Giderken
kubbede hoş bir seda bıraktı mı? Camianın geneli nezdinde hayır. Çünkü
istenmeyen kişisi idi. Deruhte ettiği teşkilatını hallaç pamuğu gibi savurdu.
Biçip doğradı dense yeridir. Mevcutları doğrar, yenilerini getirirsem her şey
yoluna girer sandı. Götürdüklerimin yanında getirdiklerimin desteği yeter de
artar diye düşündü. Teşkilatı aşağıdan yukarıya sallarken ne tekme
vurduklarının ne de getirdiklerinin onurunu hesaba kattı. Dediğim dedik,
astığım astık, kestiğim kestik dedi.
Yeni
öğretmen alımında, idareci atamada, şube müdürü seçiminde mülakat denen ucube
yöntemi icat etti, ya da önüne kondu. Siz asıl değilsiniz; asıl, asıl
benim dedi. Hepsini geriye dönük puanlattı. Mevcut müdür ve müdür
yardımcılarının çoğunu kapının önüne koydu. Elimi sallasam ellisi gelir dedi.
Sözlü mülakat yoluyla istediğini seçip koltuğa oturttu. Öncekilere haydi asli
görevinize dedi. Bunu yaparken en büyük yardımcıları, ayağını kaydırdığı milli
eğitim müdürlerinin yerine vekaleten getirdiği müdürler ve sözlü mülakat
yoluyla atadığı şube müdürleri idi. Yaptığı tasarrufları mahkeme iptal etti;
bakanı, mahkeme kararlarına göre yeniden atama yapacağım dedi. O ise hayır
dedi. Mahkeme kararlarını uygulamayan ve bakanını dinlemeyen kişi olarak tarihe
geçti. Her türlü atamalarda ayyuka çıktıkça o, ben doğru yoldayım dedi.
Seçime giderken radikal karar almaktan çekinmedi. “Beni
getiren irade, oyunu düşürür” demedi. 8 yılını dolduranları 7 Haziran seçimleri
öncesi rotasyona tabi tutacağım dedi. Sözü yetti. Çoğu kimse tayin isteyerek
yer değiştirdi. Seçimden sonra uygulamaya gerek yok, zaten maksat hasıl oldu
dedi, 8 yıl şartını uygulamadı. Yine uygulanmayacağını bile bile öğretmene
performans değerlendirme sistemi adı verilen “Öğretmen Strateji Belgesini
yayımlattı. Öğrenci ve velinin öğretmeni puanlaması anlamına gelen bu
performans uygulamasına -gelen tepkilere rağmen- kulağını tıkadı. Öteledi ama
kaldırmadı. Uygulamaya ömrü kifayet etmedi.
Proje okullarını MEB’de uygulamaya koydu. Nerede kendini
ispatlamış başarılı bir okul varsa proje okul kapsamına aldı. Bu okullarda
sekiz yılını dolduranlara “Haydin güle güle kendinize bir okul bulun” dedi. Yönetiminden
öğretmenine varıncaya kadar bu okulların personelini değiştirdi. Proje okul
dediği okulun, proje olmadan önceki durumuyla proje okulu olduktan sonraki
durumu arasında kimse bir fark göremedi. Herkes “Keşke başarısız bir okulu
proje kapsamına alsaydı” dedi durdu.
Öğretmen alımı ve yönetici atamalarında mülakat sistemini
uygulamaya koydu. Her sınava üç katı aday davet edildi. Bir katını alarak diğer
iki kat adaya “güle güle” dedi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki öğretmen açığını kapatmak
amacıyla 6 yıl çakılı kadro diyebileceğimiz “Sözleşmeli Öğretmenlik”
uygulamasıyla tepki çekti. Buna da eyvallah demedi.
TEOG yerine uygulamaya konan LGS dolayısıyla öğrenci ve
veli mağduriyeti hala belleklerde.
Sonuç olarak toplumun hepsini etkileyen büyük bir camiayı
temsil eden kurumun en tepesinde beş yıl boyunca durdu. Belki iyi niyetli ve
güvenilir, akıllı ve zeki biriydi. Ama uygulamaya
koyduğu her icraatı tartışıldı, tepki çekti. Gelen tepkiler dolayısıyla
kamuoyunu ikna etme yolunu denemedi. Ne kendisi geri adım attı, ne de kendisini
getiren irade, “Biraz tekin dur” dedi. Kanaatim, yaptığı ya da yapamadığı icraatlarla
kendisini getiren siyasi iradeye seçimlerde puan kaybettirdi. Birlikte hareket
ettiği sendikaya da itibar kaybettirdi. Ne İsa’ya yarandı, ne de Musa’ya. Keşke
böyle gitmeseydi…
* 28/07/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 28/07/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Doğru açıklamalar
YanıtlaSilEyvallah, teşekkürler.
Sil