir orana sahip.

Önemli bir gündemimiz varken bu Hariciler  konusu da nereden çıktı diye düşünebilirsiniz. 25/07/2016 tarihli Yenişafak gazetesinde Mehmet ACET’in darbeci bir subaya ait manidar bir yazısını okuyuncaya kadar benim de hiç gündemim de yoktu bu Haricilik meselesi: “Türksat'ta o akşama tanık olanlardan dinlediğim bir başka hikaye daha var…Ve çok ürkütücü. Görevli olmadığı halde, o akşam çalıştığı kuruma koşup gelen, kendisinin de İmam Hatip mezunu olduğunu öğrendiğim Tesisler İşletme Müdürü Ahmet Özsoy, nizamiye girişinde aracının içinde vurulup şehit ediliyor. Bir süre sonra, Özsoy'u katleden askerlerden(subay ya da ast subay) biri yanındakilerden su getirmelerini istiyor. Eline bardağı aldıktan sonra çömeliyor ve besmele çekip üç yudumda suyunu içiyor..” Suyla olur mu bre şerefsiz! Öldürdüğün insanın kanını içseydin bari… İnsanın nutku tutulur, akıl ve hafsalası durur değil mi? Bu 21.asırda daha fırından yeni çıkmış bir hikaye.

Haricilerle ne alakası var diyebilirsiniz. O zaman bir de Haricilerden anlatayım ki bağlantı daha iyi anlaşılsın. Hakem olayından sonra Hz Osman’a, Hz Ali’ye ve Muaviye’ye düşman kesilen bu kesimden bir grup, bir hurma ağacının altında beklerlerken karşıdan gelen karı-kocayı durdururlar: ‘Ali’yi mi, Osman’ı mı, Muaviye’yi mi tutuyorsun? Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz, çabuk söyleyin’ diye sorguya çekerler. Adam: ‘Efendim bunların her üçü de Müslüman, biz bunların kafir olduğunu kabul edemeyiz.’ Şeklinde açıklama yapmaya çalışırken ‘Siz de kafir oldunuz’ diyerek karı-kocayı öldürürler. Hatta hamile olan eşinin karnını dahi deşelerler. İki masum can, kanlar içerisinde yatarken bu dar kafalılar: “Gelin bu hurma bahçesinin sahibini bulalım, acıkınca habersiz yediğimiz bu hurmaların parasını verelim’ diyorlar. Alın bu hikayeyi nereye koyarsanız koyun.  Suyu oturarak üç yudumda içen darbecinin  bir sünneti veya bir adabı yerine getirirken diğer taraftan “Bir mümini bile bile öldüren kimsenin yeri ebediyen Cehennemliktir” ayetini bilmemesi mümkün değildir. Harici de yediği hurmayı ‘Haram yedik’ diyerekten helalleşmek için sahibini arıyor, diğer taraftan kıydığı iki masum cana aldırmadan.

İslam dünyasında Haricilik mensubiyet bakımından yok denecek kadar az. Ama fikirleri 1.asırdan beri günümüze kadar devam ediyor. İslam’ı bu şekilde sığ düşünen dar görüşlü, fanatik ve bağnaz insanların sayısı maalesef İslam dünyasında hala var. Kimi zaman, kimi zaman Haşhaşilik, kimi zaman Taliban, kimi zaman IŞİD, kimi zaman DAİŞ, kimi zaman el-Kaide, kimi zaman Boko Haram, kimi zaman şimdi olduğu gibi ‘Hizmet Hareketi’ vs olarak farklı isimlerle karşımıza çıkıyor. Hariciler, İslam’ı yüzeysel anlayan cahil kişilerden oluşuyordu, şimdi ise İslam’ı kendilerine doğru yontan ve kullanan, ‘Vardır bir hikmeti’ diyerek kendini ‘adayan’ okumuşlar var. Asırlar geçmiş mantalite değişmemiş gördüğünüz gibi.

Bir cevher olan İslam’ı devlet gözetiminde doğru yerlerden, doğru kaynaklardan, emin ellerden öğrenmemiz lazım vesselam…

* 27/07/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.