1. "Dinlemeden cevap
vermek,
2. Anlamadan karşı
çıkmak,
3. Bilmediği şey hakkında
hüküm vermek,
cahilin
sıfatlarındandır".
Bu cümle sanal alem
ve sosyal medyada güzel sözler muvacehesinde paylaşılıyor. Sözün sahibi kimdir,
tespit edemedim. Kimi Hz Ali'ye kimi de Cafer-i Sadık'a atfederek kimi de isme
yer vermeden paylaşmış. Yazı açık ve ne demek istediği belli ise de
izninizle bu yazıyı biraz açmak istiyorum.
1.Dinlemeden
cevap vermek. Sözü kişinin ağzına tıkmak ve onun ağzından almak, kişinin
sözünü bitirmesine gerek duymadan araya girmek, tek kelimeyle o sözün sahibine
yapılan saygısızlıktır, muhatabın ve sözüne değer vermemektir. Bir diğer husus,
cümlesini bitirmeye fırsat vermemek, o kişiye senin ne söyleyeceğini biliyorum
anlamında bir niyet okuyuculuğudur. Bu konuda çoğumuz sınıfta kalır. Çünkü bunu
toplum olarak çok yapıyoruz. Toplumdan geçtim, vekillik görevinde bulunan siyasilerimiz,
isminin önünde Prof. unvanına sahip akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz vs.
TV'lerdeki tartışma programlarında birbirlerinin sözünü kesmek suretiyle bunu
bol bol yapıyorlar. Hatta birbirini dinlemeden karşılıklı konuşuyorlar.
Konuşurken de seslerini yükseltiyorlar. Yani okumuş olsalar da cahilliğin en
güzel örneğini veriyorlar. Haklarını yemeyelim ve genellemeyelim. Zira bu tür
programlara çıkıp muhatabını güzelce ve sessizce dinleyen, hiç araya girmeyen
ve söz kesmeyen konuşmacılar da var. Söz sırası geldiğinde konuşurlar. Bunlar
da güzel örneklerdir.
2. Anlamadan
karşı çıkmak. Bu da iletişim esnasında sıkça karşılaştığımız ve başvurduğumuz
yollardan birisidir. Burada da bir niyet okuyuculuğu ve muhataba karşı bir önyargı
söz konusudur. Cahilin sıfatı olan ilk cümle olan dinlemeden cevap vermek kısmının
doğal bir sonucudur. Muhatabı amasız, fakatsız dinlemedikçe, ona olan peşin hükümlülüğü
terk etmedikçe cahilin sıfatlarından olan bu vasfı da maalesef işlemeye devam ediyoruz.
İşin garibi, tüm bunları yaparken anlamadığımızı da kabul etmiyoruz. Hatta bazen
karşı çıktığımız kişiyle o konuda aynı düşündüğümüz bile olabiliyor. Mesele anlaşıldıktan
sonra geriye onca tartışma ve birbirimizi kırıp geçirdiğimiz kalıyor.
3. Bilmediği şey
hakkında hüküm vermek. Bu sıfat da bize yabancı değil. Zira çoğumuz işin içindeyiz.
Bilip bilmeden her konuda bana göre deyip lafa giriyoruz olur olmaz konuşuyoruz.
İlmin yarısı “bilmiyorum” kıstasını hiç örnek almayız. Aslında, tüm bildiklerimiz
sağdan soldan duyduğumuz bilgi kırıntılarını karşı tarafa anlatmaktan ibarettir.
Bu işi uzmanlarına ve ehline bırakalım, bu konuda bilgi sahibi değilim, konuşmak
için araştırma yapmam lazım demeyiz ve her konuda ahkam keseriz.
Sonuç olarak cahilin vasıflarından bu üç sıfata baktığımız zaman kendimizle ilgili bir özeleştiri yapıp “Ben kendimi alim ve bilen sanıyordum. Her konuda fikrimi söylüyorum. Demek ki bu yaptıklarım cahilin vasıflarındanmış. Alim değilsem de cahil olmamaya özen göstereceğim” diyebiliyor muyuz? Diyebiliyorsak, formülü bulduk demektir ve gereğini yapalım. Yok, ben bu halimden memnunum, zira cahillik bana yakışıyor diyorsak, bu vasfımıza hayırlı olsun demek düşer bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder