Ana içeriğe atla

Çin Olacağız Artık

Doğuluyuz. Daha doğrusu Doğulu idik.

Olmayacak böyle, Batılı olalım dedik.

Hani şu muasır medeniyet dedikleri.

Bu uğurda çok didindik. Batılı da olamadık.

Bari eski kimliğimize dönelim, dedik. Baktık, biz ona da yabancılaşmışız.

Kendimiz olalım dedik. Bu da olmadı. Zira biz kim, kendimiz olmak kim.

Ne yapacağız böyle? Biz hiçbir şey olamayacak mıyız? Çünkü ne Batılı olabildik ne de Doğulu kalabildik.

Biz hiçbir şey olamayacak mıyız derken yani iki arada bir derede iken şükür ki bir şey olmaya karar verdik:

Bahtımıza Çin çıktı.

Artık bundan sonra Çin gibi olmaya karar verdik. Talih kuşu demek bu.

Bahtımıza Etiyopya, Kenya da çıkabilirdi.

Buna ancak şükredilir. En azından bir şey olacağız çünkü.

Bir kesere sap gibi bir şey bu. Fena mı?

Artık bu aşamadan sonra kimse bize, siz kimsiniz diyemeyecek. Derse de ağzının payını alacak.

Evet, biz Çin gibiyiz. İleride gibiyi de kaldırır, Çin oluruz.

Bize bu imkanı veren ve bir şey olmamıza karar veren yetkililerden bu aşamada istediğim, Çin olacaksak olalım aman yeni bir harf devrimi yapmayalım.

Mevcut alfabemiz kalsın.

Çünkü ben Çince ne yazar ne de okurum.

Bu aşamadan sonra bir Çinceyi sökemedi densin istemem. 03.12.2022

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Demek ki biz arasatta kalmışız da haberimiz yokmuş. Ama derler ki, "zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına..." Demek ki bizim bahtımıza da Çin çıkmış. Bu aynı Sevr'den sonra manda arayışına giren ümitsizlerin durumu gibi bir durum olmuş. Bir fark var; o zaman ümidini kaybetmiş kimileri ABD'nin mandasını, kimileri de İngiliz mandasını kabul edelim derken. Gazi Mustafa Kemal Paşa bunların imdadına yetişmiş de bizi biz yapmış. Demek ki durum bu kadar vahim, eninde sonunda bir ülkenin mandası altına gireceğiz ve bu ülke Çin olmuş demek ki...
    Ne yapalım, Allah hayırlı eylesin diyelim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. As. Yolunu ve ne yaptığını bilmeyenler için macera bitmez. Maymun iştahlılık gibi bir şey bizdeki. Önceki yıl Çin olmaya karar verdik. Yarın bir başka ülke olmaya karar veririz. Meydan boş nasılsa.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde