Her birimiz faniyiz.
Doğar, gelişir ve vefat ederiz. Sünnetullah dediğimiz Allah’ın kanunu bu
şekilde işlemektedir. Hoşumuza gitse de gitmese de değiştirme imkanımız yoktur.
Hepimizin zaman zaman
yakınları vefat eder. Son görevimizi yapmak için gider cenazesine katılırız.
Birbirimize taziyelerde bulunuruz. Hatta bilmediğimiz biri adına sala verilmeye
başlandığı zaman Arapça bilsek de bilmesek de “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râciûn” der, değişik düşüncelere dalar gideriz. Cenazeyi hiç tanımasak bile
sevenlerinin anısına sessiz kalırdık bir zamanlar. Ya şimdi?
Şimdilerde yeni bir tip
türedi; Kinini ve gayzını kusan. Naaş üzerine basıp kendini ispatlamaya
çalışanlar. Başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kuranlar. Ne diyelim herkes
karakterini, kişiliğini ve çapını ortaya koyuyor.
Geçen hafta bildiğiniz gibi tanınmış biri vefat etti.
Herkesin sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de olabilir. Sevenleri; hakkında
iyi, güzel yazılar kaleme alırken sevmeyenleri ise, hakarete varan yazılar
yazıp tweetler attılar. İnsaf yahu dedim.
Tebaası olmakla
övündüğümüz ve kendi Müslümanlığımızdan kıl aldırmayan bizler, Peygamberin:
" Ölülerinizi hayırla yâd ediniz" sözünü göz ardı ederek ölenin
ardından edepsizce höykürüyoruz. O peygamber ki, Ebu Cehil'in bile aleyhinde
konuşulmasını yasaklamıştı; oğlu üzülmesin diye.
Kimse kimseyi sevmek
zorunda değil. Herkes bir ölünün ardından güzel şeyler söylemek zorunda değil.
Ama ölen kim olursa olsun, sevinç narası atmak, lanetlemek kişilikli insana yaraşmaz. Saygı göstermek ya
da saygı gösterir bir pozisyona girmek çok mu zor? Edep ya hu...
Ölene haydi sevindik,
içimizden sevinmeyi bile beceremiyoruz. Susmayı unuttuk bile zaten. Haydi böyle
tipler kendi meşrebini ortaya koyuyor. Peki bu kinini kusan kişilerin
patavatsız sözlerine cevap vereceğim diye onların dedikodusunu, iftirasını,
hakaretini, herzelerini dünya aleme duyuranlara ne demeli?
Amacı zaten meşhur
olmak, onun için reklamın iyisi, kötüsü olmaz. Görmezlikten gelmek, yok kabul
etmek aslında verilecek en güzel cevaptır. İşte o zaman kahrından çatlar. Siz
adamı çatlatmayı değil, taze kanla hayata bağlıyorsunuz. Bırakın karakterini
ortaya koymaya devam etsin. Isıracak
köpek dişini göstermez biliyorsunuz. Rahmetli Hasan KIVRAK Hocam, "Yavrum
bir hayvan sana çitme atsa, sen o hayvana tekme atar mısın?" derdi.
"Atmam hocam” deyince, "Hah yavrum, bırak hayvan hayvanlığını yapsın.
Sen hayvanın seviyesine inme, olmaz mı?" derdi. Hz Ali: “Kişi, dilinin
altında gizlidir” der. Bırakın o
gizliliği ortaya herze olarak çıksın. Cinsinin azaldığı dönemde bırakın
piyasada iki ayaklıları da olsun.
Haydi duramadın
eleştireceksin. İsmini bari ağzına alma. Hareketini eleştirsen olmaz mı? Önemli
olan kalırken de, giderken de geride kalanlara “Kubbede hoş bir seda”
olabilmektir.
Eleştiri ve tenkidini
hakaret etmeden, insanın onuruyla oynamadan, seviyeli bir şekilde yapanlara
selam olsun.
*06/01/2016 tarihinde Anadolu’da
Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder