Kaç yıllardır görmediğim, zamanında birlikte olduğum zaman da pek teşriki mesaim olmayan biri ile bir arkadaşın düğünümde karşılaştım.
İçini bilmem ama görüntüsü havalı bir tip idi. Konuşmasına da yansımıştır bu hava. Oldum olası içim ısınmaz böyle tepeden bakan kişilere.
Haliyle hal hatır, ne var ne yok yok türünden konuştuk. Ne yapıp ne ettiğini sordum. Kısa cevaplar aldım ama verdiği cevaplar net değildi. Hep ikircikli idi.
Bir gözümüz kızı ne zaman çıkaracağız iken diğer gözümüz de başka tanıdıklarda oldu. Ama görünen o ki ne kızın çıktığı var ne de gelen tanıdık. Mecburen konuşacağız. Daha doğrusu ben soracağım o da cevap verecek. Formatımız bu şekilde.
Yalnız konu bulmam lazım.
O değilden çoluk çocuk var mı dedim. Vara sormaz olaydım. "Neden sordun" dedi. Hiç, öylesine dedim. "Çoluk olabilir de olmayabilir de" dedi. Nasıl dedim. "Evli olabilirim de evli olmayabilirim de" dedi. Ardından "Çocuk olabilir de olmayabilir de" dedi.
Zikrettiğim kişiden makul ve mantıklı cevaplar beklemiyordum ama bu kadarına da pes doğrusu. Bir insan uğraşsa böyle cevaplar veremezdi. Ya Rabbi, nereye düştüm, bu işkenceden nasıl kurtulurum demeye başladım. Çünkü az daha devam etsek küçük dilimi yutacaktım.
Bereket, diğer arkadaşlar da geldi. Bu büyük işkenceden kurtuldum.
Bu arada gelen de düğün sahibine iletilmek üzere para verdi bana. Hepsini zarfın içine koydum. Kim ne kadar verdi ise miktar ve ismini bir kağıda yazdım. Başka gelip de para veren olursa diye bekliyorum. Çünkü adetimiz düğün sahibine zarf içerisinde toplu vermek. Bu kendini beğenmiş, evli ve çocuk sahibi olup olmadığını öğrenemediğim arkadaş da az bir miktar para verdi. Zarfın içerisine onu da koydum. Ama durdurmadı. İkide bir haydi geline parayı takalım dedi durdu. Kardeş, biz geline para takmıyoruz. Düğün sahibinin cebine zarfı indiriyoruz dedim ise de döndü döndü haydi takalım, ne duruyoruz dedi durdu. Bu inada inat ettim. Parayı takmadım geline. Düğün sahibine hayırlı olsun derken takdim ettim.
Bu anekdot yıllar öncesinde başımdan geçti. Bu anekdotu bana yıllar sonra yeniden hatırlatan dostumuz Trump oldu. Hani İsrail'in İran'a saldırmasıyla başlayan, karşılıklı füzelerle 12 gün devam eden danışıklı döğüş savaşı kastediyorum. Hatırlarsanız bu savaşta Trump, "İran'a saldırabiliriz de saldırmayabiliriz de", "Savaşa girebiliriz de girmeyebiliriz de" türünden açıklamalarıyla gündeme oturmuştu. İşte dostumuz Trump'ın bu ikircikli cevapları bana bu arkadaşın "Evli olabilirim de evli olmayabilirim de. Çocuğum olabilir de olmayabilir de" sözlerini hatırlattı.
Şimdi düşünüyorum da bu ikisi de aynı familyadan. Ha bizimki ha Trump. Hava zaten ikisinde de var. Kibir zaten o biçim. Dedim kendi kendime, daha Trump ortada yokken ben Trump'ın daha doğrusu Trump familyasına dahil birini tanıyormuşum da haberim yokmuş dedim. Hem de yanı başımda imiş.
Trump’ı ekranlardan tanıyorum. Bir de yakından görmek istiyorum derseniz, bir telefon kadar yakınım. Sizi buluşturabilir, hasret gidermenize yardımcı olurum. Çünkü ha Trump ha bizimki. Adeta şıp demiş burnundan düşmüş. Tek bilemediğim, hangisi hangisinin burnundan düşmüş olduğudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder