9 Aralık 2025 Salı

Ağaç Dikme Serencamımız

Şimdilerde öğretmen ve yönetici olan bir öğrencim, öğretmenler günü hediyesi olarak benim adıma Diyanet Vakfına fidan bağışında bulunmuştu. Bu bağış ve hediyeyi bir önceki yazımda ele almıştım.

Yazıda, bağışlanan fidanın filizlenip ağaç olmasını, gelip geçenlerin faydalanmasını, fidan bağışının öğrencim için sadakayı cariye olmasını temenni etmiştim.

Yeri gelmişken fidan dikimine dair ne yapılması hususunda görüşümü de ifade etmek isterdim. Yalnız yazım uzadığı için bu konuya değinmemiştim. Bu yazımda bu konuyu ele alacağım.

Yazımda fidanın önemine işaret edecek değilim. Zaten hepimiz fidan ve ağacın önemini biliyoruz. Bundandır ki her yıl kasım ayında kurum ve kuruluşlar etkinlik yapmak suretiyle milyonlarca fidanı toprakla buluşturuyor.

Yıllardır ülkenin her bir yerinde fidan dikim seferberliği olmasına rağmen dikilen bu ağaçların yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Ağaç ve ormanlaşmada elan istatistiği bilmiyorum. Yalnız “2010 yılında ‘Küresel ısınma’ konulu bir seminer dinlemiştim. Aklımda kaldığı kadarıyla “Dünyayı küresel bir ısınma bekliyor. Susuzluk kapıda. Heyelanlar eksik olmayacak, toprak kayması artacak. Sular çekiliyor, buzullar eriyor. Yağışlarda süreklilik olmayacak. Ormanlar yok oluyor, Anadolu kuraklaşıyor, özellikle Konya kuraklıktan en fazla pay alan illerimizden... Çünkü dünyada ağaç ve ormanlıklar % 30’lar civarında iken, Türkiye’de % 18, Konya’da ise % 12 dolaylarında. Bu yüzden tedbir almalıyız.” açıklamalarını yapmıştı seminer yetkilisi”. (https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2016/05/rahmetine-susadk-biz-rahmann.html).

2010 yılından bu yana 15 yıl geçmiş. Ormanlaşmada ne kadar mesafe kat ettik. Üzerinde durmaya değer. Yalnız onca dikime rağmen çok büyük mesafe kat ettiğimizi düşünmüyorum. Özellikle son yıllarda orman yangınları bir türlü peşimizi bırakmadı. Bir diğer husus da her yıl kasım ayında dikilen fidanların ne kadarının tuttuğu masaya yatırılmalı. Fidan dikmende ve organize olmada üstümüze yok. Yalnız dikilen o kadar fidanın çoğunun tuttuğunu düşünmüyorum. Çünkü diktiğimiz fidanlar korumasız. Bizim bu fidan dikim işimiz, doğan çocuğu, haydi yaşa diyerek bir başına sokağa bırakmak gibidir. Diktiğimiz fidan mevkileri korumasız, bakımsız ve sulama sistemi yok.

Eğer fidan dikmedeki iştah ve çabanın birazını da bu fidanları nasıl koruruz üzerine kafa yorarsak diktiğimiz fidanlar yeşerir. Faydalı bir şeye imza atmış oluruz. Onca emek ve masraf da boşa gitmemiş olur.

Bu konuda ne yapılabilir?

Fidan dikilen mevkiinin etrafı telle çevrilmeli.

Damlama sistemi döşenmeli. Yer ve mevki damlama döşemeye müsait değilse ya da su yoksa bir şekilde buraya su getirilmeli/taşınmalı.

Görevlisi olmalı.

Belirli periyotlarla bakımı yapılmalı.

Toprağa uygun fidan dikilmeli.

Fidanlar büyüyünceye kadar bu alana görevli dışında kimse girmemeli, burası halka açılmamalı. Ne zaman ki ağaçlar dallanıp budaklanır, kırılma ve sökülme tehlikesi ortadan kalkarsa buralar gezi, ziyaret ve pikniğe açılmalı.

Her ağacın bir şeceresi olmalı. Bağış yoluyla dikilen ağaçlara bağışçının ismi, bağış ve fidanın dikim tarihi yazılmalı.

Bağışçı yıllar sonra adına dikilmiş ağacı görmeye gelebilmeli.

Belediyeler uygun yerleri ağaçlandırma mevkii olarak tahsis etmeli. Mevkiin hazırlanması, dikim, bakım, sulama ve koruma görevi belediyede olmalı.

Masraflar için genel bütçeden belediyelere kaynak aktarılmalı.

Masraf ve maliyetinden dolayı kaynak aktarılamaz denirse bununla ilgili önerilerime de diğer yazımda yer vereyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder