8 Temmuz 2016 Cuma

Ne mide varmış be sende!

Bazen bir ev köşesinde, bazen bir çay ocağında veya herhangi bir yerde; bir dostumuz, bir tanıdığımız ile laflarız. Çoğu zaman da  muhabbet deriz bu tür konuşmalara. Sakın bu adına muhabbet dediğimiz şey, yanımızda olmayan üçüncü bir tanıdığımızın dedikodu ve gıybeti olmasın. Denemesi bedava. İstersen bundan sonra yine böyle otururken ne konuştuğunu bir test et. Bu testin ücreti yok. Sadece yapman gereken vicdanının sesini dinlemek, eğer vicdan kalmışsa tabii.

Bakmayın siz: "Ben dobra bir insanım, karşılaşsam yüzüne de söylerim, benim kimseden çekincem yok" dendiğine. Madem kimseden çekinmemiz  yok, o halde ne diye konuşurken sağımıza solumuza bakıyor, fısıltı halinde konuşuyoruz. Kimin kimle bir sorunu, bir derdi varsa konuşsun, halletsin, iletişim kursun diye vermiş Allah bu lisanı. Baktık anlaşamıyor muyuz? O zaman sen yoluna, ben yoluma demek gerekmiyor mu? Herkes herkesle hiçbir şey yokmuş gibi güler yüz göstermek zorunda mı? Hiç mi medeni cesaretimiz, hiç mi öz güvenimiz yok kendimize.

Dedikodu dediğimiz şey; benimle konuşurken başkasının, başkasının yanında konuşurken de  benim aleyhimde  konuşmak demektir. Hepimizin bildiği ama yapmaktan kaçınmadığımız bir hastalık bu maalesef. "Ölmüş kardeşinin etini yemektir bu." O kadar çok yapıyoruz ki  bu  çeşit etten tiksinti de duymuyoruz artık. Haydi Allah'tan korkmuyoruz, kulundan utanmıyoruz, kendimize de mi saygımız yok?

Nasıl mide bu yahu! İçimizde nasıl taşıyoruz bu mideyi? Nereye kadar kendimizle yüzleşmekten kaçınacağız? İşte geldik gidiyoruz. Haydi ben senin yanında başkasının aleyhinde konuştum, sen nasıl dinledin beni be kardeşim! Niye susturmadın beni? Neden eşlik ettin benim konuşmalarıma?

Bende mide yokmuş, sende de yokmuş be kardeş!.. Hep kendimizi kandırıyoruz, konuştuklarım dostumda kaldı diye. Şunu bilelim ki, yapılan dedikodunun hiçbir zerresi konuştuğumuz yerde kalmıyor. Dolaşa dolaşa geliyor her birimize. Hele hakkımda konuştukların bana geldikten sonra hiçbir şey yokmuş gibi, pişmiş kelle gibi sırıtarak yanıma gelmen yok mu? Bana  sırıtırken görünen dişlerin var ya, işte o zaman dişlerinde ölmüş birinin etini yediğini görüyorum. Gülümseme değil sendeki sırıtmadır. Böylece "Takke düşer, kel görünür."

Eğer beni gördüğün zaman hala utanmıyor, aynı mesleği icraya devam ediyorsan ve buna da hala muhabbet diyorsan ne diyeyim: Afiyet olsun. Çoklu yüzünle, maskenle baş başa bırakıyorum seni.

Durumumuz Ömer Hayyam'ın: "

Bir elde kadeh, bir elde Kuran/Bir helaldir işimiz, bir haram." 
Tiplemesine benziyor. Güya namaz da kılıyoruz. Sakındırması lazım bizi dedikodu, gıybet ve diğer kötülüklerden. Temizlemiyorsa eğer suç namazda değil. Demek ki namazın da tam hakkını vermiyoruz. O zaman ya namazı bırakalım, ya da çekiştirmeyi. Hiç olmazsa namaz için ayırdığımız vakti doya doya 'muhabbet'te kullanalım. Namaz için de boşuna eğilip kalkmayalım. Yok olmaz diyorsak o zaman adam gibi namazımızı kılalım. Bunun tedavisi bu...

Bir kardeşin olarak Allah seni de affetsin, beni de. Bu hastalıktan seni de kurtarsın beni de... Olmaz olsun böyle "Muhabbet!" 08/07/2016


4 Temmuz 2016 Pazartesi

Telefon Rehberinde Birini mi Sildin...Al Sana Kopyeler*


-Alo, selamün aleyküm.
-Aleyküm selam.
-Efendim, tanıyamadın mı? Yoksa numaramı sildin mi?
-Yok efendim siler miyim.
(İşte cevaplar:)
A-Telefonumu değiştirmiştim de. (Ben de değiştirdim, hayret rehber aynen duruyor maalesef)
B-Telefonumun hafızası silindi. (Dua et hafızan  silinmesin. Nasıl silinir diye denedim. Bana ciddi misin diye sordu.)
C-Telefonum suya düştü. (İyi ki kendin düşmedin.)
D-Telefonum bozuldu. (Umarım telefondur bozulan, umarım niyetin bozuk değildir.)
E- Telefonum tuvalete düştü. ( Şimdi iyice ..ok ettin.)
F-Efendim bir daha görüşmem, lazım olmaz diye sildim. (Köre, kör denmeyeceğini ne zaman öğreneceksin, dilindeki kemiği aldır. Yine de tebrik ederim seni.)
G-Efendim tanıyamadım, hatırlayamadım. (Doğrudur, öküzler hatırlayamaz.)

4 öğrenci sınava giremezler, girememe gerekçesi olarak da: "Efendim, okula gelirken arabamızın tekeri patladı, bu yüzden sınava yetişemedik" mazeretini beyan ederler. Öğretim görevlisi haftaya çarşamba sınav yapmaya karar verir. Hoca sınavda 5 soru sorar. 4 soru 10'ar puandan 40 puandır. 5.soru 60 puandır. Geçme puanı 60'dır. Öğretmenin 5.sorusu: Arabanın hangi lastiği patladı?
İlk dört soruya öğrenciler ne cevap verdi bilinmez. Ama 5.soru cevapları ilginçtir:
A-Sağ ön teker lastiği
B-Sol ön teker lastiği
C-Arka sol teker lastiği
D-Arka sağ teker lastiği
Ve baraj sorusunu bilemedikleri  için öğrenciler o dersten maalesef kalırlar.

-İyi de senin konun ile bu fıkranın alakasını kuramadım.
-Zeki insan kime denir?
-Başarılı kimseye denir bilmeyecek ne var.
-Zeki insan, olaylar arasında bağlantı kurabilen insandır.
-Seni zaten hiç anlamadım.
-Hele şükür anlayamaman ve anlayamadığını kabullenmen de  bir aşama.
-Açık yazıp söylesen kıyamet mi kopar.
-Yarın deveye hendek atlatacağım, buyur gel.
-Peki bunun konumuzla ne alakası var?
-.....
* Sözümüz telefon hafızası silinen gerçek mağdurlara değildir. 04/07/2015

3 Temmuz 2016 Pazar

Sanal Bayram Kutlamalarına Doğru

-Nereye, acele böyle?
-Şeker, lokum alacağım.
-Ne yapacaksın şeker, lokumu?
-Elinin körü... Ne yapılır şeker-lokum? Bayrama hazırlık...
-Ne gerek var ki böyle bir şeye?
-Adamı çıldırtma! Bizim geleneğimizde var böyle hazırlıklar. Bayrama gelenlere ne ikram edeceksin?
-Sen geleneklere çok bağlısın anlaşılan. Senin o dediğin hazırlıklar eskilerde kaldı şimdi. Günümüzde millet hazırlık yapıyor ama şeker-lokum almıyor. Şimdi SMS ve internet alıyor cep telefonuna bayramda.
-SMS veya interneti ne yapacak bayramda?
-Sevdiklerine, eşine, dostuna bayram mesajı gönderip bayramlarını kutlayacak. Üstelik bu yöntem sayesinde hem daha çok kişiye ulaşabiliyorsun, hem zamanı tasarruflu kullanıyorsun, hem de zahmetsiz. Hatta bayram dolayısıyla bir whatsapp grubu oluşturuyorsun. Tek yazı, tek buton... Aynı anda binlerce kişiye mesajın gidiyor. Sonra vaktin boşa çıkıyor. Sana gelen mesajlara bakarsın. Bayramda ya tatile gidersin. Ya da evde durmadan cep telefonuyla oynarsın.
-Olur mu öyle şey, böyle bayram mı kutlanır?
-Niye olmasın, devir ona doğru gidiyor. Hem senin geleneklerine göre yaptığın hazırlık daha maliyetli... yemek yapacaksın, şeker-lokum alacaksın. Tatlı alacaksın. Ziyarete gideceksin, sana ziyarete gelecekler. Daha bir de mezara gideceksin.. Kusura bakma ama senin bayramların masraf, maliyet ve külfet... Benimki ise ekonomik. Hem de sudan ucuz ve külfetsiz. Tek eksiği mesajlar ve kutlamalar biraz kuru, yavan oluyor ama olsun. Sanki bir şey yeyip de boğazında mı kalacak?
-Ulan haydi her şeyi anladım. Mezar işini nasıl halledeceksin. Vefat etmiş büyüklerini de mi ziyaret edip dua etmeyeceksin? Onlara da mı mesaj göndereceksin?
-O, en kolayı... onların cep telefonu yok. Ama onlar için de sanal alemde mesaj ve taziye yazıyor ve paylaşıyorum. Sanki babam şimdi ölmüş gibi taziye yorumları alıyorum. Hatta onların ölümünü beğenenler bile oluyor. Paylaşımın altına da bir iki ayet, bir iki hadis ekliyorum. Mezar işi de böylece biter. Ben geri kalan zamanımı paylaşımıma yorum yazanlara yorum yazıyorum.
-Böyle yapan var mı?
-Sen çok çağın gerisinde kalmışsın. Benim bu dediğim sana abartı gibi gelir ama şimdiden büyük bir kısmı yapılmaya başlandı bile. Bir çok önemli gecede insanlar şimdi sadece mesaj gönderiyor. Whatsapptan paylaşım yapıyor. Bayramlar da böyle olacak sen istesen de istemesen de... Üstelik şeker, lokum, tatlı, yemek hazırlama gibi bir derdin olmayacak.
-Neyse tam anlamadım ama. Gel bayramlaşalım. Belki bayramda görüşemeyebiliriz.
-Merak etme. Ben sana bayramda tebrik göndereceğim hem de whatsapptan... 03.07.2016