Yarım
asrı devirdim şu fani dünyada. Hayatın içinde her şeyi gördüm. Bana dünya nedir
deseniz: "Oyun ve eğlenceden"
ibaret olan bu "imtihan" dünyasını menfaatperest insanoğlunun kaygı,
tasa, dert, kan, gözyaşı, ölüm vb. işkenceye çevirerek hemcinslerine dar ettiği
bir dünyadır derim.
15
Temmuz 2016 itibariyle yaşattıkları ise her şeyin tuzu- biberi oldu. Ölümlerden
ölüm beğendirdi. Dünyayı iyice yaşanmaz kıldırdı bize. Dünya kuruldu kurulalı
böylesini görmedi. Çekememezlik hastalığına yakalanarak yeryüzünde ilk kanı
akıtan Kabil yapmadı bunların yaptığını. O; daha mertti, seni öldüreceğim
demişti kardeşine. Öldürdükten sonra da hemen pişmanlık duymuştu yaptığına. Hz
Adem'in otoritesini kabul etmeyerek üstünlük ve egemen olma nöbetine yakalanan
İblis: Senin salih kullarını kandırıp yoldan çıkaracağım demişti Yaratanına
karşı. Kıyamete kadar mühlet istemişti. Açıkça meydan okumuştu: Ben kötüyüm,
benden çekinin, kendinizi koruyun diye. Eğip bükmedi hiç, saman altından su
yürütmedi.
Günümüzde
kendisini gizleyen; duruşu, oturuşu, konuşması ve davranışlarıyla insanlara
güven veren bir tip daha çıktı ortaya. Kabil'den daha cani, İblis'ten daha
sinsi. Kanlarımızda ve damarlarımızda dolaşan şeytana rahmet okutacak şekilde.
Allah'la aldattı bizi. Sarığını, cübbesini giydi. Çıktı kürsüye. Allah,
peygamber, Kur'an, hadis dedi. Barış, hoşgörü ve kardeşlik dedi. Hep ağladı.
İki ceketim yok dedi, acındırdı kendisini. İnsanlığı kurtarmak lazım bu bataklıktan,
bunun için eğitim, eğitim dedi. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim, en
büyük hayalim 'Kıtmîr' olmak dedi. Her farklı düşüncedeki devlet adamlarıyla
iyi geçindi. Millete karşı farklı bir maske taktı. Biz o maskeye aşık olduk
devletiyle, milletiyle. Malımızı-mülkümüzü, paramızı-pulumuzu verdik. Devasa
binalar yaptı millet 'Allah rızası ve himmet' adı altında. Cennet böyle
kazanılırdı zira. Yetmedi oğlumuzu- kızımızı da verdik iyi yetişsin diye. Çünkü
eğitim, dini yaşantı bizim kırmızı çizgimizdi. Devlet de dine mesafeliydi
zaten. Millet oluk oluk akıttı. Parayı ve serveti gören insanoğlu yerinde durur
mu? Her sektörde varız artık diyerek devasa bir güç oldular.
Anadolu
insanının tırnaklarıyla meydana getirdiği eğitim yuvaları para basmaya başladı
bir süre sonra. Basında, medyada, ticaret sektöründe de kendilerini gösterdi. Para
o kadar fazlaydı ki, dünyanın kanını emen sömürgeci bir devletin kendisine
tahsis ettiği sırma köşklerde 17 yıldır ikamet ediyor hastalığını bahane
ederek. Karargah merkezi orası artık. Oranın ekmeğini yiyor. Kim kimin ekmeğini
yiyorsa bir müddet sonra onun kılıcını sallamaya başlar. Güven vererek
kendisine emanet edilen Anadolu’nun zeki beyinleri devletin kilit noktalarına
da yerleştirilmişti nasılsa. Üç yüz yılı aşkın bir şekilde Ashab-ı Kehf’in
ayakları ucunda bekleyen kıtmirin vefası bir tarafa bırakılarak ihanet düğmesine basıldı. Hedefe ulaşmak için
gerekirse taş üstünde taş kalmayacaktı. Çünkü efendileri kendilerine öyle
emrediyordu. Bakmayın siz kendisine ‘Efendi’ dendiğine. Bunun ‘Efendi’
görünümlü durumu ise tam bir kölelikmiş, ‘Hizmet’ adını verdiği hareketi ise efendilerine
hizmetmiş. Bir kölenin en büyük hayali, özgür olduktan sonra bir köle
edinmekmiş. Bizde efendi, bir kurumda çalışan en alt birimdeki insanlara
verilen unvandı. Kendisi ve adanmışları bu lakabı gururla taşıdılar hep. İsmiyle
zikredenleri düşman bellediler. Kin, intikam ve başarma hırsı gözünü o kadar
bürümüştü ki, kırk yıldır kazandığını
bir bir heba etti. Nasılsa cebinden tek kuruş koymamıştı. Mirasyedi idi
zira.
Adam
baştan beri, “Ben efendilerimin bendesi bir ‘Efendiyim’ demiş, biz yine
anlayamamışız. Zira o, Nas süresinde geçen “Cinlerden ve insanlardan oluşan;
insanların kalplerine vesvese veren -Şeytan’ın kardeşi- hannas” imiş. Şükürler
olsun bu milletin verilmiş sadakası varmış. Geç de olsa bedel ödeyerek ihaneti
anladı ve tek vücut oldu. Bundan sonra bizi “Allah’la aldatanlara karşı bu
hareket kulağımıza küpe olsun. Tekrar girersek aynı delikten herkes bize: “Deli
deli tepeli, kulakları küpeli” desin. 28/07/2016
30/07/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
30/07/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder