31 Temmuz 2025 Perşembe

Üslubu Problemli Olanlara Gelsin!

Geçmişte dini bir konu veya siyasi tartışmalarının yapıldığı TV oturumlarını pek kaçırmazdım. Bu tür programlar başlamadan önce elime kumandayı alır, reklamlar hariç bitinceye kadar izlerdim.

Bu tür oturumların konukları ağırlıklı olarak laik ve seküler insanlar, gazeteci yazar ve çizerler olurdu. Bir iki tane de İslamcı yazar çizere yer verirlerdi. Şimdinin tam tersi.

Oturumların bazısında İslamcı yazar çizer olarak zaman zaman Emine Şenlikoğlu da olurdu. Programda farklı düşünce yapısına sahip konuklar eşit olmasa da her konuk aynı süre konuşurdu.

Birkaç konuşmasını izlediğim Emine Şenlikoğlu, tüm konukların konuşmalarını can kulağıyla dinler. Aynı zamanda hepsini not alırdı. Sıra kendisine geldiği zaman tüm konuşmacılara tek tek cevap vermeye çalışırdı. Haliyle konuşma süresini aşınca moderatör uyarırdı. O da daha eleştirileri hepsine cevap vermedim. Bu konularda daha kendi görüşümü söylemedim türünden bir şeyler söylerdi. Sunucu da "Ama Emine Hanım, siz savunduğunuz partinin temsilcisi değilsiniz. Sizi bu amaçla çağırmadık. Hepsine cevap vermek zorunda değilsiniz. Size sorduğum sorunun cevabını hala alamadım" derdi.

Partinin temsilcisi olmasa da belli ki Emine Hanım, tüm eleştiri ve ithamları üzerine alıp onlara cevap vermeyi ve onları savunmayı kendisine misyon edinmişti. İnsanın kendisini bir yere ait hissetmesi herhalde böyle bir şey olsa gerek ise de Şenlikoğlu'nun yaptığı doğru değildi.

Bu durum sadece İslamcılara ait bir durum değil, çoğu laik seküler de aynı misyonu üstleniyor.

Şimdilerde ve nicedir tartışma programı falan izlemiyorum. Doğru dürüst televizyon bile açmıyorum. Bazen açtığım, kanalları gezindiğim, dikkatimi çeken bazı tartışma programlarında üç beş dakika oyalandığım olur. Oyalanmamın sebebi de objektif olduğuna inandığım bir konuk görürsem, onun konuşmasını beklemekten ibaret. Değilse hiç yetkisi ve sorumluluğu olmadığı halde partilerin borazanlığını yapanları dinlemeyi zait hissederim.

Bu durum sadece televizyonlardan ibaret değil. Değişik gruplarda farklı meslek sahipleri vardır. İşçisi de var, öğretmeni de var, avukatı da var, akademisyeni de var. Hiçbiri siyasetçi ve bir partinin temsilcisi değil. Gel gör ki bunlar kendilerine bir misyon edinmişler. Yazıp çizdiklerinden ve konuştuklarından sanırsın ki bunların asıl mesleği siyaset. Hepsi olmuş birer Emine Şenlikoğlu. Bu yılmaz savunuculuklarından dolayı bir menfaat elde etseler, ekmek kapısı diyeceğim. Çoğunun üslubu da bozuk. Hakkını yemeyeyim, Emine Şenlikoğlu konuşur, cevaplar verirdi ama bunu kırmadan, dökmeden yapardı. Güzel ve nazik bir üslubu vardı. Şenlikoğlu cevap verirken kimseyi suçlamazdı. Çok naif bir hanımefendi idi. Keşke Şenlikoğlu'nun yolundan gidenler Şenlikoğlu'ndan biraz üslup öğrenseler çok daha iyi olurdu.

İnanın, kimsenin inancında, fikrinde, zikrinde ve siyasi görüşünde değilim. İsteyen istediği fikir ve zikirde olur. Bu tiplerden tek istediğim, suçlamadan, körü körüne savunmadan, başını kumdan kaldırarak güzel bir üslupla meramını anlatması. Üslubu berbat olanların ne dinine ne inancına ne siyasi görüşüne ne de birikimine saygı duyarım. Çünkü üslup her şeyden önce gelir. Üslubu sorun olanların kırıp dökmenin dışında kimseye verebileceği bir şey yoktur. Savundukları değerlere zarardan başka da bir katkıları olmaz. En azından benden uzak olsunlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder