Ana içeriğe atla

Haftalık Ders Programları (6)

Adana'dan Konya'ya yazılı sınav puanıma göre atandım. Ders Programı yapılacak. Daha önce okulun programını bir öğretmen elle yapıyormuş. Ne müdürlüğü devraldığım eski müdür ne de gelen müdür yardımcılığı yapan müdür yardımcısı biliyor. Hoş maaş ve ek dersi yapmayı da bilmiyor. İşin garibi program yapmayı ben de bilmiyorum. Neyse iş başa düştü. Bu program yapılacak.

Ben Sarayönü ilçesinde görev yapıyorum. Cihanbeyli'de müdürlük yapan bir arkadaşa telefonla öğretmen isimlerini ve girecekleri ders yükünü vererek program yaptırdım. Hafta sonu Konya merkezde buluşarak yapılan ders programını alıp pazartesi günü öğretmenlere verdim. Bir öğretmene salı günü tek ders konmuş. Öğretmene, hocam! Aceleyle bu program yapıldı, başkasına yaptırdım. Bir iki hafta idare edelim. Bu bir saat burada şık durmuyor dedim. Sağ olsun öğretmen anlayış gösterdi.

Birkaç hafta sonra bir firmanın okullara sattığı "Haftalık ders programı" ismini verdikleri programı satın aldım. Nasıl yapıldığını, ne şekilde kullanıldığını bilmediğim programın kullanılışını göstermek ve ders programını yapmak için Konya merkezden bir müdürü pazar günü okula (Sarayönü) götürdüm. Sağ olsun programı gösterdi ve bir program daha yapıverdi.

Her program değişikliğinde bir başkasını getirip program yaptırmak olmazdı. Çünkü taşıma suyla değirmen dönmezdi. Kısa zamanda uğraşa uğraşa kendimin de hoşuna giden ders programları yapmaya başladım. 

Ders programı değişeceği zaman şimdiki gibi whatsapp olmadığı için öğretmenlere imza sirküsü çıkararak "Ders programı yapımında istediklerinizi şu tarihe kadar alt tarafta bıraktığım boş kağıda yazmanızı rica ederim." şeklinde görüş istedim. 

Ders programı yapacağımda öğretmenlerin isteklerini programa komut verdim. Hiç istekte bulunmayan öğretmenleri de istekleri varmış gibi gözeterek sisteme işledim. İstediğim şekilde iyi bir program ortaya çıksın diye "programı yap" komutunu verdim. Saatlerce programın yapılmasını bekledim. Baktım olmayacak, alternatifleri devreye soktum, pencereleri birer artırdım, bazı blog dersleri ayırdım. Program yapılınca kaydetmeden her bir öğretmeni tek tek kontrol ettim. Hepsi güzel derken bir öğretmenin programını beğenmezdim. Programı bozar, yeni program yapardım. Bu şekilde 20-30 defa program yapar bozardım. Ama yorulduğuma değerdi. Çünkü ortaya herkesi memnun eden bir program çıkardı. Herkese göre programı bana göre biraz bozuk olan ders programı olursa öğretmene programını vermeden hocam! Sizin program istediğim şekilde olmadı. Diğer programda size öncelik vereceğim, kusura bakma derdim. İşin garibi benim beğenmediğim programı çoğu zaman öğretmen beğenirdi.

Benim yaptığım ders programlarında nöbetçi olduğu günün dışında hiçbir öğretmenin kolay kolay boş penceresi olmaz. Öğretmene tüm gün ders vermeyeceksem ya sabahı ya da öğleden sonrayı kapatır, araya öğle arası girmemesine özen gösterirdim. 11 yıl okul müdürlüğü yaptım. Bazı konularda bazı öğretmenlerle sorun yaşadım ama hiçbir öğretmen bana veya ardımdan çok kötü program yapardı demedi. Çünkü herkes verdiğim programı tasvip ederdi. Yapamadığım isteği hangi gerekçeyle yapmadığımı da izah ederdim.

Niyetim kendimi övmek değil. İyi idarelik yaptığım iddiasında da değilim. Ders Programı yaparken hassasiyetimi dile getirmeye çalıştım. Çok kötü program yapan idarecilere örnek olsun istedim. Başka bir amacım yok. Çünkü bir ders programı yüzünden insanlardaki adalet duygusunu yok etmemek lazım.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde