Ana içeriğe atla

Yaşlısın...

Yaşlılığın belirtileri nelerdir?

Çoktur. 

Mesela?

Saç, sakal, bıyık ağarmaya başlayınca,

Dişler dökülünce,

İnsan kendini dinlemeye ve yalnızlara oynamaya başlayınca,

Hayattan zevk almamaya başlayınca ve hayattan bir beklentisi kalmayınca,

Hastalıklar artınca,

Rapora bağlı ilaçları kullanmaya başlayınca, 

Ölüm korkusu sarınca, 

Yeni bilgi almayıp durmadan geçmiş anılarını anlatmaya başlayınca, 

Çeneye verince. Ne altı ne ağzı durunca, 

Daha fazla unutmaya başlayınca, 

Çocukları çoluk çocuğa karışınca, 

Evde bir edi bir büdü kalınca, 

Torun sahibi olunca, 

Amca, dayı, dede denmeye başlanınca,

Toplu ulaşımlarda gençler yer vermeye başlayınca,

Yürürken ayaklar çekmeyince,

Eller titremeye başlayınca,

Duygulanma ve alınganlık artınca,

(Yaş yetmişe) merdiven dayayınca,

Vücudun tüm organları işlevlerini tam yerine getiremeyince,

Yaş kaç oldu sorusuna muhatap olunca, ardından Allah uzun ömürler versin duasını alınca,

Bizden geçti deyince daha çok iyisin, dirisini maşallah tesellisine maruz kalınca,

Akranların bir bir hayatlarını değiştirmeye başlayınca...

Ne çocuksun ne genç ne de orta yaş. Yaşlısın yaşlı.

Yorumlar

  1. Güzel bir şiirdi, emeğinize sağlık. Asıl yaşlılığın hayatın bir anlamı kalmadığında başladığına inanıyorum. Kendimizi nasıl hissettiğimiz de önemli herhalde. Yaşı çok büyük olmadığı halde kendini yorgun, yaşlı hisseden ne çok insan var toplumda. Ya da tam tersi, gönlü ve beyni genç olanlar. kaç yaşında olduğunu umursamayanlar.
    Sağlıkla, huzurla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim değerli katkınız için. "Asıl yaşlılık, hayatın bir anlamı kalmadığında başladığına inanıyorum. Kendimizi nasıl hissettiğimiz de önemli" cümlenizde saklı yaşlılıkta ilgili her şey. Bilmukabele.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde