Ana içeriğe atla

Mukadder Son *

İncinen incitir/İnciten incinir. 

Zulmeden, zulme uğrar/Zulüm gören zulmeder. 

Şiddet gören, şiddet uygular/Şiddet uygulayan, şiddete maruz kalır. 

Ayıplayan ayıplanır/Ayıplanan ayıplanır. 

Hakaret eden hakarete uğrar/Hakarete uğrayan hakareti tadar.

Had bildirene had bildirilir. 

Başkasını küçümseyen küçümsenir.

Algılarla sonuç almaya çalışan bir gün algılara teslim olur.

Başkasına iftira eden iftiraya uğrar.

Yalan söyleyene yalan söylenir.

Gerçekleri gizleyene gerçekler gizlenir.

Kendisiyle yüzleşmeyen, suçu hep başkasında arar. Bir gün başkası da aynısını yapar.

Baskı kuran, baskıyla susturan kişi, bir gün bir başka baskıyla susturulur.

Ehliyeti bırakıp sadakate sarılanlar, ihaneti en yakınlarından görürler. Hainler de en sadıklar arasından çıkar.

Gücü ve şöhretiyle herkese ayar verenlere bir gün bir ayar veren çıkar.

Gerilimden beslenenler, bir gün bir gerilimle vurulur.

Eden bulur.

Başkasına gülene bir gün gülünür.

Başkasının derdiyle dertlenmeyip görmezden gelenler, bir gün başka dertlere duçar olurlar. İşte o zaman yanlarında kimse kalmaz. Kalabalıklar arasında yalnızlara oynarlar.

Güç zehirlenmesi yaşayanlar başka bir güce teslim olurlar.

Son söyleyeceğini ilk başta söyleyenler, söylediklerini ölçüp tartmayanlar, bir gün tükürdüklerini yalarlar.

Başarısını hep kendine mal edenler hubris sendromuna yakalanırlar. Yenilgiye asla razı olmazlar. Ama her çıkışın mutlaka bir inişi vardır.

En ufak bir hatalarında dostlarının hatalarını deve yapanlar ya da dostlarında kusur arayanlar dostsuz kalırlar.

Ben, tüm bu örneklere ve daha fazlasına sünnetullah/âdetullah derim. Zira Allah’ın toplumsal yasalarıdır bunlar. İnanırım ki Allah’ın yasasında/kaderinde/sünnetinde bir değişiklik olmaz.

*09/12/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde