Ana içeriğe atla

Sakın Bugünlerde Ispanak Almaya Kalkmayın! *


Bugün mahallenizde semt pazarı var. Eşiniz "Bunlar bunlar alınacak" dedi, elinize bir liste tutuşturdu. Listeye şöyle bir göz atıyorsun. Genelde haftalık alınacaklar. Gitmelisin. Yoksa bir hafta boyunca ne yiyeceksin? 

Pazara gidiyorsun. Sebze ve meyve artık ne istendiyse alışverişe başlıyorsun. Listeye tekrar göz atıyorsun. Ispanak da var listede. Kaç para diye soracaksın. Çünkü Konya semt pazarında isen kolay kolay fiyat yazılmaz. Ancak sattığı, diğer tezgahlardan daha ucuza ise işte o zaman fiyat yazar. 

Sormuş bulundum ıspanağı. Fiyatını duyar duymaz kilodan feragat ederek yarım kilo ver dedim. Ardından niçin bu kadar ucuz dedim. Normal. Çünkü bugünlerde ıspanak gelmiyor dedi. Sormuş bulundum, almadan geri dönsem olmaz. Parayı uzattım. Poşeti alır almaz arkama bakmadan uzaklaştım.

Nasıl uzaklaşmam? Çünkü ödediğim para dokundu bana, hatta ok gibi saplandı. Yürüsem falan tadı yok. Sonra nasıl yiyeceğim? Söyle şunun fiyatını artık dediğinizi duyar gibiyim. Sıkı durun. Bir kilo ıspanağın kilosu 10 lira. Bereket yarım kilo alarak kar ettim. Poşete de para vermedim. Çünkü pazarın poşeti çevreye zarar vermiyor. Belki de tek karım bu. O da 25 kuruşluk bir kar.

Biz kaç aydır soğanın fiyatına bakarken  esas vurgun ıspanaktaymış da haberim yokmuş. 

Tüm bunları niye yazıyorum. Ben yandım, siz yanmayın diye. Siz siz olun, bugünlerde sakın ıspanak falan almaya kalkmayın. Eşiniz illa ıspanak olacak derse önce ikna etmeye çalışın. Bu hafta ıspanak yemezsek ölmeyiz. Pazarcıyla ortak mısın, beni mi tutuyorsun, yoksa pazarcıyı mı deyin. Baktınız hala ıspanak da ıspanak diye tutturursa dinlemeyin. Suratınızı asın, biraz yüzünüzü gösterin. Yani sert olun. Baktınız, huzurunuz bozulacak. Gerekirse birkaç gün konuşmayın. Hâlâ alacaksın o ıspanağı derse olmazsa -hiç tavsiye etmem- iki vurun. Eşiniz polise gidip eşim bana şiddet uyguladı "beyanı" vermeden önce siz savcılığa giderek eşime şiddet uyguladım deyin. Yani "beyanı" siz verin. Hakim ne yapacak size? 6 ay eve ve eşinize yaklaşma yasağı koyar. Hatta hakim pişman mısın derse değilim, bugün olsa yine yaparım deyin. Eve girme yasağınız olduğu için ıspanak almaktan da böylece kurtulmuş olursunuz.

Biliyorum, garip karşıladınız fikrimi. Bence ıspanağa o kadar parayı vermektense tüm bunları yapmaya ve çekmeye değer.

* 23/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Yorumlar

  1. ıspanak pahalı da pırasa ucuz mu? yoksa listede yok muydu?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde