İman tariflerinden bir
tanesi de "Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, uzuvlarla amel"
şeklindedir. Tanıma baktığımız zaman burada imanın üç yönü ortaya çıkmaktadır.
Dil ile ikrar, kişinin inandığını dili ile söylemesidir. İmanın bu kısmı,
kişinin insanlar nezdinde Müslüman muamelesi görmesi içindir. Kalp ile iman ise
kişinin Allah katında Müslüman kabul edilmesi için gereklidir. Uzuvlarla amel
bazı mezheplerce imanın özünden kabul edilmese de imanın bu kısmı, dil ile
ikrar ve kalp ile tasdikin dışa vurumudur.
İnanan insanlar için
inandığını dil ile ifade etmesi, kalbini bilmesek de kişinin kalben inanıyorum
demesi en kolayıdır. Esas zor olanı ise uzuvlarla amel edilmesidir. Ne demek
uzuvlarla amel? Dil ve kalp ile ifade edilen inancın pratiğe dönüştürülmesidir.
İnanan bir insanın samimiyeti de burada ortaya çıkar. Bu, bir küpün içindekinin
dışına sızması gibidir.
Kişi inancında yani
inanıp inanmama da özgür olduğu gibi dininin gereklerini yerine getirip
getirmeme de özgürdür. Dileyen yerine getirir, dileyen yerine getirmez. Fakat
kelimeyi şehadet veya kelimeyi tevhit ile ifade edilen imanın makbul bir iman
olması için dil, kalp ve eylem birliğinin olması gerekir. Çünkü samimiyet ve
içtenliğin göstergesi ameldir. Amel yoksa o kişinin imanının zayıf olduğuna
hamledilir. Bu konuda Müslümanların durumu nedir diye baktığımızda, çoğunluğun
sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Çünkü söz var fakat eylem yok. Böyle imanı
Akif, sinede yük olarak kabul eder. Müslümanların en büyük sınavı bugün budur.
Çoğunluk böyle olmakla beraber bunlara inancın gereklerini niye yerine
getirmiyorsun dendiğinde, genelde “Dini vecibelerimi, dünya meşgalesi ve
tembellikten yerine getiremiyorum. Maalesef en büyük eksikliğim bu” şeklinde
cevap verildiğine şahit oluyoruz. Böyle diyene de bir şey diyemiyorsun. Çünkü
eksikliğini biliyor.
Bunların dışında yani
tembellikten dolayı dini vecibelerini yerine getirmeyenlerin dışında bir başka
kesim daha var ki bunların sınavı daha büyüktür. Kim bunlar derseniz? Dilinden
ayet ve hadisi düşürmeyen, referansını hep dinden alan, örneklerini hep İslam
tarihinden veren, hep dinle yaşayan ve dini de kimseye vermeyen tiplerdir.
Bunların imtihanı da söz ve eylem çelişkisi şeklinde kendini gösterir. Bu kesim
için Saf süresi 2. ve 3. ayetinde geçen “Ey iman edenler, niçin yapmadığınızı
söylersiniz. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında çok çirkin bir
davranıştır.” ayetlerini örnek olarak verebiliriz. İslam’a en büyük zararı
verenler de bunlardır. Dine biraz ilgi duyanlar bu tiplerin söylem ve eylem
çelişkisini görünce “Böyle Müslüman olacağıma olmayayım, daha iyi” diyebiliyor.
Bu tipleri nasıl tanırız? Bunlar dinin ne kadar değeri varsa hoyratça
kullanırlar. Öyle güzel konuşurlar ki sanırsın, dünyanın en iyi ve en dürüst
insanıdır bunlar: Adaletten bahsederler ama adil değildirler. Ehliyet ve
liyakatten dem vururlar ama sadakati liyakatin önüne geçirirler. Doğruluktan
bahsederler ama doğru değildirler. Söz verirler, sözlerinde durmazlar. Şefkat
ve merhamet derler ama acımasızlıkta nice zalimlere taş çıkartırlar. Yapıp
ettiklerini, olduğundan farklı göstermeyi çok iyi bilirler. Başkasıyla mücadele
ederken din hep yanlarındadır. Önce dini öne sürerler. Her kim yaptıklarını
eleştirmeye kalkarsa; “Bakın, dinin bir emrine karşı çıkıyorlar. Bunlar din
düşmanı. Aman ha…Fırsat bunların eline bir geçerse, ne yapacaklarını varın siz
düşünün” diyerek aba altından sopa gösterirler. Hedef göstererek ayakta kalmayı
becerirler…
Bana tembellik ve
birtakım zaafları yüzünden dinin gereklerini yerine getiremeyen insanlar mı
yoksa söylemleri hep din olan ama eylemleri söylemleriyle çelişen insanlar mı
daha tehlikeli deseniz; hiç tereddütsüz, dini hoyratça emellerine alet edenler
daha tehlikeli derim. Birinci kesimin zaafları kendisini bağlar. Zararı da
kendilerinedir. Sorumluluklarını yerine getirememenin cezasını çekeceklerdir.
Ama söz ve eylem çelişkisi içinde olanların vebali daha büyüktür. Çünkü burada
dini kullanma vardır, insanları kandırma vardır. Böylelerinin çelişkilerini
gördüğü halde eleştirmekten imtina eden ve görmezden gelen hatta bu tipleri
ölümüne savunmaya kalkan insanların da vebali büyüktür.
Hasılı, söz ve eylem
çelişkisi yönünden toplum olarak çok temiz değiliz. Toplumun her kesiminde
böylelerine rastlamak mümkün. Ama toplumun affetmediği ve beyninin bir kenarına
not ettiği kesim, dininin gereklerini yerine getirenden ziyade dinle yaşayan
kesimdir. Çünkü bu tiplerin dini emellerine alet ettiği düşünülüyor.
* 01/10/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder