Ana içeriğe atla

Aile ve Akrabalık

Aile kurmak zordur. Aileyi kurduktan sonra aile olmak daha bir zordur. Aileyi kurduktan sonra aile kalabilmek daha bir zordur. Aile kurmak, aile olmak ve aile kalmak zor olsa da bu zoru başaranlar az da olsa var.

Aile derken anne, baba ve çocuktan ibaret küçük yani çekirdek aile; anne, baba, çocuklar, torunlar, büyükanne ve büyük babalardan ibaret büyük aile akla gelir. Ayrıca tüm bunların yanında kan ve sıhriyet bağı ile akrabalıklar da vardır ki buna sülale deriz. Bu tür akrabalık çekirdek ve büyük aileden daha geniştir.

Aile kurup yürütemeyip kısa yoldan yollarını ayıranlar günümüzde her geçen gün artmaktadır. Bunlar aile olamayanlardır.

Aile kurup kavga gürültü devam ettiren, ha bugün ha yarın derken olmayacak böyle deyip çoluk çocuğa kavuşturan sonra geçmiş müktesebatı bir çırpıda bitirenlerin sayısı da az değil. Bunlar da aile kalamayanlardır. 

Geriye aile kalanlar kalıyor. Aile kalanları da ikiye ayırmak lazım. Sıcak aile ve soğuk aile.

Soğuk aile ne kadar da büyük ve kalabalık bir aile olsa da adı üzerinde bu aile tipi soğuk ailedir.

Belki aynı soyadı taşırlar ama akrabalıkları pamuk ipliğine bağlıdır.

Pek bir araya gelmezler.

Aralarında çekememezlik had safhadadır.

Birbirlerine pek faydaları olmaz, zararları da.

Hepsi bir başına buyruktur. 

Ailede birinin başına bir şey gelince, ortalıkta pek görünmezler.

Kimse kimsenin elinden kolay kolay tutmaz.

Birbirlerine yabancı gibiler. Düğün ve cenazede öylesine bir araya gelirler.

Kırılganlık, küslük, mesafe eksik olmaz.

Sıcak aileye gelince, işte gerçek ve olması gereken aile bu tür ailedir.

Birbirlerine tutkun, ilişkilerinde içtendirler.

Bir araya gelmekten, birlikte iş yapmaktan gocunmazlar.

Düşenin elinden tutarlar, birbirlerini ziyareti ihmal etmezler.

İyi günde, kötü günde bir ve beraberler. Aileden birinin derdi hepsinin üzüntüsü, sevinci hepsinin sevincidir. Üzüntü ve mutluluğu paylaşırlar.

Birbirlerini daha sık görürler. Bir araya gelmekten mutluluk duyarlar.

Saygı ve sevgide kusur etmezler.

Yemekli, yemeksiz bir araya gelirler.

Bir sorunu çözmede yüreklerini ortaya koyarlar.

Birbirlerini arar, sorarlar. Evlerine teklifsiz giderler. Evlerini evleri bilirler.

Birbirlerini yük olarak görmezler.

Bu ailenin ferdi olmaktan şeref duyarlar.

Aidiyet duygusu baskındır.

Hasılı aile kurmak, aile olmak, aile kalmak önemlidir. En önemlisi de akraba olmanın gereğini yerine getiren sıcak aile olmaktır. Bu sıcaklık aileyi bir arada tutan en önemli etmen olsa gerek. Böyle aile olanlara ne mutlu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde