Dünyada
nerede bir terör örgütü varsa o terör örgütünün arkasında ABD var desem yanlış
olmaz, hatta tam isabet olur: El-Kaide, Taliban, PKK, YPG, DAEŞ, FETÖ bu
ülkenin eseri terör örgütlerinden birkaçı. Bunların hem fikir babası hem onları
kuran hem eğiten hem silah ve teçhizat sağlayan hem arkasında koruyup
kollayanıdır. Önce örgütü kurduruyor, örgüt kanlı eylemlerine başlayınca terör
örgütüyle mücadele etmeye başlıyor. Yeter ki bir ülkeye girmek istesin, yeter
ki bir ülke ile adını koymadığı bir savaş yapmak istesin. Terör örgütünün
arkasına saklanıyor ve işini yürütüyor. Belki de büyük görünmesi bu
hinoğlu hinliğindendir.
Suriye
iç savaşını bahane ederek DAEŞ ile mücadele edeceğim diye önce Suriye’nin üçte
birine konuşlandı. DAEŞ ile mücadele etmek için YPG adı altında PKK’yı
hazırladı. Onları yedirdi, içirdi, onlara tırlar dolusu silah sevkiyatı yaptı
ve eğitti. Anlayacağınız bir terör örgütüyle mücadele için bir başka terör
örgütünü sahaya sürdü. Yani maşaya karşı maşayı kullandı.
Fırat'ın
doğusunda, sınırımız boyunca yerleşen ve bizi tehdit eden bu örgüt ile ilgili
Türkiye, ABD'ye defalarca endişesini dile getirdi ve fiili durumu
kırmızıçizgisi ilan etti. Ama ABD, Türkiye'nin bu endişelerine kulak tıkadı.
Türkiye operasyon yaparım dedikçe ABD, bunu blöf sandı. Sonunda Türkiye,
Fırat'ın doğusuna, ABD'nin karşı çıktığı bir operasyon başlattı. ABD,
askerlerini geriye çekerek eğitip teçhiz ettiği PKK'nın başarısını görmek
istedi. Operasyonun ilk gününden itibaren PKK, istediği gibi bir varlık
gösteremeyince ABD, PKK’yı beğenmedi. “DAEŞ ile mücadelede iyi iş gördü ama
Türkiye’ye karşı varlık gösteremedi” dedi. Yardımcısını ve Dışişleri Bakanını
apar topar Türkiye'ye gönderdi.
ABD
ile 17.10.2019 günü Ankara'da yapılan ikili görüşme, uzun sürdü ve sonunda
Türkiye ile ABD arasında anlaşma sağlandı. ABD, terör örgütünü Türkiye'nin
istediği 32 km içe çekme garantisi verdi. Türkiye operasyonlara ara vererek beş
gün boyunca terör örgütünün çekilip çekilmediğini izleyecek.
ABD
niçin böyle bir yolu izledi? Bence ABD, besleyip büyüttüğü PKK’nın Türkiye’ye
kök söktüreceğini düşündü. Operasyon başlatan Türkiye’nin kınanması istenince
BM’de veto hakkını kullandı. İşler istediği gibi gitmeyince Türkiye’yi ekonomik
yönden batırmak ve yaptırımlar uygulamakla tehdit etti. ABD’nin tehditlerine
pabuç bırakmayan Türkiye, operasyonu hız kesmeden devam ettirdi ve kısa zamanda
geniş bir alanı terör örgütünden temizledi. Çok güvendiği ve yıllardır besleyip
büyüttüğü ve büyük başarılar beklediği terör örgütü varlık gösteremeyince kendi
ayağıyla gelerek Türkiye’nin isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Gerekçesi
de insanlar ölmesin. Yesinler senin barışseverliğini…
ABD
ile Türkiye arasında imzalanan 13 maddelik anlaşmaya ABD ne kadar uyar, bunu da
zaman gösterecek. Çünkü ABD dediğimiz bir devlet; günü gününe, saati saatine
uymayan bir devlet. Her an imzaladığı kararları uygulamayabilir, askıya alabilir.
Zaten bir terör örgütüyle çalışmayı mubah gören bir devletten her şey beklenir.
Ama bu sefer ABD, altını imzaladığı anlaşmaya sadık kalacak gibi. Çünkü yatırım
yaptığı PKK’nın gözünün önünde eriyip gitmesine ve karizmasının çizilmesini
gönlü razı olmadı. Çok masraf ettiği ve umut bağladığı PKK’yı daha geri planda
eğitmeye devam edecek ve ileride başka amaçlı kullanacak diye düşünüyorum.
Sonu
ne olursa olsun Türkiye, başta ABD ve dünyanın diğer sömürge ülkelerinin
tehdit, ambargo ve kınamalarına aldırmadan bir operasyon başlatarak benim şakam
yok dedi ve dişini gösterdi. Askerimiz de kısa zamanda beklenenden daha büyük
bir başarı elde etti. Gözünü budaktan sakınmayan Türkiye, hem yaptığı
operasyonla hem de ABD’yi masaya oturtarak diplomatik bir başarı elde etti. Sahada
kazanan Türkiye, masada da kazanmaya başladı. Umarım bu şekil sonuç alıcı diplomatik
başarıların arkası gelir ve anlaşmada oyun içerisinde bir oyun yoktur.
***19/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
***19/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder