Nedir SFT? Bilir
misiniz? Görmedi iseniz, başınıza gelmedi ise nereden bileceksiniz? Bu durumda
hiç kusura bakmayın da çok cahil kalmışsınız.
Daha da cahil kalmak
istemiyorsanız, o zaman karşınızda görmüş, geçirmiş, hakkalyakin başına gelmiş
bir alim var. Lütfen iyi dinleyin de başınıza geldiğinde apışıp kalmayın. Bu
iyiliğimi de unutmayın. Çünkü bana bu iyiliği yapan olmadığı için acemiliğimin kurbanı
oldum.
Göğüs hastalıklarına
gittim. Sırtımı dinledi doktor. Sorun yok gözüküyor amca. İyisin. Var mı
şikayetin dedi. Sırtüstü yatarken doğrulduğumda sağ omuzun yanından aşağı doğru
zaman zaman bir yanma olur dedim. O zaman bir kan tahlili, EKG, röntgen bir de
SFT yaptıralım dedi.
Almıştım başıma
belayı. Halbuki muayene olup gidecektim bir güzel. Neyime gerekse bunlar.
Üstelik ne güzel iyisin iyisin demişti. İyiliğim, Mülayim Sert gibi mi yoksa
Mülayim Ters gibi mi bilmiyorum. Bildiğim, bana göre de bende bir şey yok. O
zaman hastaneyi ve göğüs bölümünü niye meşgul ettin demeyin. Burun ameliyatı
için göğüsün görüşü gerekiyormuş.
Önce SFT'den
başlayalım dedi bana mihmandarlık yapan oğlum. Bu arada SFT SFT nedir bu
demeyin. Az sabır efendim. SFT= Solunum Fonksiyon Testi'nin kısaltması imiş
efendim.
Tam sıra beklerken
bu test de zor dedi oğlan. İçime düştü bir kurt. Öyle ya bugüne kadar hangi
zorluğun üstesinden gelmiştim de bu zor testi başaracaktım.
Kapısı açık SFT
odasının önünde beklemeye koyuldum. Birinde kız çocuğu, diğerinde oğlan çocuğu
aynı testi yapıyordu. Bakalım hangisi boşalacak derken hanım kızın odası
boşaldı. Sıradaki ses tonuyla kendimi içeride buldum. Elimdeki barkodu aldı.
Beni bir sandalyeye oturttu. Ardından kimliğimi istedi. İlaveten kilo ve boy
bilgimi aldı. Önündeki kutudan mavi bir plastik uzattı. Bunu burnundan nefes
alamayacak şekilde şöyle burnuna takacaksın dedi. Alıp taktım. Adı neyse artık.
Ben onun adını çamaşır mandalı koydum bile. Çünkü nasıl ki düşmesin diye
çamaşıra bu mandal takılıyorsa, burundan nefes almamam için de bu alet
gerekliymiş.
Burnu mandallama işi
bittikten sonra kızımız, amca şu önüne koyduğum aletin üzerindeki boruyu ağzına
alacaksın. Ben derin nefes al deyince alacaksın. Aldığın bu nefesi tutacaksın.
Ben sana nefesi ver dediğimde vereceksin. Tamam mı dedi tamam dedim. Boruyu
ağzıma aldım. Az sonra nefes al komutuyla nefesimi aldım. Şimdi nefesi ver
komutuyla nefesimi borunun içine boşalttım. Tüm nefesi verdikten sonra nefesi
tut demez mi. İyi de bende nefes kalmamıştı ki.
Kızımız baştan aldı.
Anlatacağım şekilde önce nefesi alacaksın, komutuyla nefesi vereceksin, nefesi
tut dediğimde tutacaksın dedi. Tamam mı amca dedi. Tamam kızım dedim.
Tekrarladık testi
dediği gibi. Olmadı amca dedi. Boru ağzımda iken nefes almayı ve vermeyi
becermiştim ama nefesi tutmayı beceremedim. Akacak kan damarda durmadığı gibi
ağzım açık nefesi nasıl tutacaktım. Haliyle olmadı.
Üç mü, dört mü
denedik. Her deneyişimde kızımız ne yaptın amca, niye nefesini tutmadın dedi.
Beceremeyince beceriksizliğine insan güler mi? Mandal kıskacındaki tıkalı
burunla hafifçe gülümsedim. Bazen ağlanacak haline insan güler ya da sinirinden
patlama noktasına gelince güler ya benimki de öyle oldu. Kızımız gülmeme hayret
etti yine de. Gülünecek bir durum yok amca dedi. Biliyorum ama gel de sen onu o
anda bana anlat. Kızımızın o gergin anını görünce bir an için kendimi Müge
Anlı'nın programında ve karşısında sandım. Yazık senin bu yaşına der mi diye
içimden geçirmedim değil.
Son bir deneme de
olmadı. Sonunda kızımız pes etti. Halbuki benim için sorun yoktu. Nefes alıp verecektim.
Ama burası deneme tahtası değildi. Sonunda amca olmadı, burnundakini ve önündeki
boruyu çöpe atalım dedi. Atıp çıktım.
At mı devemi varsın SFT
de olmasın deyip diğer tahlilleri yaptırdım. Ama SFT ve beceriksizliğim hiç aklımdan
çıkmadı. Haliyle gerildim. Bu gerilme başıma ağrı olarak döndü.
Oğlan da SFT için bir
kağıt vermediler mi deyince beceremedim ki versinler dedim. Olsa iyi olurdu dedi.
Son tahlili de yaptırdıktan
sonra şansımı bir daha deneyeyim. Gideyim SFT’ye. Oradaki görevlilere bir daha deneyelim
mi diyeyim dedim.
Gittim tekrar. Niyetim
kız çocuğuna görünmeden erkek görevliye girmekti. Baktım sıra bekleyen de yok. Erkeğin
odasına yönelmiştim ki kızımız kapıda belirdi. Ona, hanım efendi, sabah bu testi
becerememiştim. Mümkünse bir kez daha deneyebilir miyiz dedim. Olur amca dedi. Erkek
mesai arkadaşına, amcaya yardımcı olur musun dedi.
Oturdum sandalyeye. Aynı
işlemler. İlk iki denemem yine olmadı. Tüm nefesi boşalttım. Üçüncü denemem nihayet
oldu. Nefesimi tutabilmiştim bu sefer. Başardığımı genç söyleyince anladım. Bir
sevinç bir sevinç. Nasıl sevinmem. Ne de olsa sabahtan beri kedi olalı bir fare
tutabilmiştim. Artık test sonucunu çıktı olarak alabilecektim. Öyle ya azmin elinden
ne kurtulabilirdi. Demek ki çok beceriksizlikten bir beceri çıkabiliyormuş. Yeter
ki pes etmemek lazım.
SFT sonucunu elime alınca
tüm yorgunluğum gitti. Hemen fotoğraflayıp oğlana gönderdim. Hem sonucu almama hem
de sonucun iyi olmasına oğlan sevindi, ben sevindim. Kısaca tüm aile sevindik.
Şimdi gelelim size. Öyle
zannediyorum SFT’nin ne olduğunu öğrendiniz. Aynı zamanda ne menem bir test olduğunu
da.
Siz siz olun SFT testi
olmayın. Olacaksanız da bu teste girmeden önce biraz egzersiz yapın. Gerekirse profesyonel
destek alın. Görevlinin yanına öyle gidin.
Bu arada muayene, test, tahlil ve SFT derken çarşıya geldiğim zaman adım sayara bakınca günlük yürümemi de hastane içinde fazlasıyla kat ettiğimi gördüm. 10.800 adım atmışım. Kısa günün kârı benim için. Ama en iyi kârım SFT testini geçmekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder