Ana içeriğe atla

Türkiye Dış Dünyada Niçin Yalnız?

Türkiye, ne zaman yurt dışında bir operasyon yapmaya kalksa veya herhangi bir ülke ile bir gerilim yaşasa birkaç ülke dışında bizi destekleyen ülke neredeyse yok gibi. Görebildiğim kadarıyla sadece Filistin meselesinde öncülük yaptığımızda dünyayı yanımızda görebiliyoruz. Kimse yanımızda yer almayınca kızıp bağırıyor, hayıflanıp duruyoruz. Bu durumda ben de aynı durumdayım.

Şimdi başka ülkeleri bir an için bir tarafa bırakalım. Dünyada niçin yalnızlara oynuyoruz? Bunun nedenlerini irdelemeye çalışalım:
1.Dünya bloklaşmış dünyada ait olduğu bloğunun yanında yer almakta ve bloktaki rolünü oynuyor, oyun dışına çıkmıyor veya çıkamıyor.
2.Dünya güçlüden yana tavır almaktadır. Çünkü her ülkenin bir yumuşak karnı vardır. Güçlülerin bu yumuşak karnı kaşıyacağını düşünür ve devletler durup dururken başıma iş açmayayım endişesini taşımaktadır.
3.Dünya tarafını seçerken olaya realist yaklaşmaktadır. Olaya duygusal bakmamaktadır.
4.Haber ajansları bir haberi yanlı vermektedir. Verilen haberler dünya kamuoyunda bir algı oluşturmaktadır. Dünya devletleri de bundan etkilenmektedir. Habere göre tavır almaktadır.
5.İnsanları ve devletleri etkileyen güçlü bir lobi var. Bu lobilerin gücü hem haberlere yansıyor hem de el altından devletlere baskı uyguluyor vs.

Dünyada yalnız kalmamızda bizim de payımız olabilir mi? Şimdi de bunun üzerinde duralım:
1.Kendimizi anlatma sorunumuz var. Devletleri ve dünya kamuoyunu etkileyecek yeterince gücümüz yok.
2.Bir konuda dünyayı yeterince bilgilendiremiyor ve onları ikna edemiyoruz. Aleyhimizde çalışanlar bizden önce devletleri etkiliyor.
3.Devletleri kapalı kapılar ardında ve ikili görüşmelerle, masalarda etkileyeceğimize meydan ve ekranlarda bol bol açıklama yapıyoruz.
4.Uluslararası ilişkilerde geçerli olan diplomatik dilden uzak bir dil kullanıyoruz.
5.Uluslararası ilişkilere çıkar ilişkisi açısından bakmıyoruz. Olaylara duygusal ve hamasetle yaklaşıyoruz.
6.Dünya niçin bizimle değil, onların gönlünü ve desteğini nasıl kazanabiliriz, bizim de bir hatamız var mı diye kafa yoracağımıza, var gücümüzle karşı çıkan devletleri eleştiriyoruz. 
7. “Biz haklıyız. Bu yüzden dünya özellikle tarihi ve kültürel bağı olan ülkeler bizim yanımızda yer almak zorunda” gibi bir anlayışa sahibiz.

Dünya ülkelerinin bir olayda yanımızda niçin yer almadığını ve bunda bizim payımızın olup olmadığını izah etmeye çalıştım. Elbette her ülkenin olayı değerlendirişi farklı olabilir. Gönlü bizimle olmasına rağmen pozisyonu ve özel durumu gibi nedenlerle birçok ülke yanımızda görünmek istemeyebilir. Bu duruma kızalım kızmasına. Ama kızmanın pek faydası olacağını sanmıyorum. Üzerinde düşünmemiz gereken niçin dünyayı ikna edip yanımızda yer almalarını sağlayamadık olması lazım. En fazla da yanımızda olmasını istediğimiz İslam ve Arap dünyası ve Filistin niçin bizimle değil? Bahsettiğim dünya için “Kelin merhemi olsa başına sürer” sözünü söylersem, sanırım gerisi kalsın dersiniz.
Her yönüyle güçlü bir ülke olur ve bölgemizde ve dünyada oyun kurucu bir aktör olursak bugün bizim yanımızda görünmek istemeyen devletlerin çoğu yanımızda saf tutar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde