Ana içeriğe atla

Hayata Dair *


*Profesyonel siyasetçi değilseniz amatörce siyaset yapmayın. Bırakın bu işi, bu işe soyunanlar yapsın. Siz kendi işinize yoğunlaşın. Siyasetiniz sandıkla sınırlı kalsın. 
*Ömrünüz birini veya birilerini savunarak veya kötüleyerek geçmesin.  Unutmayın ki hiçbir kişi veya kişiler her daim iyi, her daim kötü iş yapmaz. Felsefeniz doğruya doğru, yanlışa yanlış olsun. Sevip saydığınız kişinin yanlışını ilk siz söyleyerek karşı çıkın. 
*Kendinizin bir fikri olsun. Fikirleriniz doğrultusunda yaşayın. Kişiyi değil, fikirlerini benimseyin. Çünkü kişiler bugün var, yarın yok ya da o kişi sizi yarı yolda bırakabilir. 
*Sloganik yaşamayın. Söylediklerinizi pratiğe geçirin. Derinlemesine düşünün. İlla sloganik yaşayacaksanız yaşantınız sloganik olsun.
*Rakiplerinize, rakip bildiklerinize veya sizinle zıt düşünceye sahip olanlara önyargılı yaklaşmayın. Onları önce dinlemeye ve anlamaya çalışın. Niçin benimle aynı düşüncede değiller, niye onları ikna edemiyorum diye kafa yorun. Asla diyalog ortamını kesmeyin. Kendinizden dolayı kimseyi düşüncenize düşman etmeyin.
*Kendi düşüncenizi sık sık gözden geçirerek güncelleyin. Yanlışlarınızı ayıklayın. Zaman zaman acaba yanlış yolda mıyım diye kendinizi sorgulayın. Özeleştiri yapın. Hatanızı tespit edince özür dileyerek hatadan vazgeçin. Çünkü özür dilemek bir erdemliliktir. 
*Sabit fikirli olmayın. Fikrinizi değiştirebileceğinizi hesaba katın. Çünkü fikirler olaylara, zamana, yaşa bağlı olarak değişebilir. Fikrinizde sabit olup zamanın ruhuna uygun olarak kendinizi yenilemezseniz fikrinizin fanatiği olursunuz.
*Doğru, sadece sizin savunduğunuzdan ibaret olmayabilir. Doğruya giden birden fazla yol olabilir. Bu yüzden rakiplerinize empati ile bakın. Rakibinizin fikrine bakışınız, yüzeysel bilgi ve duyumlardan ibaret olmasın. Eleştiriden önce derinlemesine bir araştırma yapmak lazım.
*Hayatınızı başkasını kötülemek ve eleştirmek üzerine kurmaktansa kendi doğrularınızı anlatın. Kimseyi fikrinden ve yaptığından dolayı kınamayın, ayıplamayın ve gülmeyin. Çünkü bugün ayıpladığımız ve güldüğümüz yarın başımıza gelebilir.
*Bir görev ifa ediyorsanız görevinizi tadında bırakın. Kendinizi bulunmaz Hint kumaşı bilmeyin. Unutmayalım ki kimse vazgeçilmez değil.
*Bir koltuk sahibi iseniz koltuğunuza değer katın. İnsanların size saygısı koltuğunuza değil, koltuğunuza verdiğiniz değerden olsun. Gücünüzü koltuktan almayın. Koltuğa güç katın. Koltuğa oturduktan sonra koltuğun değiştirdiği insanlardan olmayın.
*İşinizi düzgün yapın. Kendinizi işinize verin. İşinizi bırakıp dünyayı düzeltmeye kalkmayın. İşinizi düzgün yaparsanız dünya zaten düzelir.
*Hayattan beklentileriniz büyük olmasın. Küçük beklentilerle yetinin. Geleceğe karamsar bakmayın. Hep ümit var olun.
*Kimseyi gittiğiniz yolda bende yapmayın. Onların akıllarını kiralamayın. İnsanları etkilerken akıllarını kullanmalarına imkan verin. Yol göstericiliğimiz okullarda görev yapan psikolojik danışman ve rehber öğretmenler gibi olsun. Malumunuz rehber öğretmenler, öğrencilere yapacağını söylemez. Öğrencinin ne yapacağını kendisinin bulmasına yardımcı olurlar. Bizimki de öyle olmalı.

*04/10/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

  1. Tavsiyelerin için teşekkürler. Bunlar Lokman as nin oğluna öğütleri gibi olmuş. Lokman as nin öğütlerinin günümüze uyarlanmış hallari gibi. Çok güzel öğüt ve tavsiyelerdir. Keşke hepsine uyabilsek. Kendimizi zorlayıp uymaya çalışmalıyız. En azından uyabildiğimiz kadarına uyalım. Herkes hepsine uysa evliya olur. Ama olması gerekenlerdir. Her kim ne kadarına uyarsa o kadar kardır. Hepsini bir arada verdiğin için seni tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim hocam. Umarım uyarız.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde