Ana içeriğe atla

Tek Eksiğim, U Dönüşü Yapmak

Öyle güzel konuşuyorsun ki gören, şu dünyada; senden merdi, senden korkusuzu, senden dürüstü, senden mükemmeli, senden kendinden emin konuşanı yoktur der. Adeta mangalda kül bırakmıyorsun. Sahi senin hiç eksikliğin yok mu? 

Fıkra sever misin? 

Severim. 

Eksikliğimi söylemeden bu fıkrayı anlatayım. 

Lütfen! 

"Gencin biri bir kızı sever. Kız da onu. 

Oğlan kızı babasından istemeye gider. 

Allah'ın emriyle kızı, babasından ister. 

Kızı da genci sevdiği için baba kızını verecektir. Yine de oğlanı bir teste tabi tutar.

Delikanlı, kızım da seni seviyor. Vermeye vereceğim ama önce bana kendini bir tanıt der. 

Oğlan başlar anlatmaya:

İçkim yok, kumarım yok. Sigara içmem. Uyuşturucu kullanmam.

Şu kadar evim, bu kadar arabam var. Çok param var. Şöyle ahlaklıyım, böyle ahlaklıyım şeklinde kendini bir güzel anlatır. 

Müstakbel damadını dinleyen müstakbel kayınpederin ağzının suyu akar. Bundan iyisi can sağlığı. Böylesini nereden bulacağım der kendi kendine. 

Yine de durmadan edemez. 

Damat! Anlattığına göre çok iyisin. Aradığım damatsın. Yalnız merak ettim. Senin hiç kötü yönün yok mu? der.

Damat, efendim benim tek kötü yönüm yalan söylemektir cevabını verir." ve fıkra burada biter.

Eee? Eksikliğini anlamadım. 

Efendim, benim de en büyük eksikliğim, U dönüşü yapmaktır. Benim bugünkü söylediğime değil, en son söylediğime bakacaksın. Düne değil, bugüne bakarım. Çünkü dün dündür, bugün de bugün. 

Ama ilk söylerken de kendinden çok emin söylüyorsun. Yapmam, etmem, asla diyorsun. Herkesi ikna ediyorsun. Sonra hiçbir şey olmamış gibi sanki dün bunu söyleyen sen değilsin gibi davranıyorsun. Buna ne demeli? 

İşte buna U dönüşü deniyor. Bu da benim mesleğim. Bu, adeta benden bir parçadır. Varlık sebebimdir. 

Peki, U dönüşünü yüzüne vuran yok mu? 

Bunun için büyük bedeli göze almak gerek. Anasından doğduğuna pişman ederim. O yüzden kimse cesaret edemez. 

Yalancı damat fıkrasıyla bağlantısını kuramadım. 

Yalancı damadın dürüstlüğü, itiraf edinceye kadar sürmüş. Benim ki de U dönüşü yapıncaya kadar sürüyor. Yalancı damadın foyası ortaya çıkınca sevdiği kızı alamamış ama ben ilk konuştuğumda da alkış alıyorum, U dönüşü yapınca da. Herkes ilk söylediğimden döneceğimi adı gibi biliyor ama yine de alkışlıyor. Anladım ki U dönüşü benim için bir nimettir. Çünkü bugüne kadar tüm U dönüşlerimden çok ekmek yedim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde