2006 yılında bir seminer
için Malatya'ya gitmiştim. Seminer bitimi öğleden sonra birkaç arkadaş Malatya
caddelerini arşınlarken bir kayısı dükkanını gördük.
Kayısı memleketinde
kayısı dükkanını görmezsek olmaz deyip dükkana girdik. Güler yüzlü bir esnaf
bizi karşıladı. Hoş geldiniz dedi. Malatya dışındanız. Müşteri değiliz. Ne var
diye merak ettik. Bakabilir miyiz dedik. Elbette buyurun dedi.
Küçücük bir dükkandı ama
hiç boş yer olmayacak şekilde dükkanın her bir yeri kayısıdan yapılmış
ürünlerle doldurulmuştu. Her birinin bir adı vardı. Hiçbirinin ismi aklımda
kalmadığı için isimlerini yazamıyorum. Nazarımda hepsi kayısı olsa da şehrin
insanı sanatkarlığını ve mucitliğini konuşturarak kayısıdan her şeyi imal etmişti.
Her ürünün önünde de ismi yazılı idi.
Esnaf ayağa kalktı.
Eline bıçağı aldı. Her bir üründen büyükçe parça keserek her birimize ikram
etti. Tadı ve lezzetleri çok güzeldi. Yediklerimi dışarıda görsem, yemeden kayısı
olduğunu bilmem mümkün değildi. Esnafa, yeter kardeşim, zaten alıcı değiliz
dedik birkaç kere. Esnaf, almayın kardeşim. Tadımlık. Benim ikramımdır dedi.
Tadımlık dese de ikram ettiği tadımlıktan öte doyumluk türdendi. Bir verdiğini bitirmeden,
diğerinden kesip uzattı bize. Adamın tadımlığı böyle ise doyumluğu nasıl
olurdu. Güler yüzüne ilaveten yaptığı izzet ikramla bir güzel karnımızı
doyurduk. Ardından teşekkür ederek ayrıldık.
Malatyalı bu esnafın
ilgi, alaka, izzet ve ikramını, akşamında buluştuğum Malatyalı sınıf arkadaşıma
bahsettim. Farklı bir esnaftı dedim. Arkadaşım, sadece o esnaf değil, ister al,
ister alma. Tüm esnaf böyle ikram eder dedi. İyiymiş. Burası tam bana göre.
Bizim Konya'da kesip vermezler. Verseler de ucundan küçücük keser verirler.
Bunu da hangisinden alacaksan ondan keserler dedim.
Konya demişken Konya'dan
birkaç kelam edeyim. Zira sebebi hikmeti nedir, bilmediğim garip bir durumla
karşı karşılaştım. Hem de birkaç markette birden. Marketlerde gördüğüm bu garip
duruma kısaca değinmek isterim.
Malumunuz bayram öncesi bayram
şekeri ve lokumları için her markette bir stant açılır. Stantta her markanın şeker
ve lokumu sergilenir. Gelen müşteriye satış yapmak ve tartıda yardımcı olmak için
de reyonuna içinde birkaç görevli olur. Reyonu gören müşterinin kimi meraktan kimi
fiyatları görmek kimi de ihtiyacını gidermek için reyonun etrafında duraklar ve
gezinir. Müşteri hangi çeşitten isterse, görevliler tartıp verir. Kimi müşteri hangi
çeşit şeker almaya karar veremediği için bir tane alıp tadına bakar. Kimi ne alacağını
bildiği için tatmadan görevliye siparişini verir kimi de tadımlıktan öte şu nasılmış,
bu nasılmış demek suretiyle bir nevi şeker ihtiyacını giderir.
Bayram öncesi marketlerdeki
şeker reyonlarında durum bir nevi hep böyleydi. Böyleydi diyorum. Çünkü şeker, lokum
için reyonlar yine açılmaya devam etse de ramazan bayramında nispeten gördüğüm,
kurban bayramı öncesinde çoğu marketlerde bu reyonlarda bir dizi tedbirlerin alındığı
gözlerden kaçmıyor. Kimi market şeker ve lokuma el değmeyecek şekilde reyonun etrafını
şeffaf naylonla çevirmiş. Kimi naylon şerit çekmemiş ama “Şeker ve lokumda tadımlık
yasak” anlamına gelen yazı asılmış. Kimi de naylon çekmemiş ama görevliler aracılığıyla
standın başına gelen müşterilere sözlü olarak “tadımlık yasak”, “Beyefendi tadamazsınız”
uyarısı yapıyor.
Gezip dolaştığım üç dört
markette böylesi durumla karşılaştım. Bu garip ve olağanüstü durum ve tedbirin sebebi
ne olabilir? Salgın devam etse, salgın riski ve hijyen açısından diyeceğim. Böyle
bir durum olmadığına göre şeker, lokum alma bahanesiyle tadımlığın da ötesinde karın
doyurmak için gelen bazı müşterilerin yediği şekerin jelatinini yere rastgele atması
dolayısıyla etrafı kirletmesin amacıyla böyle bir tedbir almış olabilirler mi diye
düşündüm. Birkaç kişi için koskoca zincir marketler tepki çekecek böyle bir şeye
imza atamazlar. Sanırım, hayat pahalılığından dolayı her ürün ateş pahası olunca,
bundan şekerleme türü de nasibini almış görünüyor. Dün göze batmayan tadımlık bugün
öyle zannediyorum, marketlerin de bütçesine dokunuyor olmalı ki böyle bir uygulama
başlatmış olabilirler. Çünkü ortalama iyi bir şekerin kilosu 200 liradan aşağı değil.
Tadımlık yoluyla tartıya girmeyen şeker miktarı olsa olsa bir iki kilo olur. Bu
da en ucuzuyla 400 liradan aşağı değil.
İşin özü, gördüğüm bu manzara bana çok itici geldi. Hiçbirinden şeker ve lokum almadan çıktım. O kadar moralim bozuldu ki gerekirse bu bayram şeker almayayım diye geçirdim içimden.
-Devam edecek-
Yorumlar
Yorum Gönder