6 Aralık 2025 Cumartesi

İlahiyatçı Olmanın Zorluğu

Bu toplumda her meslek grubunun işi zor ama ilahiyatçıların durumu daha bir zor.

Evet, ilahiyatçıların işi zor. Özellikle fanatik ve bağnazların, bir cemaat ve siyasi düşüncenin trolleri yanında ilahiyatçıların yaşama şansları yok.

Çünkü istiyorlar ki ilahiyatçılar bir konuda bağımsız düşünmesin. Kendi kafasındaki dini şablonu onaylasın. Yani tasdik mercii olsun. Çünkü toplum nezdinde ilahiyatçılara biçilen rol budur. Mesela, soruyu soran kişi;

Bir şeyhe bağlı ise ilahiyatçı dediğin mutasavvıf olmalı. Mutasavvıf olmasa da tasavvufa karşı çıkan olmamalı. Hatta takdir etmeli, saygıda kusur etmemeli.

Klasik dini anlayışa sahipse ilahiyatçı dediğin geçmiş imamların verdiği fetvaların dışına çıkmamalı, onların görüşleri gibi düşünmeli.

Modern bir din anlayışına sahip ise ilahiyatçı dediğin çağdaş olmalı, her şeye karşı çıkmamalı.

DAEŞ, el Kaide gibi bir düşünceye sahip ise ilahiyatçı dediğin bunlara paralel bir görüşe sahip olmalı.

Kulaktan dolma anam babam Müslümanı ise ilahiyatçı dediğin bidat, hurafe demeden örfe girmiş ne kadar din anlayışı varsa hepsine evet demeli.

Örnekleri daha fazla çoğaltmaya gerek yok. Sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır. Çünkü sadece öğrenmek ya da görüşünü merak edenlere sözüm yok. Sözüm fanatiklere. Çünkü bu fanatikler ilahiyatçılara zarf atarak mimlemeyi meslek edinmişlerdir. Artık bunların gözünde görüşünü açıklayan ilahiyatçı müsteşrik mi olur, modern hoca mı olur, hadis inkarcısı ve hadis düşmanı mı olur, sapık mı olur, tekfir mi edilir? Bu ancak fanatiğin insafına kalmış. Şu var ki bu tiplerin kafasındaki şablonu benimsemeyen ve görüş olarak serdetmeyen ilahiyatçının bunlar nazarında hiç değeri yoktur.

Yine bu tip insanlar, muhafazakarlığıyla ön plana çıkmış bir partinin veya partilerin fanatiği ise ilahiyatçı dediğin kişinin tercih hakkı yoktur. Eleştirme hakkı zaten yoktur. Çünkü nankörlüğün gereği yoktur. Eli mahkumdur bu tip partilere oy vermeye. Değilse, "Karşı mahalleye göz kırpıyor, şirin gözükmeye çalışıyor, kendine yazık etti, yoldan çıktı" şeklinde ayıplanır da ayıplanır.

Kendisi istediği şekilde giyinip kuşanır, yer içer, gezer dolaşır. İlahiyatçı da giyinir, yer içer ve gezip dolaşırsa bunu ilahiyatçıya yakıştıramaz.

Bir yerde bir topluluk varsa o toplulukta konu sıkıntısı çekiliyorsa, topluluğu dindirmek için ilahiyatçıya," Haydi hocam, bir şeyler anlat" denir. Ne anlatayım derse ilahiyatçı, "Hocam dini bir konu anlat" derler. Ne istersin dese "Fark etmez. Anlat işte” denir. Konuşsan millet uyuklar. Biraz uzatsan uzattın derler. Konuşmasan, "Ne biçim ilahiyatçısın. Böyle yerde de konuşmayıp nerede konuşacaksın" derler.

Cami cami dolaşıp kürsülerden inmeyeceksin bazılarına göre. "Bak, falan ne güzel hakkını veriyor" derler.

Dinî bir konu dışında başka şeyler konuşsan, buna da razı değiller. Ne biçim ilahiyatçı derler.

Beş vakti camide cemaatle kılmak zorundasın. Adam seni cami ve cemaatte görecek. Değilse yandın demektir. Çünkü adın cemaate gelmez ilahiyatçı olur.

Öğrencilerin ahlakı bozuk olur. İlahiyatçı düzeltsin olur. Öyle ya bu ilahiyatçılar ne iş yapıyor denir.

Öğrenci namaz sürelerini bilmez. Suçlu ilahiyatçıdır.

Esnaf fahiş fiyata mal satsa, "Bunları siz yetiştirdiniz" denir.

Toplumda ahlak yok. Çünkü ilahiyatçılar görevini yapmıyor denir.

Kısaca bazılarının kafasına taş düşse ilahiyatçıdan bilir. Zaten kıyamet de hacı ile hocadan kopacak derler.

O yüzden bu toplumda özellikle kutuplaşmanın kol gezdiği günümüzde, bazılarına göre ilahiyatçılar tüm kötülüklerin anasıdır. Kimseye yaranamazlar. O yüzden ilahiyatçıların bu toplumda işi zor vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder