6 Ocak 2016 Çarşamba

Elini verdiysen kolunu kaptırmamaya bak

Bazı bankalar vardır. Kendisiyle organik ve inorganik hiç bağlantın olmadığı halde sana elini uzatan. Bilgin olmadan,  istekte bulunmadan kredi kartı düzenleyerek evine kadar getiren.  Hizmette sınır yok anlayacağınız. Banka görevini yapmıştır. Bundan sonrası senin işin artık. Elini kaptırdıysan eline razı olup kolunu kaptırmamaya bakacaksın.

İlgili bankaya varıyorsun ben bu kartı istemediğim halde gönderilmiş şunu iptal edin diye.  “Efendim, kartın arkasında yazan 444’lü numarayı arayacaksın. Biz iptal edemeyiz.” Ararsın ilgili numarayı. Müşteri hizmetleriyle görüşebilmek için. Ne mümkün efendim görüşebilmek. Müşteri hizmetleriyle görüşmeden önce sana iyice  bankanın reklamını yapıyorlar. Çünkü bilmem ne kadar süre beklemeniz gerekiyor görüşebilmek için. İlk defa görüşmen zaten mümkün değil, gün aşırı işin gücün yoksa 444’lü numarayı çevir dur. Nihayet karşında bir yetkili bulursun. “Efendim, niye kapatıyorsunuz. Biz şöyle iyi bankayız. Kartımızın şu şekil avantajları var” şeklinde kapattırmaman için kırk dereden su getiriyorlar. Nihayet kapatıyorlar. Bir karttan daha kurtuldum şükür diyorsun.

Çok da sevinmemek gerektiğini daha sonra anlıyorsun. Nasılsa bir gün yine kucağına düşersin. Çünkü mevzu bahis olan bankadır.

Gel zaman git zaman yeni bir okula nakil oldum. Baktım okulun anlaşmalı olduğu banka yine o bankadır. 11 ay sonra o bankadan ayrıldım, yeni bir bankaya geçtim. Hemen bir ay sonra 100 TL kart bedeli yansıtılmış. Zaten işim de yok bankaya gittim. Görevli yardımcı oldu, kart bedelini iptal etti ve ardından, “Hocam iki adet otomatik ödeme verin kart bedeli gelmez” dedi. Otomatik ödemeye verdim. Bir yıl geçince yeniden 100 TL kart ücreti yansıtılmış.  Bu işi kökten çözeyim, kapattırayım diye bankaya vardım. İçerisi kalabalık, sıramatikten sıramı aldım. Bekle işin yoksa. İçeri de sıcak. Tam vakit geçirecek yer. Ne bekliyorsun diye soran da yok zaten. Sıram gelince “ Kart ücreti yansıtılmış, hem  ücreti hem de kartı iptal eder misiniz, hani otomatik ödeme verince kart bedeli yansıtılmıyordu?” dedim. “Efendim, bizden o yetkiyi aldılar, genel merkezi aramanız gerekiyor. Otomatik ödeme mevduat hesabınızda var. Ücret kredi kartınıza gelmiş” cevabı aldım. Bankadan çıkınca 444’lü noyu aradım kredi kartını kapattırmak için. Önce “Müşteri hizmetleriyle yapacağım konuşmanın kayıt altına alındığı söylendi. Sonra güvenliğim açısından anamın kızlık soyadından başlayarak bazı sorular sordular, doğum günümün gün, ay ve yılına varıncaya kadar.
   
-Efendim şu numaralı kredi kartımı kapattırmak istiyorum.
-Efendim kapattırsanız   kartınızda 15 TL hediye puan var.
-Olsun kapatın.
-Kapatırsak üyelik aidatını yine ödemeniz gerekiyor. Efendim siz en iyisi 6 ay boyunca kapattırmayın. Biz sizin hesabınıza 75 TL hediye para tanımlayalım.
Sonunda 6 ay boyunca kapattırmamak üzere anlaştık tekrar. Benim kart bedeli 10 TL’ye gelecekti nasılsa.
Kredi kartını kapatamıyorum, bari bankamatik kartını kapattırayım diye bankaya vardım. 16.13’ de sıra aldım. 17.00’da sıra geldi. “Efendim ben ancak kartınızı kapatabilirim. Çünkü hesabınızda 2.49 TL para var. Önce şu numarayı ara otomatik ödemelerini kapattır.” Arayıp kapattırdık. Kartı da kapattı.
“Şimdi gişeye gideceksin. Aynı numaradan seni çağıracaklar.” Dedi. Sonra yine beklemeye koyuldum. İşini bitiren gidiyordu. “Bekleyen var mı” dedi. Kalktım. 2.49 TL’ mi ödedi. Numaranıza gelen mesajı bana okuyunuz” dedi. Numara ya bir türlü mesaj gelmedi. Sonunda telefonumda bloke varmış. Blokeyi kaldırmak için bir başkası ile  dışarı bankamatiklere giderek kaldırdık. Tekrar geldim. “Efendim  bu hesabınızı kapattım. Bir hesabınız daha var. Fakat onda bloke var. Kapatamıyorum.

Kapatamıyorum dediği hesap benim 2005’de bilgim dışında gelen karttan başkası değildi. Ben onu kapattırmıştım dedimse de “Efendim açık görünüyor. Arı para tanımlanmış. Siz şunu imzalayın. Karşı tarafa e-posta gönderelim” dedi. İmzaladım. E-posta olarak gönderildi. Karşı taraf nice sonra kapattı. Benim kapalı hesabım yeniden kapattırıldı. 17.30 gibi bankadaki işim bitti şükürler olsun. Martın 7’sinde de kredi kartını kapattırırsam o banka ile hiç işim olmayacak inşallah.

Bir çoğunuzun başına şu ya da bu şekilde gelmiş olabilir bu tür işler. Eğer başınıza gelmediyse uzak durun. Eğer girmiş de kapattırmak istiyorsanız ben bu konuda baya tecrübe kazandım. Lütfen irtibata geçin benimle. Ücretsiz danışmanlık hizmeti verilir. 06/01/2016

Kim okuyacak o zaman?

                                I
 1997 yılında başımı sokacak bir evim olsun diye bir arkadaşımın delaletiyle bir kooperatife girdim. 5 yıl ödeme yaptım. Kooperatifin ilerleyişi kaplumbağaya taş çıkartırcasına yürümüyordu. Çıkayım şu kooperatiften dedim. Beni bu kooperatife girmeme sebep olan ve yakan arkadaşı yanıma alarak yapımı yerinde sayan kooperatifimin başkanına gittim. Aylık aidatları alarak iş yapmamanın keyfini yaşayan başkana, “Efendim, ben üyelikten çıkacağım, bu yapı bu gidişle bitmeyecek. Zaten ben de ödeme güçlüğü çekiyorum. Son iki ayı da yatıramadım” deyince başkan: “ İyi arkadaş, sen yatırmayacan, ben yatırmayacağım da bu kooperatif nasıl yürüyecek böyle?” dedi.

                             II
-Hanım gazetedeki yazımı okudun mu?
-Okumadım.
-Oğlum, sen okudun mu?
-Okumadım baba.
-İyi de sen okumayacaksın, ben okumayacağım da bu yazıyı kim okuyacak o zaman?
-...
                             III
2011 yılında oğlanı ziyaret için eşimle beraber Ankara gittim. Yanımda yürüyen eşim koluma girdi. Alışkın olmadığım bu davranış garibime gitti.” Hayırdır, hangi dağda kurt öldü” dedim. “Kalabalıklar içerisinde kaybolmaktan korktum” dedi.
                             IV
04/01/2016 günü Konya’ya kar yağdı biliyorsunuz. Akşamında ayaz ve don kendini göstermeye başladı bile. İşte böyle bir ortamda hanımla evden çıktım, bir akrabayı ziyaret edelim diye. Baktım hanım yine koluma girdi. “Hayırdır, derdin ne senin?” dedim. “Kayıp düşmekten korkuyorum. Ondan” dedi. 06/01/2015

Konuşunca kendini ele verenler…*

Her birimiz faniyiz. Doğar, gelişir ve vefat ederiz. Sünnetullah dediğimiz Allah’ın kanunu bu şekilde işlemektedir. Hoşumuza gitse de gitmese de değiştirme imkanımız yoktur.

Hepimizin zaman zaman yakınları vefat eder. Son görevimizi yapmak için gider cenazesine katılırız. Birbirimize taziyelerde bulunuruz. Hatta bilmediğimiz biri adına sala verilmeye başlandığı zaman Arapça bilsek de bilmesek de “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” der, değişik düşüncelere dalar gideriz. Cenazeyi hiç tanımasak bile sevenlerinin anısına sessiz kalırdık bir zamanlar. Ya  şimdi?

Şimdilerde yeni bir tip türedi; Kinini ve gayzını kusan. Naaş üzerine basıp kendini ispatlamaya çalışanlar. Başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kuranlar. Ne diyelim herkes karakterini, kişiliğini ve çapını ortaya koyuyor.

Geçen hafta  bildiğiniz gibi tanınmış biri vefat etti. Herkesin sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de olabilir. Sevenleri; hakkında iyi, güzel yazılar kaleme alırken sevmeyenleri ise, hakarete varan yazılar yazıp tweetler attılar. İnsaf yahu dedim.

Tebaası olmakla övündüğümüz ve kendi Müslümanlığımızdan kıl aldırmayan bizler, Peygamberin: " Ölülerinizi hayırla yâd ediniz" sözünü göz ardı ederek ölenin ardından edepsizce höykürüyoruz. O peygamber ki, Ebu Cehil'in bile aleyhinde konuşulmasını yasaklamıştı; oğlu üzülmesin diye.

Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Herkes bir ölünün ardından güzel şeyler söylemek zorunda değil. Ama ölen kim olursa olsun, sevinç narası atmak, lanetlemek  kişilikli insana yaraşmaz. Saygı göstermek ya da saygı gösterir bir pozisyona girmek çok mu zor? Edep ya hu...
Ölene haydi sevindik, içimizden sevinmeyi bile beceremiyoruz. Susmayı unuttuk bile zaten. Haydi böyle tipler kendi meşrebini ortaya koyuyor. Peki bu kinini kusan kişilerin patavatsız sözlerine cevap vereceğim diye onların dedikodusunu, iftirasını, hakaretini, herzelerini dünya aleme duyuranlara ne demeli?

Amacı zaten meşhur olmak, onun için reklamın iyisi, kötüsü olmaz. Görmezlikten gelmek, yok kabul etmek aslında verilecek en güzel cevaptır. İşte o zaman kahrından çatlar. Siz adamı çatlatmayı değil, taze kanla hayata bağlıyorsunuz. Bırakın karakterini ortaya koymaya  devam etsin. Isıracak köpek dişini göstermez biliyorsunuz. Rahmetli Hasan KIVRAK Hocam, "Yavrum bir hayvan sana çitme atsa, sen o hayvana tekme atar mısın?" derdi. "Atmam hocam” deyince, "Hah yavrum, bırak hayvan hayvanlığını yapsın. Sen hayvanın seviyesine inme, olmaz mı?" derdi. Hz Ali: “Kişi, dilinin altında gizlidir”  der. Bırakın o gizliliği ortaya herze olarak çıksın. Cinsinin azaldığı dönemde bırakın piyasada iki ayaklıları da olsun.

Haydi duramadın eleştireceksin. İsmini bari ağzına alma. Hareketini eleştirsen olmaz mı? Önemli olan kalırken de, giderken de geride kalanlara “Kubbede hoş bir seda” olabilmektir.

Eleştiri ve tenkidini hakaret etmeden, insanın onuruyla oynamadan, seviyeli bir şekilde yapanlara selam olsun.

*06/01/2016 tarihinde Anadolu’da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.