Ana içeriğe atla

Güzel ve Hikmetli Sözler (10)

164.Kararsızlığı alışkanlık halini alan adam kadar bahtsız kimse yoktur. (William James)

165.Önemsiz görülen düşmanlarla, ufak görülen yaralar en fazla dikkat edilmesi gerekenlerdir. (Alman Atasözü)

166.Tembellik, dünyada en büyük israftır; hayatın israfı. (Jeremy Taylor)

167.Dün bir kötülük ettiysen bugün iki iyilik et de insanlığa layık ol. (Mevlana)

168.Gerçek neşeyle karşılaşabilirsen Tanrı ile karşılaşabilirsin. (Shiri Aursbindo)

169.Yalnız cahil kızar, akıllı insan anlar. (Hint Atasözü)

170.Ülke savunmasının en ucuz yolu eğitimdir. (Burke)

171.En iyi düşüncelerinizi davranışlarınızla gösteriniz. (Mm.Neckor)

172.Bir insan için ahlak terbiyesi, ekmek ve elbiseden daha lüzumludur. (Sokrat)

173.İnsan gönlü dipsiz bir deniz gibidir. Bilgi bu denizde bir inci gibidir. İnsan inciyi denizden çıkarmazsa; ha inci olmuş, ha çakıl taşı. (Yusuf Has Hacip)

174.Büyük adam olmamıza gerek yok, sadece adam olalım yeter. (Alfred Capus)

175.Bir şey bildiğim varsa o da bir şey bilmediğimdir. (Sokrat)

176.Gerçeği dikensiz sevmek, onu sevmek sayılmaz. (Montaigne)

177.Rüzgarlarla dalgalar, hünerli kaptanların lehinde hareket eder. (Gibbon)

178.Dost ile ye iç, alışveriş etme.

179.Dost yüzünden, düşman gözünden bellidir.

180.Gönül bir sırça sarayıdır, yıkılırsa yapılmaz.

181.Güzelliğe kırk günde doyulur, iyi huya kırk yılda doyulmaz.

182.Ne kadar güzel ve zengin olursa olsun, her ev mutlaka bir aile yuvası değildir. Yuva, iyi ahlaklı insanların oturdukları neşe, huzur, sevgi ve arkadaşlığın hüküm sürdüğü bir yer demektir. (İrvin S.Cobb)

183.Çalışma ve beklemeyi öğren. (ABD Atasözü)

184.Ata binip de ayağınızın yerden kalktığını görerek gururlanma. Çünkü atın ayağı yerdedir. (William Shapeore)

185.Kanunlar, aile, adalet ve sevgi olmasaydı, insan hayvanların en bayağısı olurdu.(Aristo) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde