Ana içeriğe atla

Kavşakta Bir Canavar

Şehir içinde ana caddeden gidiyorum. Işığı olmayan bir kavşağa girdim. Yoluma devam ederken sağ taraftaki tali yoldan bir aracın hiç durmadan önüme aracını sürdüğünü son anda gördüm. Frene bastım. İşlek bir cadde olmasına rağmen bereket ardımdan gelen araç yoktu. Şayet bir önceki yakın ışıktan kaptırıp gelen araçlar arkamda olsaydı, bir zincirleme kaza hiçten bile değildi.

Önünden araç gelmesine rağmen tali yoldan çıkıp soluna bakmadan önüme geçip yoluna devam eden trafik canavarı ise ben frene bastıktan sonra az daha gidip durdu. Bu adam ne yaptığının farkında mı, kimdir, necidir demeye daha içimde sorgulamaya vakit bulamadan bizim trafik canavarını, dikiz aynasından beni dikizlediğini gördüm. Onun gibi dikizlemeyi beceremesem de bu kurban bayramında başımıza iş çıkarmaya niyetli ortağıma ben de öylesine baktım. Mübarek, benim bakmamı bekliyormuş. Ne yapıyorsun sen be dercesine sol elini kaldırdı. Bir hava bir hava. Şeytan görsün diyeceğimiz yüz hattını söylememe gerek yok.

Beklediği tepkiyi benden göremeyince, hazırlıklı olduğu her halinden belli olan, bunun için trafiğe çıkmış bu canavar maalesef içini boşaltamadı. Sol el havada kala kaldı. Baktı baktı... Bundan hayır yok, buradan bana ekmek çıkmayacak, nasibimi başka yerde arayayım dedi, yoluna devam etmek için hareket etti. Ardından da ben yürüdüm. Beş on metre gitmedi. Yolun sağında duran adam önü boş olmasına rağmen önüme kırdı. Ne yapıyor bu adam demeye kalmadan bölünmüş olmayan yolun soluna geçip arabasını park etti.

Belli ki acelesi yok. Başka yere de gitmeyecek. Demek ki nasibini bu bölgede arayan biri. Belki az sonra müşteri var mı diye arabasını çalıştırıp tekrar o kavşağa gelecek. 

Geçip giderken bayram bayram başımıza iş açtın, hele şu yaptığın iş mi, dikkatli ol dercesine hatasının farkına varsın diye kısa bir korna çaldım. Sen misin çalan. Uzun uzadıya kornasına basarak selamımı aldı. Allah'ın selamı ne de olsa. Alınmaz mı hiç.

Uzun kornanın Türkçesi, tali yoldan kavşağa girmesine rağmen kavşağa geldiğinde yolun boş olup olmadığını kontrol etmesi, geçen araç varsa durması gerektiğini, durmadığı takdirde az önce olduğu gibi bir kazaya sebebiyet vereceğini ve ucuz atlattığını hiç sorgulamamış. Belli ki kendisinde bir hata görmüyor. 

Yine bu uzun kornadan anladığım, suçlu benim. Uzun korna sesi de suç bastıran cinsten. Çünkü bir zihniyeti temsil eden ona göre baskın basanındır, haklı çıkmanın yolu sesi yükseltmektir. Değilse altta kalır, özür dilemek zorunda kalırsın. Bir de sessiz kalır, bir mahcubiyet duyarsan, üstüne üstüne gelir. Böyle bir duruma mahal vermemek için burnundan hiç kıl aldırmayacaksın. Gördüğün yola bodoslama gireceksin. Nereye girdiğini, nasıl girdiğini sen değil, karşı taraf düşünecek.

Hasılı severim insanın bu türünü. Medeni cesaretlerine, kendilerine güvenlerine, hata kabul etmeyişlerine, hep ben doğruyum tavırlarına.

Bu tiplerin sayısı ne kadardır demeyin. Çoktur çok. Diğer ülkelere günlük ihraç etsen, ülkenin hiçbir kaybı olmaz. Bunlar her bir yolda, kavşakta burnunun dibinde biterler. Bilmediğini bilmeme hastalığıyla aramızda geçinip gidiyorlar. Çok da huzurlu ve mutlular. Tek huzurlarını bozan ise senin he deyip geçmen ve tepki vermemen.

Yorumlar

  1. Merhabalar Hocam.
    Aman hocam bu trafik magandalarına çatmaya hiç gelmez. Onlar her zaman haklıdır ve trafik kural ve kaidelerini en iyi onlar bilirler. Onlar şeytana pabucunu ters giydirirler. Onların seviyesine inemeyeceğinize göre, kimseye hiç ses çıkarmadan ve her zaman siz dikkatli olarak o tür sıkıntılı yerlerden hemen uzaklaşın. Ya da bazı şeylere hazırlıklı olmalısınız. Sizin şimdi arabanızda sopanız, demiriniz, zinciriniz, silahınız, bıçağınız da yoktur. Buraları kara yolundan savaş meydanlarına çeviriverirler. Durduk yere, kocaman bir hiçten dolayı başınıza kocaman bir bela alabilirsiniz.

    Siz hem kendi aracınızı hem de her yönden sizinle birlikte yolda olan araçları kullanın, onlara güvenmeyin.
    Kazasız belasız kavşak canavarını atlatmışsınız, geçmiş olsun.
    Cenab-ı Hakk sizi , her türlü kazadan beladan ve musibetlerden korusun ve muhafaza eylesin inşAllah.
    Sağlıcaklşa ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin, cümlemizi böyle ve her türlü trafik csnavarından korusun. Dediğin gibi arabamda kendimi koruyacak ve karşı tarafa kullanacak kendimden başka hiçbir şeyim yok. Ama çoğu arabanın koltuğunun altında balta sapı, beyzbol sopası görmüşlüğüm vardır. Bu tür trafikte boy gösterenlerin yapısını az buçuk bildiğim için tepki vermiyorum. Yoksa dediğin gibi kimseye anlatamayacağın, anlattığın zaman gülünç olacak olaylarla karşılaşmam an meselesi. Ne edersin ki insanımızın seviyesi bu.

      Sil
  2. Eğer oraya yakın iseniz tekrar gidip bakın, o "tali" yoldan "ana" yola çıkışta "yol ver" tabelası var mı? Eğer yoksa, sizin ona yol vermeniz gerekirdi "sağdaki önceliklidir" kuralı gereğince.
    Size göre sizin yolunuz ana yol, orası tali yol olabilir ama önemli olan trafik levhaları.
    Böyle bir durumda bana göre ana yol olan yoldan giderken bence tali yol olan yoldan gelen araç benim aracıma çarptı ve sonuçta 8/8 ben suçlu bulundum. Bu yüzden sağımda bir yol varsa çok dikkatliyim artık "bir musibet bin nasihatten evladır" düsturunca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim eski oturduğum mevkiye yakın bir kavşaktı. Bu kavşağı daha önce çok kullanırdım. Tali yolda yol ver levhası olup olmadığına o yola yolum düştüğünde bakacağım inşallah. Verdiğiniz bilgi için teşekkür ediyorum. Size de geçmiş olsun.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde