Ana içeriğe atla

Oldun mu Trump Gibi Olacaksın *


ABD'de doğmak varmış. Belli ki yanlış bir ülkede doğmuşum. Şayet ABD'de doğmuş olsaydım bahtım açılır, hedeflerimi bir bir yerine getirirdim. Hayallerim gerçek olurdu. Hatta ABD başkanlığı bile hiçten değildi. Ben kör talihime yanayım.

Yine ne oldu demeyin. Trump'a gıpta ediyorum. Daha doğrusu kıskanıyorum. Görmüyor musunuz Trump, bey gibi yaşıyor. Ne derdi var ne de tasası. İş için Beyaz Saray'a bile gitmesine gerek yok. Twitter aracılığıyla hem ülkesini yönetiyor hem de dünyaya ayar veriyor. O kadar çok paylaşım yapıyor ki dünya onu izlemekte zorlanıyor. Paylaşımlarında bir özen yok, bir uyum yok. Aklına ne geliyorsa yazıyor. Bir paylaşımını az sonra bir diğer paylaşımı nakzedebiliyor. Dünya bunu çelişki olarak görse de Trump bunu dert edinmiyor. Çünkü tek parolası var: Değişmeyen değişimdir. Bu; olması gereken, insan sürekli gelişim ve değişim halinde zaten diyebilirsiniz. Trump'ınki anlık değişim. Yine twitter aracılığıyla öğreniyoruz durumunu. Kah hakaret ediyor, kah kızıp tehdit ediyor, kah batırırım diyerek ekonomik yaptırımlardan söz ediyor. Kah küsüyor kah espri yapıyor, kah uluslararası ilişkileri askıya alıp tanımıyorum diyor, kah devletlere ceza kesiyor.

Sanırım ABD'nin mevcutlar içerisinde en iyisi olmalı ki başkan seçildi ve ABD'yi temsil ediyor. Ne devlet geleneği var ne de diplomatik dil. At ve sığır yetiştiriciliğinde ne öğrendiyse aynısını ülke ve dünya yönetiminde de gösteriyor. Dünyanın ihtiyaçlarını iyi biliyor. Nerede bir terör örgütüne ihtiyacı varsa hemen orada bir terör örgütü kuruyor. Örgütü, önceleri el altından desteklerken şimdilerde alenen destekliyor. Dünyanın meşru devletiyle terör örgütünü birbirine kırdırıyor. Kendisi de bunu seyrediyor. Baktı ki eliyle büyüttüğü terör örgütü iş çıkaramayacak. Apar topar meşru devletle terör örgütü adına masaya oturuyor ve anlaşma imzalıyor. Yaptıklarında da bir anormallik görmüyor. Nasılsa garibine gitse de dünya bu çelişkiler yumağını izliyor. Dünya, bana dokunmayan bin yaşasın anlayışı ile yaşadıkça ABD adına Trump neler yapmaz ki. Çünkü dünya öküzün trene baktığı gibi bakıp sessiz kaldıkça dünyayı hesaba katmayan ABD, doğru yoldayım diyerek yoluna tam gaz devam ediyor.

Yanlış yaparsam karizmayı çizdiririm diye de düşünmüyor. Nasılsa hep kazanan o oluyor. Terör örgütlerini desteklerken param yok, bu iş maliyetli de demiyor. Çünkü karşılığı olmayan parası dünyada tedavülde. Her ülke onun parası üzerinden kendisine çalışıyor. Dünyanın en borçlu ülkesi olsa da mesele değil. Yaptığı masrafı fazlasıyla Arap krallarına fatura ediyor.

Hasılı attığı twetlerle Trump, dünyaya ayar veriyor. Devletler tedirgin oluyormuş, sorun değil onun için. Dünya sıkıntı yaşadıkça o keyif alıyor. Kıskanılmaz mı bu adam... Zira tam bana göre.

*21/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde