30 Kasım 2015 Pazartesi
Çağ dışı zihniyet
Bir zamanlar "sıkma baş", "örümcek kafalı", "çağ dışı zihniyet" kabul edilerek hakaret edilirken başörtülü , başörtüsüz ayrımı yapılıyor demeyenler, bugün "Toplumda olumlu bir imaj sahibi olan başörtülü bayanlar" açıklamasına başörtüsüzler olumlu imaja sahip değiller mi deyip ayrım yapılıyor yaftasını başlattılar. Bu nasıl bir psikoloji, bu nasıl bir zihniyet. Amacınız üzüm yemek değil, belli. Bırakın bu iki yüzlülüğü. Her cümlenin mefhumu muhalifi alınmaz. Ellerine kelepçe takılmış kimseleri onere etmekten ibarettir olay. Varın gidin işinize. Dün düpedüz ayrımcılığa sesini çıkarmayalar susun bari...
Yazının cinsi? Ya da cins yazı
-Kardeş, sen ne diye yazıp duruyorsun böyle?
-Hiç öylesine.
-Ne demek öylesine.
-İşin gücün yok mu senin?
-İşim var.
-O zaman işini aksatıyorsun.
-Hayır işimi aksatmıyorum.
-Peki ne zaman yazıyorsun bu yazıları?
-Genelde şehir içi toplu ulaşım aracım olan otobüslerde yolculuk yaparken yazıyorum. Bazan da akşam evde yazıyorum.
-Otobüste ne ile yazıyorsun? Yanında laptop mu taşıyorsun?
-Hayır cep telefonumla yazıyorum.
-Nasıl yani bu kadar yazıyı otobüste üstelik cep telefonundan mı yazıyorsun?
-Maalesef öyle.
-Çok hızlı yazıyorsun. Nasıl beceriyorsun bu şekilde?
-Tek parmakla yazıyorum.
-Pes doğrusu!
O zaman evde yazarken kendine ait bir oda ve bilgisayar olmalı.
-Hayır kendime ait bir odam, bilgisayarım ve masam yok. Evde de telefondan yazıyorum.
-Telefonla yazarken yazının başını sonunu, imla kurallarını nasıl takip ediyorsun?
-İşte burası doğru. Yazdığıma geri dönmek mesele. Çoğu zaman dönemiyorum. Zaten yazım yanlışları ve imla eksiklikleri kendisini gösteriyor. Hoş imkan olsa da imla kurallarını uygulamak zor. Çünkü dilimizde imla kuralları, noktalama işini bilmek ve pratiğe dökmek zor gerçekten.
-Değişik konulara değiniyorsun. Bu kadar konuyu nereden buluyorsun? Bir planın var mı?
-Hayır hiç bir konuda olduğu gibi bu konuda da bir planım yok. Aklıma düşeni, o anda dert ve mesele edindiğimi yazıyorum. Yani içimden geldiği gibi. Çalakalem.
-Çok uzun yazıyorsun. Biraz kısa anlatsan meramını.
-Kelamı kibar değilim. Derdimi ve meramımı tıpkı konuştuğum gibi yazıyorum. Biliyorsun uzun konuşurum. Dilim elime sirayet etti. Yani elim de dilim gibi.
- Hep kapalı yazıyorsun. Biraz açık yazsan.
-Bu da benim eksikliğim maalesef. Açık yazamıyorum.
-Yazdığını çoğu kişi anlamayabilir.
-Olsun. Kendim anlasam yeter.
-Uzun yazılar pek okunmaz. Kısa yazsan.
-Bu bir beceri işi. Beceriksizim bu konuda.
-Yazıların face alemine aykırı. Kısa, açık olmalı. Yani sloganik olmalı, bir de görsel olmalı. Bir de dilinin kemiği yok. Zaman zaman zülf-i yare de dokunuyorsun.
-Aykırı olmaktan şikayetim yok. Dilime de kemik koyamadım. Fincancı katırlarını ürkütmeyeyim diye bir hesabım yok. Halen 10.köydeyim. Yazılarım, düşüncelerim doğrudur iddiam yok. Kimseye yaranma ve kimseyi karşıma alma gibi bir niyetim hiç yok. Görselliği, sloganvari yazıları, yemek vb. paylaşımlara pek sıcak bakmam.
-Yazılarının türü ne? Makale desem değil, hikaye, roman değil, deneme desem o da değil. Fıkra hiç değil. Yazının ne başı belli, ne de sonu. Paragrafa zaten düşmansın belli.
- Ben de bilmiyorum. Nev-i şahsına münhasır diyelim.
-Cins biriyim desene.
-Kaldır ayağını, üstüne bastın. 14/11/2015
-Hiç öylesine.
-Ne demek öylesine.
-İşin gücün yok mu senin?
-İşim var.
-O zaman işini aksatıyorsun.
-Hayır işimi aksatmıyorum.
-Peki ne zaman yazıyorsun bu yazıları?
-Genelde şehir içi toplu ulaşım aracım olan otobüslerde yolculuk yaparken yazıyorum. Bazan da akşam evde yazıyorum.
-Otobüste ne ile yazıyorsun? Yanında laptop mu taşıyorsun?
-Hayır cep telefonumla yazıyorum.
-Nasıl yani bu kadar yazıyı otobüste üstelik cep telefonundan mı yazıyorsun?
-Maalesef öyle.
-Çok hızlı yazıyorsun. Nasıl beceriyorsun bu şekilde?
-Tek parmakla yazıyorum.
-Pes doğrusu!
O zaman evde yazarken kendine ait bir oda ve bilgisayar olmalı.
-Hayır kendime ait bir odam, bilgisayarım ve masam yok. Evde de telefondan yazıyorum.
-Telefonla yazarken yazının başını sonunu, imla kurallarını nasıl takip ediyorsun?
-İşte burası doğru. Yazdığıma geri dönmek mesele. Çoğu zaman dönemiyorum. Zaten yazım yanlışları ve imla eksiklikleri kendisini gösteriyor. Hoş imkan olsa da imla kurallarını uygulamak zor. Çünkü dilimizde imla kuralları, noktalama işini bilmek ve pratiğe dökmek zor gerçekten.
-Değişik konulara değiniyorsun. Bu kadar konuyu nereden buluyorsun? Bir planın var mı?
-Hayır hiç bir konuda olduğu gibi bu konuda da bir planım yok. Aklıma düşeni, o anda dert ve mesele edindiğimi yazıyorum. Yani içimden geldiği gibi. Çalakalem.
-Çok uzun yazıyorsun. Biraz kısa anlatsan meramını.
-Kelamı kibar değilim. Derdimi ve meramımı tıpkı konuştuğum gibi yazıyorum. Biliyorsun uzun konuşurum. Dilim elime sirayet etti. Yani elim de dilim gibi.
- Hep kapalı yazıyorsun. Biraz açık yazsan.
-Bu da benim eksikliğim maalesef. Açık yazamıyorum.
-Yazdığını çoğu kişi anlamayabilir.
-Olsun. Kendim anlasam yeter.
-Uzun yazılar pek okunmaz. Kısa yazsan.
-Bu bir beceri işi. Beceriksizim bu konuda.
-Yazıların face alemine aykırı. Kısa, açık olmalı. Yani sloganik olmalı, bir de görsel olmalı. Bir de dilinin kemiği yok. Zaman zaman zülf-i yare de dokunuyorsun.
-Aykırı olmaktan şikayetim yok. Dilime de kemik koyamadım. Fincancı katırlarını ürkütmeyeyim diye bir hesabım yok. Halen 10.köydeyim. Yazılarım, düşüncelerim doğrudur iddiam yok. Kimseye yaranma ve kimseyi karşıma alma gibi bir niyetim hiç yok. Görselliği, sloganvari yazıları, yemek vb. paylaşımlara pek sıcak bakmam.
-Yazılarının türü ne? Makale desem değil, hikaye, roman değil, deneme desem o da değil. Fıkra hiç değil. Yazının ne başı belli, ne de sonu. Paragrafa zaten düşmansın belli.
- Ben de bilmiyorum. Nev-i şahsına münhasır diyelim.
-Cins biriyim desene.
-Kaldır ayağını, üstüne bastın. 14/11/2015
Bizans Oyunu
İslam dünyasını ağlatmak üzere beslenen beslemelerin silahları, çıktığı kapıya döndü.
Medeniyetlerinin temeli kan ve gözyaşı olan Batı, Bizans oyunlarından vazgeçmelidir.
Bu kanı bahane edip yeni işgallere kalkışmamalıdır.
Yeniden vaftiz olup tövbe-i istiğfar etmelidir.
Ortadoğu'dan elini çekmelidir.
İslam coğrafyasını işgal etmek için İslam fundamalizmi, İslam terörü diye diye sonunda beklediğiniz doğum gerçekleşti.
Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da, Suriye'de attığınız tohumlar meyvesini verdi. Nur topu gibi olan çocuğunuz hayırlı olsun.
Beslediniz karga oydu gözünüzü. Maalesef bu sizin eseriniz.
Dünyayı kana bulayan, masum insanların canını alan Ortadoğu'nun yaramaz çocuğu sizin öp öz evladınız.
Bizden göründüğüne bakmayın. Çünkü bu zihniyet bize yabancı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)