2 Aralık 2015 Çarşamba

Tipoloji *


Okurken, sınavlar dolayısıyla okuduğu kitaplardan başka hiçbir kitap okumayan, yaşları büyümüş, iş güç sahibi olmuş, kitap okumayı hiç dert edinmemiş insanlar vardır. Bu tipler 8-10 yıl okumuştur, üzerine TV kültüründen, kulaktan dolma bilgilerden başka hiçbir şey eklemeden hayatları boyunca o bilgiyle yaşarlar ve onu satarlar. Yeni bilgiye, görüşe kapalıdırlar. Bu konuda mevcut durumlarını korumada aşırı muhafazakardırlar.

Hayatı boyunca bilip kullandıkları, geçmişte çektikleri sıkıntıdan hareketle bir kişi, kurum, grup, camia hakkında değerlendirmede bulunurlar. Atomu parçalarsın, -belki de- Güneşi ters doğdurursun ama bu tiplerin kafasındaki ön yargıyı yıkamazsın. Aslında vatansever ve yardım severdirler. Tertemiz bir kalbin sahibidirler. Ama gel gör ki atom bile parçalandı bunlardaki önyargı bir türlü parçalanamadı. Sloganik bir şekilde mevcudu korumaya çalışırlar...

Kincidirler: “Biri, Yahudi’yi yakalar ‘Benim peygamberimi öldürdün’ der. Yahudi "Efendim 2000 yılı geçti öldürüleli. Sonra ben öldürmedim" dese de "Ben yeni duydum, Yahudi değil misin, hepiniz aynısınız" toptancılığını sürdürür...

Düz mantıktır, tıpkı Aristo mantığı gibi. "Adam hırsızdır. O da adam olduğuna göre adamların hepsi hırsızdır". Kıyaslama ve mazeret bulma becerisi müthiş gelişmiştir. Ağzınla kuş tutsan hakkındaki edindiği gerekçeyi değiştiremezsin. Bu durum yasak ağacın meyvesinden yemesinden dolayı günahkar olan ve ondan sonra gelen herkesin aynı günahı işlediği ve bundan dolayı İsa peygamberin çarmıha gerilip kendisinden önceki tüm günahkarların günahını çektiği, bundan sonra doğanların da Kilise'de vaftiz olmak suretiyle Hz Adem'in işlediği ilk günahtan insanlığı kurtaracağına inanılan Hıristiyanlardaki "Asli Günah" anlayışına benzer. Suçun ferdiliğinden ziyade "Baba suçluysa oğlu da suçludur, evlat suçlu ise baba da suçludur" anlayışına sahiptirler...

Korumacıdırlar: Mevcut her zaman iyidir, mutlaka korunması lazım. Yeni çıkan her görüş bölünmemize sebep olur. Kafasındaki görüşün dışındaki her fikir vatana ihanetle eşdeğerdir. Bu tipler, 2000'li yıllardan itibaren okullara "kullanılsın" diye gönderilen bilgisayarları "bozulur" endişesiyle ambalajlarını açtırmadan kapalı bir odada bekleten ve bilişimin günübirlik geliştiği bir çağda bir müddet sonra demode olmuş olarak kullanılmadan çöpe gönderilmek zorunda kalan korumacı okul müdürleri gibidirler...

Şiddet yanlısı değildir ama çözümü şiddettir: Bir konuda karşı tarafı adam etmenin, mücadele etmenin tek yolu öldürmektir. Konuşma vb. şeyler oyalanmaktan ve taviz vermekten başka bir şey değildir...

Sloganik yaşarlar: Geçmişle çok övünürler. Hayata geçirilmemiş ülkülerini kısa ve özlü sözlerle ifade etmekle yetinirler...

Liderlerine karşı mutlak itaatkardırlar: O ne söylüyorsa doğrudur. Lideri, hocası en iyisini düşünmüştür. İçine sinmese de ölümüne savunur, savunmaya da devam eder. Hiç bir zaman fikirleri çoğunluğu elde etmez. Mevcut kazanımı korumaya devam ederler. Milletin teveccüh göstermesi hiçbir zaman kendilerinden kaynaklanmaz. Varlık sebepleri, kendilerinin dışında cereyan eden olumsuz ortamdır. Lidere karşı gelen ne kadar iyi olursa olsun dışlanmayı ve ötekileştirilmeyi hak etmiştir...

Korkuları fikirleri olur: Tüm plan ve projeleri tek merkezlidir, yani ben merkezlidir. Başka bir plan için kafa yormazlar. Tüm hesapları "100 planından 99'u horozu kapmak olan tilki" gibidir. Tilki yine insaflıdır. Bunların 100 planından 100' ü de aynıdır. Asırlar geçse de değişmez...

Övünürler: Fikirlerini değiştirmediklerini savunurlar. "Ben aynıyım. Dün ne isem bu günde aynı yerdeyim" derler. Fikir değiştiren ve geliştirenleri döneklikle itham ederler...

Parçadan tüme ulaşırlar: Tek örnekle genel bir yargıya varırlar...

Bu tiplerin içerisinde farklı düşünenler mutlaka vardır. Okuyanı da. Bunlar başkasını, başkası da bunları beğenmez. Aynı havayı teneffüs ederler. Aynı ortamları paylaşırlar. Aynı şeylerle beslenirler. Oturur kalkarlar ama birbirine karşı iletişim yönünden kapalıdırlar.

Kimimi kastediyorum? Kimseyi kastetmiyorum. Kimi kastettiğimi ben de bilmiyorum. Kimse üzerine almasın, kimse kızmasın. Ben bana kızanlardan pek korkarım. Belki de kendimi yazdım. Herkes ancak en iyi kendini anlatır. Rabbim, birbirimizi önyargısız dinlemeyi, birbirimize karşı empati yapmayı, birbirimizi anlamayı, farklı fikirlere saygı göstermeyi, şiddete başvurmadan iletişim yolunu açık tutmayı nasip etsin. 31/10/2015

* 12/07/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.


Seçim Analizi

Seçim sonrası TV'leri şöyle bir gezince her kanalda seçim sonucu analizleri yapıldığına şahit oldum. Amma da çok analiz yapan varmış. Kanalım yok ama benim nerem eksik, benim de sanal âlemim var dedim. Bir analiz de Kanber'den olsun istedim:

2002-2015 yıllarında iktidar olan partiye karşı bazılarımızda doğru-yanlış hoşnutsuzluklar başlamıştı. Vatandaş 7 Haziran geldiğinde tekli iktidar denklemini 4'lü bir denklem olarak karşımıza çıkarmıştı. Mademki teklikten usandınız. Buyurun size 4'lü denklem, çözün dedi. "Bakalım bir araya gelme, koalisyon ve uzlaşı kültürünüz var mı? Birbirinize karşı empati yapabilecek, ülke sorunlarını çözebilecek misiniz" dedi. "X,Y,Z,K bilinmeyenlersiniz. Yanınıza sadece birini ya da ikisini alarak ülkenin yönetiminde söz sahibi olun. Üstelik ekonomi sos vermeye başladı, etrafımız ateş çemberi oldu, Güneyimizde terör uykusundan yeniden uyandı, her gün verilen şehit sayısı arttı, işin şakası yok, ne olur anlaşın. Çok basit bir problem bu… Hepiniz üniversite mezunusunuz, bu denklemleri ortaokul ve lisede çözdünüz, haydi göreyim sizi. Bu işi tekrar bana bırakmayın, benim sağım solum belli olmaz, her zaman bu denklemle karşınıza çıkmam, bu tekrar benim hakemliğime bırakmayın, bu mesele ülke meselesi, enaniyetlerinizi ve kırmızı çizgilerinizi bir tarafa bırakın, gereğini yapmazsanız size verdiğim güven emanetimi geri alırım, hiç biriniz mevcut halinizin ebedi olduğunu sanmasın, bu sizin son şansınız," dedi.

Dedi de dinleyen kim. 4' ü ayrı bir telden çaldı. Hepsi kendini bulunmaz Hint kumaşı sandı. İktidarı paylaşmak ne kadar da yabancı idi bize… Çünkü biz kendi öp öz kardeşimizle bile bir araya gelip ortak iş yapmıyorduk. Miras paylaşımında birbirimizi yiyorduk.
Hepsi birbirine hayır dedi.

Bu durum memleketin hayrına değildi. Siyaset sorun çözen yer iken siyasetin kendisinin sorun ürettiği ortaya çıktı. Yeniden milletin hakemliğine gidildi.

1 Kasım seçimine böyle geldik. Millet sandığa gitti. Sorunu çözdü. Seçim sonuçlarını analiz edip hata ve sevaplarını değerlendirecekleri yerde milleti ve en fazla oy alanı eleştirip kendi egolarını tatmin etmeye başladılar.

İktidar ya da muhalefet olan siyasi partilerimiz şunu bilsinler ki hiçbirinizin oyu çantada keklik değildir. Bu milletin basiret ve feraset, bugün vezir yaptığını yarın rezil, bu gün rezil ettiğini de yarın vezir yapar. Çünkü bu millet 80 öncesinin seçmeni değildir. Takım tutar gibi tutmuyor artık. Özal'ın 4 eğilimi birleştirdiği 80'li yıllardan beri her seçimde tercihini yeniden gözden geçiriyor. 90'lı yıllardan beri farklı zihniyetleri koalisyonun büyük veya küçük ortağı yaparak denemiştir. Yani vatandaşın sırtında yumurta küfesi yoktur. ANAP, SHP, DYP, RP, DSP, MHP, AK PARTİ olacak şekilde 90'lı yıllardan beri iktidar el değiştirmiştir. Hem de 1 kere değil, birkaç defa şans vermiştir.

Seçmen bilinçlendi. Seçmeni değiştireyim diye uğraşmayın. Onu iyi okuyun. Çünkü o sizi çok iyi okumaktadır.

Seçim sonuçlarının ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Gerisi laf-ı güzaftır vesselam. 03/11/2015

Ağaca Toslamak


Her gün gazete okumaya karar veren Temel gazete almaya gider. Gazete bayii çok uzak olduğu için eşi Fadime'ye "bundan sonra gazeteyi sen alıp geleceksin" der. Ertesi gün Fadime gazeteyi almaya gider. Gerçekten de bayii çok uzaktır. "Her gün bu gazeteyi almak benim için bir işkence olur. Ben en iyisi buraya kadar gelmişken bir haftalık gazete alayım, her gün bir tanesini veririm" diye 7 tane aynı gazete alır ve evinin yolunu tutar.
Her gün kahvaltıdan sonra Fadime , Temel'e gazetesini veriyor. Bu durumdan Temel de mutlu; çünkü günlük taze gazetesini okuyor.Fadime de mutlu; çünkü almak için her gün uzak gazete bayisine gitmiyordu. 4.gün gazetesini okurken Temel: " Yahu bu adam amma da salakmış, her gün gidiyor, arabasıyla gidip aynı ağaca tosluyor."
Kıssadan hisse? Ben bir şey çıkartamadım maalesef. Amma Fadime'nin zekasını gözardı etmemek lazım. Temel kendini akıllı sanıyor...
Bazı insanların durumu; yol, yöntem değiştirmeden yıllar yılı aynı araba, aynı kaptanla yola devam etmenin akıbeti: Hep kaza. Sevenlerini hep üzme... 02/11/2015