12 Ocak 2023 Perşembe

Dişin mi Var, İşin Var (5)

Hayırlısıyla, diş hekimliğinde ilk muayene sonrası elime tutuşturup verdikleri benim için bir yol haritası denen “Hasta Planlama Kartı” nı kaybetmeden özel bir dişçiye gösterebileyim. Çünkü cebimden düşürmekten korkuyorum. Ne zaman aklıma damsa başıma gelir. En azından bir fotoğrafını çekeyim dedim ama inadım ve tembelliğim tuttu. Sonra sonra deyip kaldı.

Öğleden sonra yürüyüş mü yapayım, bir ziyaret mi yapayım, bir dişçiye mi gideyim derken yürüyüş ve ziyarette karar kıldım.  Bu şekil seçenek sunulursa tercihim hiç diş olmaz. Çünkü birçok kişide olduğu gibi diş fobisi bende de var.

Giyinip kuşandım. Yine de belki karar değiştiririm deyip tedavi kartını cebime koydum. Kağıdı cebine koyduğum hırka da oğlandan kalma bir hırka. Cepleri hoşuma gitmese de giyimi hoşuma gidiyor.

Ziyarete gideceğim güzergahı kafamda çizdim. Uzatarak gitmeliyim ki gideceğim yere yürüdüğüme değsin. Havzan-Meram Yeniyol-Lastik Durağı-Tankın önü-Meram Sanayii ve Meram Belediyesi.

Az gittim, terlemeye başlayınca ilk feda ettiğim hep hırka olmuştur. Hırkayı çıkarıp sol elime aldım. Tek sermayem telefon da hakeza elimde. Meram Belediyesine varınca beş bin adım atmışım. Görüşeceğim kişinin birimine vardım. Güya sürpriz yapacaktım. O bana sürpriz yaptı. Rahatsızlığı nedeniyle izin alıp öğleden sonra evine geçmiş. Bir bardak çay bile içemeden 1.kata çıkmamla inmem bir oldu.

Belediyenin dışına çıktım. Önündeki banklar boştu. Hava da güzeldi. Şöyle biraz oturup yazı yazayım dedim. Bankların hepsi boş olunca şuna mı buna mı oturayım derken epey bir tereddüdün ardından bir tanesinde karar kıldım. Oturunca elimdeki hırkayı da giymeden üzerime attım.

Bir beş dakika oturdum. Saat 15.00 suları. Numarasını aldığım dişçiye gideyim. Yerinde ise şu dişleri bir göstereyim deyip kalktım. Bu sefer Tapu Kadastro tarafından gideyim dedim. Yolu atlayıp Güzelbahçe evlerinin önüne gelmiştim ki giydiğim hırkanın cebine elimi bir attım. Kağıt yoktu. Şom ağızlı seni dedim kendi kendime. Yeter ki ağzımdan bir çıksın. Başıma gelirdi. Tekrar tekrar elimi aynı cebe girdirdim. Koymadığım pantolonun ceplerine bile baktım. Yoktu. Belli ki düşmüştü ama nerede?

Bu yitiğimi bulabilir miydim? Acaba nerede düşürmüş olabilirdim? Düşürdüğüm yerden rüzgar uçurup götürmüş olabilir miydi? Bu durumda ne yapmalıydım? Ya sıcağı sıcağına yürüdüğüm ve uğradığım yerlere bakacaktım. Yani aynı güzergahı tekrar çiğneyecektim ya da diş hekimliğine gidip verirlerse yeni çıktı alacaktım.

Önce yitiğimi bulmaya karar verdim. Yitik de tıpkı aslan düştüğü yerden kalkarsa nerede kaybolduysa orada aranmalıydı. Hemen geri dönüp belediyenin birinci katına ve ilgili birimin önüne kadar gittim. Yoktu. Yok ama pes etmek yok. İndim aşağıya. Bir temizleme aracı tertemiz yerleri bir baştan diğer başa temizliyordu. Ne bulduysa heybesine atıyordu. Girişte düşmüş ise bu araba yutmuş olabilir bunu dedim. Çıktım dışarıya. Oturduğum banka geldim. İki kız oturuyordu bankta. Kızlar bir kağıt düşmüş olabilir mi, banka bir bakabilir misiniz dedim. Baktılar yoktu.

Pes etmek yok. İnadım inattı. Yitik kaybedilen yerde aranırdı. Düştüm yola. Hem bu vesileyle yürüyüşümün ikinci etabını da tamamlamalıydım. Aynı yol aynı cadde aynı kaldırımları takip ederek gözlerim yerde para arar gibi yürümeye koyuldum. Önüme baktığım gibi arabaların rüzgarıyla kenara uçmuş olabilir mi diye de geçtiğim yerlerin kenarlarını da süzüyorum. Meram Yeniyol Caddesinde hırkayı çıkarıp  elime almıştım. Düşse düşse orada düşmüştür. Ama oraya varıncaya kadar gözlerim yerde yitiğimi aranmalıydım.

Yürüye yürüye Meram Sanayii ışıklarını geçtim. Tankın önüne gelince, Lastik Durağına doğru geçerken Havzan tarafına dönen kavşakta kağıt mendile benzer katlanmış bir kağıt dikkatimi çekti. Bir baktım ki üzerinden araba izi geçmiş kağıt benim aradığım kağıttı. Yazılı olmayan dışı lekelenmişti ama içi ve bana lazım olan kısım tertemizdi. Aynı katladığım gibi düşmüş, açılmadan arabalar da üzerinden geçmişti. Ters yüz edip elime tutuşturdum. Bu kağıdı düşürüp benim emanetime ihanet eden cebime koymadım. Güzergâhımı Havzan tarafına çevirdim. Kağıdı elimde götürürken bir musibet bin nasihatten evladır sözü gereği, gördüğüm otobüs durağının bankına kağıdı koyup iki sayfanın birden fotoğrafını çektim. Kaybolursan kaybol artık diyerek kağıda rest çektim. Öyle zannediyorum kağıt korkmuştur. Dili olsa da bir söylese.

Hasılı sevincime diyecek yok. Beni uğraştırsa da yitiğimi araya araya buldum. Küçük kağıda sevinilir mi demeyin. Küçük ve değersiz olsa da yitiği bulmanın sevinci bir başkadır. Hem ben öyle büyük şeylere değil, küçük şeylerle mutlu olmayı bilen biriyim. Bulamasaydım, yukarıda dediğim gibi ya diş hekimliğine gidip yeniden çıktı isteyecektim ya e Nabız’dan gideceğim diş hekimine röntgeni gösterecektim ya da özel diş hekimine gidip yeniden röntgen çektirip muayene olacaktım. Gördüğünüz gibi alternatiflerimi düşünmüştüm. Yeter ki bir dişçiye gideyim.

Siz siz olun, yitiğinizi iğnesini karanlıkta kaybeden Nasrettin Hoca’nın bu yitiğini aydınlıkta araması gibi aramayın. Nerede kaybetti iseniz orada arayın. Sadece yitik değil, her şeyi yerinde arayın. Çünkü çözüm yeri orasıdır. Mesela bir yerde adalet yitikse, bunu da orada aramak lazım. En iyisi hiçbir şeyi yitirmemek değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder