Ana içeriğe atla

Haftalık Ders Programları (5)

Adana'da kadromun bulunduğu okulda toplam 11 saat olan ders yüküme girmeye devam ederken okulumuzun yakınına o zamanlarki adı düz lise olan yeni bir lise açıldı. Okulun benim branşımdan öğretmene ihtiyacı varmış. Girer misin dediler. Girerim dedim. Okulum perşembe günümü boşaltarak o okulda derse girebileceğimi söyledim.

4 saati maaş karşılığı olmak üzere toplam 7 saat derse girdim kadromun dışındaki okulda. 

Bu okulda programı bir öğretmen yapıyordu. Çünkü program yapmadan anlayan idareci yokmuş. Sağ olsun bu okul bana öyle bir program yapmış ki evlere şenlik. Sabahın yedisinde erkenden başlayan dersim ikili öğretim yapan bu okulda akşam yediye kadar devam etti. Toplam 12-14 saat dersin görüldüğü okulda ben sabahtan akşama bir saat girdim, üç saat boş bekledim. Sonra bir saat daha girdim, ardından tekrar boşa çıktım. Gören de bu adam akşama kadar derse giriyor sanır. Halbuki girdiğim ders toplamı yedi saat. Girdim mecburen. Çünkü girerim sözü ağzımdan çıkmıştı bir kere. Bir dönem boyunca hem beklemekten koruk oldum hem de Çin işkencesi gördüm.

Bir gün ders programını yapan öğretmeni gördüm. Sayın hocam kusura bakmayın. Ama böyle program yapılmaz. Yaptığın programda biraz empati yapmalısınız" dedim. "Olmuyor, ancak bu kadar olabildi" dedi. Sayın hocam, olmayacak olan ne? Nasıl komut verirsen program öyle çıkar.  Senin program nasıl düzgün çıkıyor? Lütfen suçu programa atmayalım. 7 saatlik derse siz 14 saatlik pencere açarsanız program böyle olur. Ama ben bir idareci veya programı yapan biri olsam düşmanıma bile böyle program yapıp vermem. Ayrıca Konya'da bir Anadolu Lisesine müdür olarak gidiyorum. Gittiğim zaman yaptığım programın bir örneğini size göndereyim. Bir program nasıl yapılırmış bir görün dedim. Ne mi dedi? Sessizlik. Başka ne diyecek? Adamın adı Hıdır, elinden gelen budur. Keşke beceremiyorum dese kalkıp sonundan öpecektim. Gerçi ne yaptığını bilmeyen çapsız  birinin neresini öpeceksiniz? Ağzınızı kirlettiğinize değmez. Adamın tek yaptığı yani program yapmadaki amacı kendi ve birkaç yandaşının programını en iyi şekilde yapmak. Ben de kim oluyorum? Yalova Kaymakamı kadar bile değerim yoktu onun nazarında.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde