Bir önceki yazımda kıyılan tüm nikahların
resmi nikah hüviyetinde olduğunu, bugün adına imam, hoca ya da dini dediğimiz
nikah türünün 1926 yılında çıkarılan Medeni Kanunla birlikte nikah kıyma
görevinin belediyelere verilmesi üzerine acaba nikahımız oldu mu tereddüdü
üzerine çıktığını başkasından alıntı yapmak suretiyle izah etmeye
çalışmıştım.
Bu yazımda da 1926 yılından beri nikah
konusunda devam eden çift başlılığa işaret ederek kıyılan dini nikahın
sakıncalarına ve gereksizliğine işaret etmek istiyorum.
Öncelikle nikahın hocalısı, imamlısı ve
dinisi olmaz. Nikah nikahtır. İki şahit huzurunda evlilik çağına gelmiş
reşitlerin kendi gönül rızası ile evlenmek istediklerine dair icap ve kabulde
ibaret beyanlarının kayda geçirilmesinden ibarettir nikah. Evlendiklerine dair
imza ve hazırlanan belge her iki tarafa da sorumluluk yükleyen ve geçerliliği
olan bir belgedir. Evliliği sağlama alan bir mukaveledir. Medeni hukukun nikah
kıyma yetkisini belediyeye ve muhtara vermesi dolayısıyla dini nikah kıyma
ihtiyacı doğuyorsa, müftülere de nikâh kıyma yetkisi verildi. İsteyen gider,
nikâhını müftülere kıydırır. Ki müftünün kıydığı nikah da resmidir. Resmi
nikahlarda dua yok, biz bu yüzden dini nikah kıydırıyoruz denirse, kişilerin
resmi nikahın akabinde evlendiklerine dair belgeyi gösterdikten sonra dini
nikah kıymalarının önünde bir engel yok. İçi rahat etmek isteyen bu yola
başvurabilir. Anlatmak istediğim, tek ve vazgeçilmez olan resmi nikahtır. İster
belediye başkanı ister görevlendirdiği memur ister müftü ister imam nikahı
kıysın ama kıyılan bu nikahın tarafları bağlayan bir hüviyeti olsun. O yüzden
dini nikahla bu toplumun yüzleşmesi gerekir. Böyle bir nikahın olmadığını başta
Diyanet olmak üzere bu alanda söz sahibi olanlar ikna edici bir dil ile topluma
açıklamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder