Ana içeriğe atla

Aklıma Anlatamadığım

Merkez Bankasının uzun bir aradan sonra faizi yükseltmesi hakkında ne dersin?

Boş ver bunu.

Ya ne konuşalım?

Bak, sana bir konu bulayım ve sana bir sırrımı açıklayayım. Daha doğrusu bir itirafta bulunacağım.

Hayırdır?

Hayır hayır. Zira benim şerle işim olmaz.

Neymiş o?

Ama güleceksin ve garip karşılayacaksın.

Söz, gülmeyeceğim.

O zaman sıkı dur.

Lütfen!

Dünyanın döndüğüne inanmıyorum.

Ciddi olamazsın.

Hiç olmadığım kadar.

Ne zamandan beri bu fikirdesin?

Kendimi bildim bileli ve bu fikrimi de hiç değiştirmedim.

Ama bilim, dünyanın döndüğünü söylüyor ve tüm dünya bunun böyle olduğuna inanıyor. Seninki herkes Mersin’e, sen tersine durumu olmuyor mu?

Biliyorum bu düşüncemin bilime ters olduğunu. İnsanların tersine düşündüğümü de biliyorum. Bilimin kabul ettiği dünyanın döndüğünü kabul etsem de buna ikna olmuş değilim. Zira akıl ve havsalam almıyor bunu. Bu konuda dünya bir yana, ben bir yana. Pek dillendirmediğime bakma. Aklım böyle diyor ve bendeki bu akla çok güveniyorum. Dünya bir araya gelse, bu dünyanın döndüğü konusunda beni ikna edemez. Dünya bir akıl, ben bir akıl. Bak şu eve, bak şu ağaca. Ben bildim bileli böyle. Hiç milim dönmemiş. Dünya dönseydi, bu ev, bu ağaç hiç yerinde durur muydu?

Allah Allah, bu fikrini benden başka bilen var mı?

Geçmişte birkaç kişiye söylemiştim. Haliyle güldüler. Daha fazla madara olmamak için içime attım. Bir daha da dillendirmedim.

İyi ki içine atmışsın. Varsın bu aklın içinde kalsın. Şunu da söyleyeyim. İyi ki bu fikir, düşünce bazlı içinde duruyor. İyi ki elinde yetki yok. Düşünsene, elinde yetki olsaydı, dünyanın dönmesini durdurmaya kalkardın. O zaman ayıkla pirincin taşını.

Dünya hapı yutmuş olurdu ama ben de bu fikrimi denemiş olur, içimde kalmazdı. Baktım olmayacak, yine dönmesine izin verirdim dünyanın. Ama bu izin, benim bu fikrimden vazgeçtiğim anlamına gelmezdi.

Aman ne olur, içinde kalsın. Dünyanın böyle bir maceraya ihtiyacı yok.

Yok ama içimde durdukça kendimde vebal hissediyorum.

Senin vebalini ben üstlenirim. Ne olur, aklın sana kalsın.

Beğeneceğini sanmıştım. Böylece bu dünyada bir başıma doğrularımla kalmaz, bir sen, bir ben, bu dünyada böyle düşünen iki kişi olurduk.

Çok sağ ol, ben almayayım. Söylenen sır, sır olmaktan çıkar ama bu sırrı hayatım boyunca içimde saklayacağım.

Sana da iyilik yaramıyor.

İyiliğin sana kalsın. Zira bu iyilik dünyaya lüks gelir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde