Ana içeriğe atla

Gözünü Sevdiğimin DEAŞ'ı! ***


Yıllardır Suriye ve Irak'a çöreklenmiş, sömürdükçe sömürmeye devam eden ABD, “maliyetli oluyor, hem de askerimize daha fazla zarar gelmesin” diye Suriye'deki askerini çekeceğim dedi ya. Bizim DEAŞ "Ortak, nereye gidiyorsun, daha buradaki görevin sona ermedi, sen gidersen bize kim bakacak, bizim durumumuz ne olacak, biz senin sayende buradayız" dercesine ABD askerlerine bombalı eylem düzenledi hemen. Gözünü sevsinler hiç yanıltmadılar beni.

PYD/YPG sayesinde Suriye'nin 1/3'ünü işgal eden ABD, burada bulunmasını DEAŞ ile mücadele etmeyi gerekçe göstermişti. Bunun için tüm senaryolar hazırlandı. Önce DEAŞ, Irak'ı da kapsayacak şekilde Suriye'nin hemen hemen tamamında boy gösterdi. Bu vesileyle Suriye'ye giren ABD, kendi ürettiği made in USA terör örgütüyle mücadeleye başladı. DEAŞ'ı çıkarmak için bir diğer ortağı YPG/PYD'yi gönderdi. Doğru dürüst çatışma olmadan DEAŞ, işgal ettikleri yerleri bir bir PYD'ye teslim etti. İşgal ettiği yerden güle oynaya çıkarılan DEAŞ'ın nereye gittiği, ABD'ce malum olmasına rağmen bizce meçhul. Yıllardır Suriye'de terörle mücadele ediyorum görünen ABD askerinin doğru dürüst burnu kanamadı. Niye kanasın ki? Nasılsa ürettiği DEAŞ kendisine çalışıyor, YPG emrinde. Oyun bu şekilde devam ederken ABD, işgal ettiği yerleri işbirlikçileri aracılığıyla bu oyuna devam etmek istedi. Orta yerde DEAŞ diye bir örgüt kalmadı diyenlere "Bak hala DEAŞ Suriye'de aktif, bizim askerlerimize bombalı eylem gerçekleştirdi" dercesine varlık sebebini meşrulaştırmak istiyor. Bombalama eylemini de hemen DEAŞ üstleniyor. 2011'den beri Suriye'de devam eden bu kirli oyunun devamını isteyenler DEAŞ'a bombanın pimini çektirdi.

DEAŞ'ın bu durumu -teşbihte hata olmasın. Zira taban tabana zıt- nedense bana Osmanlı'daki Akıncı kuvvetlerini aklıma getirdi. Akıncılar, Osmanlı'nın askeri teşkilatında sınır bölgelerinde düşman ülkelere akınlar düzenleyerek yıpratma harekâtında bulunan hafif süvari birliklerine verilen addır. Bu birlikler fetihlerde Osmanlı'ya büyük katkı sağlamışlardır. ABD de bir yeri işgal etmek istediği zaman öncü kuvvet olarak DEAŞ'ı gönderiyor. DEAŞ girdiği yeri yakıp yıkıyor, sivil vatandaşı öldürüyor. Ortam hazırlanınca ABD gelip çöküyor.

Burada yanlış anlaşılmasın, Akıncılar ile DEAŞ aynı işlevi görüyor demek istemiyorum. Akıncılar Osmanlı'nın bir askeri birliği iken DEAŞ, bizden yani Müslüman. Akıncılar masum halkı öldürmezken DEAŞ, Müslüman kanı akıtıyor. Akıncılar, bir yere adalet götürmeyi hedeflerden DEAŞ, gittiği yere zulüm götürüyor, gittiği yeri yaşanmaz kılıyor, İslam diyarlarını ABD’ye peşkeş çekiyor.

Bakmayın siz üstlendiği bombalı eyleminde  DEAŞ'ın 4-5 ABD askerini öldürdüğüne. Kızsak da, nefret etsek de, bunlar nasıl Müslüman böyle desek de DEAŞ, kendisine verilen görevi harfiyen yerine getiriyor. Bu görev bilincinden dolayı bize düşen DEAŞ'ı tebrik etmektir.

*** 22/01/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde