3 Temmuz 2016 Pazar

"Bozukluk mühürde değil çömlekte" *

Mizah, espri, fıkra ve  hazır cevap dendi mi aklımıza hemen Nasrettin Hoca gelir. Her birimizin dağarcığında Hoca'ya ait fıkralar vardır. Zaman zaman bizi güldürür, güldürürken de düşündüren cinsten fıkralar bunlar.

Hayat hep somurtmaktan ibaret değil. Zaman zaman da deşarj olmaya ihtiyacımız var. Espri, mizah hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. 1-7 Temmuz bildiğiniz gibi Kültür Bakanlığının Konya Akşehir'de yürüttüğü "Uluslararası Nasrettin Hoca Şenlikleri" haftasıdır. Mezarını ziyarete gittiğimiz zaman "Burası dünyanın ortasıdır" yazısının üzerine çıkıp hatıra fotoğraflar da çektirmişizdir. Acaba dünyanın ortası burası mı diye aklımıza gelse bile hemen yan tarafta yatan Hocanın, inanmıyorsan haydi ölç dediği aklımıza gelir, mezarlığın içinde bile gülümseriz.

Yaşamanın zorlaştığı, koşuşturmanın arttığı, terör vb nedenlerle yüzümüzün fazla gülmediği bir zamanları yaşıyoruz milletçe. Bayram tatilini yaşadığımız bu günlerde hem laf üstadı Hocamızı analım, hem de bayram sonrasında da bayramı tadında yaşayalım; evimizde eşi-dostu beklerken. Hocanın fıkralarını her birimiz biliriz. Burada Hocanın fıkralarından ziyade bizleri hafifçe gülümsetecek başka fıkra/mizah/hazır cevaplara da yer vereceğim:

Hoca sınıfa girer. Ders defterini imzalarken bir öğrenci: "Hocam, bizim sınıfta iki tane geri zekalı var" deyince; hoca başını kaldırmadan, öğrencinin kim olduğuna bakmadan cevabı yapıştırır: "Öbürü kim kızım!"
***
Kendisinin ve çocuklarının saçı havuç rengi olan bir öğretmen 2000 öncesi çocuğuna hasta sevk kağıdı almak için Milli Eğitim Müdürlüğüne gider. Sağlık karnesi olmadığı için ilgili şube müdürü sevki imzalamaz. Öğretmenin iki üç defa ısrarına rağmen şube müdürü yine imzalamayınca öğretmen: "Hocam! Niye imzalamıyorsun diye sorar. Şube müdürü: "Bu çocuğun senin olduğunu nereden bileyim deyince öğretmen, çocuğunun başındaki şapkayı çıkarır ve bir eliyle de çocuğunu gösterir. ”Hocam! Şu çocuğun saçına  bak! Bu çocuk Konya’da kaybolsa bana getirirler” diye söylenir. Böyle bir cevap karşısında şube müdürü devletin soğuk yüzünü bırakır, gülmeye başlar. Ardından sevk kağıdını imzalar.
***
(Eskiden hutbeleri devlet başkanları okurdu ve hutbede dini, siyasi, ekonomik, sosyal...vb her konu i’rad edilirdi. Abbasilerle birlikte hutbeyi okuma görevi kadılara verildi ve hutbenin konusu sadece dini bir içeriğe dönüştü.) Hitabet dersinden öğretmen bir sınav yapar. Sınavda: "Abbasiler’de Kadıların hutbe okumaya başlamasıyla birlikte hutbelerin içeriğinde ne gibi bir değişiklik olmuştur" şeklinde bir soru  sorar. Yazıda geçen kadı kelimesini kadın olarak okuyan bir öğrenci: "Hocam! Kadınlar hutbe okumaz ki, hutbelerin içeriğinde değişiklik olsun" diye cevap yazar.
***
Hoca'nın rüşvetle iş yapan bir vali ile  bir mühür işi vardır. Son çare Hoca, bir çömleğin içine toprak doldurur, üzerine de az bir bal döker. Hoca kucağında çömleğiyle valinin huzuruna çıkar. Çömleği gören vali, evrakı imzalayarak üzerine mührü basar. İşini yaptırmanın mutluluğuyla Hoca sevinçle dışarı çıkar. Hocanın ardından vali, çömleği açar, parmağını daldırır. Çömleğin alt tarafının toprakla dolu olduğunu gören vali kandırıldığını anlar. Hemen adamını gönderir: "Git şu Hoca'ya söyle, mühürde bir bozukluk varmış, vali çağırıyor, mührünü yenileyecek diye söyle" der. Valinin adamı, bahçeden hızlı bir şekilde çıkmakta olan Hoca'ya: " Hoca, Hoca! Vali seni çağırıyor. Vali evrakı yenileyip yeniden mühürleyecek, çünkü mühürde bir bozukluk varmış, içeri gel" diye seslenir. Hoca gülerek: " Bozukluk mühürde değil; çömlekte, çömlekte..." der, koşar adım bahçeden  uzaklaşır.

Yüzünüzde hiç gülümseme eksik olmasın. Hayatımızın her anı bayram tadında olsun!..03/07/2016

* 09.07.2016 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Bu okulda üç yıl (II)

"Bu okulda 3 yıl" başlıklı daha önce bir yazı kaleme almış, okulun eksikliklerinin bir kısmını yazmaya çalışmış (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/05/bu-okulda-uc-yl-1.html)  ve bu konuya devam edeceğimi ifade etmiştim.

Üç yıl sonrası ayrılırken:
1. Okulun akmayan suyu yeniden akmaya başladı. Çünkü ilk etapta 1000 ton su dolduruldu.
2. Toptancılara gidilerek okulun fırça, paspas, maşrapa vb temizlik malzemesi kredi kartına çektirildi.
3. Kapanmayan musluklar değiştirildi.
4. Okulun açıldığı ilk haftanın sonunda okul-aile birliği toplantısı yapılarak velilerden zorunlu olmadan vicdani sorumluluk çerçevesinde 40 lira istenmiş. Toplanan para ile bir hizmetli bulunmuş, okul tepeden tırnağa temizletilmiştir.
5. Okulumuza verilen 3 bin TL ödenekle 9 tane kırık dökük olan ahşap pencere PVC ile değiştirilmiş,  öğretmenler  odasının tavanı asma tavan yapılmıştır.
6. İki hayırsever bulunarak 2 adet pencere yine PVC ile değiştirilmiştir. Okulun çalışmayan fotokopi makinesi hayırsever marifetiyle yenilenmiştir.
7. Bir hafta içinde 50 metre küp su sarfiyatı olunca su borularında kaçağın olduğu kanaatine varılmış. Belediyeden tanıdık vasıtasıyla 500 metre öteden gelen su borusu iptal edilerek daha kısa mesafe olan diğer yoldan yeni su borusu çekilmiştir.
8. Sürekli tıkanan ve koku yapan tuvaletler önce itfaiye çağırılarak bir iki defa açtırılmış, tespit edilen iki tuvalet taşı yine hayırsever vasıtasıyla kırılarak yenisiyle değiştirilmiş, tıkanmanın önüne geçmek içinde WC'lerin arka tarafına rögar yaptırılarak tıkanmaya çözüm bulunmuştur.
9. Okulun dolap, sandalye vb ihtiyaçları için diğer okullarla irtibat kurularak  o okulların kullanmadığı eskiler okula getirilmiştir.
10. Ek binadaki arşiv adı verilen küçük odadaki ne kadar eşya var ise dışarı çıkarılmış, tutanak tutularak eski evrak yakılmıştır. Arşiv içine girilebilir şekilde yeniden düzenlenmiştir.
11. Orta yerdeki içi ve dışı sıvasız, arka taraftaki tuğlalar kırılmış, içeri girilip çıkılabilen kömürlüğe girilmiş, içerisinden 1.5 motor arabası kömür tozu çıkarılmıştır. Arka taraftaki kırık tuğlaların yerine yenisi alınarak yaptırılmıştır.
12. Yağmur yağmaya başlayınca akan kömürlüğün kiremitleri için merdiven bulunmuş, takım elbiseyle çatıya çıkılarak kırık kiremitler değiştirilerek akıntının önüne geçilmiştir.
13. Ödenek çıkartılması için önceleri ilçe MEM ile yazışılmış, çözüm olmayınca vali yardımcısı, kaymakam ve il genel meclisi ile irtibata geçilmiş. İlçenin il genel meclisi üyeleriyle birebir irtibat kurularak yeni ödenekler çıkartılmıştır. İlk önce 8, ardından 15, en sonunda da 25 bin lira ödenekler çıkartılmıştır.
14. Yeni okul yapılacak, burası yıkılacak tartışmaları devam ede dursun, müfettişin biri gelip gideri gide dursun, bu durumlar yapılmak isteneni engellese de, iş yapma hızı kesse de sonunda:
*Ana binanın kiremitleri aktarılarak sınıfların akmasının önüne geçilmiştir.
* Okulun iki kapısından biri kapatılarak müdür odası yapılmış, müdür ve yardımcı bir arada aynı odayı kullanmaktan kurtulmuştur.
* Ortak olan bayan-erkek tuvaleti ayrılmış, karşısına yeni bir kabin yapılmıştır.
* Sobalı olan okulun ortasındaki kömürlüğe kalorifer döşetilmiştir. Zamanın Milli eğitim Müdürünün: "Buraya kalorifer olmaz" denmesine rağmen. Öğretmenler soba devrilmesinden, hizmetli soba yakmaktan kurtulmuştur.
* Okulun içi, dışı, kapı ve pencerelerine varıncaya kadar yeniden boyatılmıştır.

Yapılanların bir kısmını anlatmaya çalıştım. Eksi ile aldığımız okul birliğinin 4500 lira parası olmuştu yapılan etkinlik, hediye çekilişi, velilerden yıllık alınan bağış ile birlikte. Okul yenilenmese de kullanılabilir bir ortama kavuşmuştu. Hepsi 53 bin lira gibi bir imkan ile yapıldı. 03/07/2016

1 Temmuz 2016 Cuma

Gibisi fazla...

-Bu akşam Kadir Gecesi biliyorsun. Nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsun?
-Erkenden uyuyacağım.
-Niye ki, çok mu yorgunsun?
-Evet.
-Ne iş yaptın?
-Neler yapmadım ki... Bugün telefonuma gelen  whatsapp ve SMS mesajlarını okudum akşama kadar. Gözlerim yoruldu. Telefonum boş kalmadı çaldı durdu. Başka da yazı okutmadı hiç. Hele bazı dostlarım çok akıllı ve de rahatına düşkün.
-Ne yapıyorlar ki?
-Böyle günler için hemen toplu bir whatsapp grubu oluşturuyor kendi telefonunda kayıtlı olanlardan. Ardından bir kutlama mesajı gönderiyor. Hepsi 2-3 dakikasını alıyor. Esas cümbüşü bundan sonra izle. Mesaja cevap verenler, gruptan çıkmaya çalışanlar, kayıtlı olan ve olmayan numaraların bildirim sesleri seni epey rahatsız ediyor.
-Çıkıvereydin mübarek!
-Dostum eklemiş vardır bir hikmeti. Şimdi hemen çıkarsam ayıp olur diye düşündüm.
-Ne yapmayı düşünüyorsun?
-Gecenin bitmesini bekleyeceğim.
-Sen biraz dertli gibisin sanırım.
-Hele şükür! Gibisi fazla.
-Nasıl olmalı bu işler?
-Kişi kendince değerlendirmeli bu geceyi.
-Kutlama yoluyla seni de anmış oluyor böylece. Fena mı yani?
-Keşke öyle olsaydı. Çünkü dostum toplu mesaj gönderiyor gözü kapalı. Bana gönderdiğini bile bilmiyor. Üstelik aynı yazı binlerce kişiye gönderiliyor; noktasına, virgülüne dokunulmadan.
-Sen ne istiyorsun?
-Bir şey yapılırken biraz zahmet çekilmesi lazım. Şimdiki kutlamalar hep sanal. Eskisi daha iyi idi. Bir büyüğümüzün, tanıdığımızın böylesi günlerini kutlamak için postanenin önüne gider tebrik kartı beğenir. Hemen arka tarafına tükenmez kalemle yazar. Mektup zarfının içine koyar. Ağzını yapıştırmadan postacının önüne koyardık.
-Ağzını niye yapıştırmazdınız?
-Tebrik kartı olduğunu belli etmek için açık bırakılırdı. Çünkü tebrik kartları normal mektuplara göre daha ucuza gönderilirdi. Bize de böylesi tebrik kartı geldiğinde dünyalar bizim olurdu. Yıllarca hatıra olarak saklardık. Manevi değeri vardı böylesi tebriklerin. Hem maliyet, hem zahmet vardı bu işlerde. El yazısı ise samimiyet ifade ederdi.
-Şimdi?
-Şimdi her şeyimiz sanal.
-Senin bu yazın da sanal.
-Evet maalesef.
01.07.2016