Ana içeriğe atla

Ayasofya'ya Dair

Paylaşacağım bu yazı için ne alaka demeyin. Zira bazen bloğa yazmadan sosyal medyada çalakalem yazıp paylaştığım yazılar, profilimin “Anılar” kısmında önüme düşüveriyor.

Bu anıyı okuyunca acaba bu yazıyı bloğumda paylaş mıyım diye kontrol ediyorum.

Aşağıdaki yazım da bloğumda yer vermediğim bu tür yazılardan biri. Bloğum ise benim arşivim, günlüğüm gibidir. Halihazırda gündemden düşünmüş olsa da arşivimde yerini alsın istedim.

“Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması için bildiğim kadarıyla,

1.Hükümetin önünde hukuki bir engel yok.

2. Bugünkü statüsünün iptali için Danıştay'a gitmeye gerek yok.

3. Danıştay'ın vereceği kararı beklemeye gerek yok.

4.Camiye dönüşmesi için 1 milyon imza toplamaya gerek yok.

5. Bunun için kamuoyu desteğine de gerek yok. Çünkü halkın ekseriyeti buranın mabede dönüşmesini zaten istiyor.

6.Ayasofya'nın ibadete açılması tamamen hükümetin yani yürütmenin alacağı karara bağlı: Açtım, açmıyorum veya zamanı değil der, konu kapanır. Bir daha da gündeme gelmez.

7."Müze olarak kalsın, yeniden camiye dönüştürülsün ya da bu mabetten hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar faydalansın..." diye görüş bildirenlerin inanç ve niyetleri sorgulanmasın.

8.Ne cami olarak açılsın diyenler diğerlerinden daha çok Müslümandır ne müze kalsın diyenler daha az Müslümandır ne de hem Müslüman hem de Hıristiyanlara hizmet etsin diyenlerin Müslümanlığı sakattır.

9.Kimin ne inanç taşıdığını ancak Allah bilir. Kimse diğerine göre vatanını daha az veya daha çok seviyor da değildir.

10.Bu konu kapanmalı ve ipe un sermenin gereği yok artık.

11.Belli periyotlarla önümüze temcit pilavı gibi gelip durmasın. Bu konu rakipleri alt etmek için kullanılmasın, siyasi malzeme yapılıp durmasın, oya tahvil hesapları ve hamaset yapılmasın.

12.Hasılı aklıselim hakim olsun. Önümüze bakalım. Esas işlerimize yoğunlaşalım. 03.07.2020”

Yorumlar

  1. Merhabalar Hocam.
    Konuyu çok güzel bir şekilde ele alıp kurgulamış ve sonunu da yine çok güzel bir şekilde bağlamışsınız.
    Ayasofya malzeme yapılmasın. Cami olarak ibadete açıldı gitti ve de bitti...
    Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorgan gitti kavga bitsin diyeceğim ama bitirilmiyor maalesef. Çünkü din tacirliği her daim bu ülkede geçer akçe olmaya devam ediyor.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde