At,
karbonat, siyaset hepimizin bildiği isim ve kavramlardır. Başına İngiliz
getirilince daha bir önem kazanıyor, aranan bir isim ve kavram olup
çıkıveriyor. İngiliz atı, İngiliz karbonatı ve İngiliz siyaseti gibi…
Nedir
bu İngiliz atının özelliği diye küçük bir gezinti yaptım. İngiliz atının
özelliği, Prof. Dr. Donna Landry'nin yaptığı araştırmaya göre, İngiliz atları
"Uzun yol gidebiliyorlar.
Yorulmadan, üzerindeki yükü uzun mesafe taşıyabiliyorlar." Yine
araştırmada Landry, İngiliz atının kökeninin Osmanlı'ya dayandığın, 1650-1750
yılları arasında Osmanlı'dan götürdükleri atları İngilizlerin ıslah edip
eğittiği ve bugünkü konumuna getirdiği sonucuna ulaşır. O tarihlerde
İngiltere'de at yok mu? Var elbet. Ama İngiltere'deki atlar, ''O dönemlerde İngiliz atları ya küçük
boydalar ya da oldukça büyükler. Büyükler at arabalarında kullanılıyor. At
arabası dışında ulaşım ve savaşta kullanılacak dayanıklı atları yok."
Gördüğünüz gibi at bizim, ama yetiştiren İngiliz ve tarihe İngiliz atı diye
geçiyor.
Sodyum
bikarbonat, diğer adıyla İngiliz karbonatı, faydalı alkali bir madde olup halk
arasında kullanımı yaygındır. Tıp ve eczacılık sektörü kabul etmese de İngiliz
karbonatı kanser dahil birçok hastalığa iyi geldiği belirtilmektedir.
İngiliz
siyasetine gelince, dünya siyasetine hakimdir. Her olayın ve işin arkasında
mutlaka bir İngiliz eli vardır. Fakat hiç ön planda olmazlar. Kimseyle kavga
etmezler, fazla konuşmazlar. Neredeyse sömürmediği ülke kalmamıştır. Buna
rağmen hiçbir ülke bu devlete düşman değildir. Ülke yönetimine kim gelirse
siyasetleri değişmiyor. Sanırım siyaset okulları var. Politikaları günübirlik
değildir, uzun solukludur. Ne askeri ölür ne de bir ülkeyle kriz yaşar. Geri
planda dursa da dünya siyasetinde etkindir. Diğer imparatorluklar sona ermiş
olsa da İngiltere hala dimdik ayakta. Girdiği yerde, yaptığı işte kaybettiği
pek vaki değildir. Siyasetlerinde soğukkanlılık hakim, duygusallığa ve hamasete
yer yok.
İngiliz
ile anılan şeyler sadece bu verdiğim örneklerden ibaret değil. Birçok şeye
öncülük yapmış ve o şeyin beşiği kabul edilir. Demokrasinin beşiği, futbolun
beşiği gibi. Yine İngiliz anahtarı da ismiyle özdeşleşmiş ilk akla
gelenlerdendir.
İngiliz
hayranı değilim. İngiltere'nin reklamını da yapacak değilim. Birçok ürünün,
siyasetin, demokrasinin başında İngiliz'in ismini görünce bu ülke neredeyse
marka olmuş. Buradan hareketle İngilizler çok özel bir millet mi diye
sorabiliriz. Sanmıyorum İngilizlerin diğer milletlerden çok farklı olduğunu.
İşlerini daha iyi yaptıklarını ve marka olmak için çabaladıklarını
söyleyebilirim. Öyle ki başka bir dil öğrenmeye de ihtiyaçları yok. Çünkü dünya
onların dilini konuşuyor. Yani dilleri bile marka.
Geriye
dönüp bakıyorum. Bizim İngilizlerden ne eksikliğimiz var? Zeka bakımından daha
mı geriyiz? Bir şeyi yapmaya gücümüz, imkanımız ve kapasitemiz mi yok? Bu
özellikler fazlasıyla bizde de var. Ama ne yazık ki dünyaya pazarlayabildiğimiz
ve marka olmuş bir ürünümüz yok. Ne arabamız var ne siyasetimiz ne atımız ne de
karbonatımız. Ham maddemiz yok desek... Yukarıda kısaca değindiğim gibi
İngilizler bizim atı götürüp eğitmişler. Maalesef elimizdekini bile
değerlendirememişiz. Demek ki at sahibine göre kişner sözü boşuna
söylenmemiş. Bizim at, İngiltere’de kişniyor.
Yanlış
anlaşılmasın! Bizde hiçbir şey yok mu? Yanılıyor olabilirim ama tespitlerime
göre bizde -geçmişle- övünme var, başkasını beğenmeme var, başkasını eleştirme
var, mazeret üretme var, yapamadıklarımıza gerekçe bulma var, savunma
refleksimiz yüksek. Çok konuşuruz, ürettiğimiz bir şey yok. Hamaset, heyecan ve
dolduruşa gelme var. Bir yönümüz daha var: başkasının üretip marka yaptığı ürünleri
satın alıp kullanmasını iyi biliriz.
Bırakalım
İngilizleri; dünya bir yana, biz bir yanayız. Bu yüzden "Bir Türk dünyaya
bedel" deriz. Nasıl bedel isek... Keşke "bedel" olacağımıza;
adımızı taşıyan, marka değerinden dolayı aranan bir tek ürünümüz olsaydı…
*23/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*23/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder