25 Temmuz 2018 Çarşamba

Doktorları Şiddetten Korumanın Yolu


Günlük olmasa da gün aşırı bir ilimizde hastanede çalışan bir doktor şiddet görmemiş olsun. Genelde hasta veya hasta yakınlarının şiddetine maruz kalıyor. En hafifinin ağzı ve burnu kırılıyor. Bu durumu o kadar kanıksadık ki bereket ölmemiş, yaşıyor diyoruz. 

Doktor bir güzel dayak yiyor. Kendisini koruyacak kimse yok. Onları korumak için polis olsa diyeceğim, günümüzde vatandaş polisi de dinlemez. Hastane de asayiş ve güvenliği sağlasın diye görevlendirilen özel güvenliğin elinden bir şey gelmiyor. Çünkü pek bir yetkisi yok. Yetkisi olsa da gözü dönmüş bir kişi için polis ne yapsın, güvenlik görevlisi ne yapsın!

Şiddet uygulayan hakkında şiddete maruz kalan, şikayet etmek için suç duyurusunda bulunsa zanlının ifadesi alınıp "Haydi yiğidim, bu uğurda yolun açık olsun" denip salıveriliyor. Doktor ve şiddet uygulayan şu ya da bu şekilde yine yüz yüze geliyor.

Olup bitenden anladığımıza göre güvenlik görevlisi, polis, karakol ve adliye çözmüyor ya da çözemiyor bu sorunu. Bizde şiddet uygulayanların ifadesi alınıp salıverildikçe bu tacizler devam edeceğe benziyor. Ne olacak böyle? Biz yine sık sık şiddet gören hastane çalışanlarının maruz kaldığı şiddeti televizyonlarda duymaya ve seyretmeye devam mı edeceğiz? Çözümü nedir bunun?

Şiddet uygulamak, orta yerdeki sorunu şiddete başvurarak çözmek bizim toplumumuzun büyük çoğunluğunun ilk aklına gelendir. Çünkü şiddet toplumuyuz. Bu şiddetten de halka açık görev yapanlar -doktor ve öğretmenlerde olduğu gibi- sık sık nasibini alıyor. 

Doktor ve hasta, doktor ve hasta yakını arasındaki şiddette suçlu hastadır veya hasta yakınıdır ya da doktordur iddiasında değilim. Görevini ihmal eden doktor da vardır, laftan-sözden anlamayan hasta da. Orta yerde bir sorun var ki kavga-gürültü oluyor. Sorunu çözmenin yolu bu mu? Devlet görevini yapmayanları şikayet edin diye Bimer'i, Cimer'i, dilekçeyi, Alo şikayet hattını kuruyor. Niçin bu yolları kullanmıyoruz? Ya da Allah'ın aranızdaki sorunlarınızı konuşarak çözün diye bahşettiği dili ne diye ağzımızın içinde kalabalık ediyoruz? 

Çözüm, aramızdaki sorunu iletişim yoluyla çözmek, ama bu sökmez ve işlemez bizde. Biz olayın merkezine kendimizi koyduğumuz müddetçe karşı tarafın da haklı olabileceğini düşünmediğimiz müddetçe, şiddet uygulayanın yaptığı yanına kar kaldığı müddetçe, herkes sorununu kendisi halletmeye kalktığı müddetçe taciz olayları artarak devam edecektir. Hele bu durum hastaların birinin girip diğerinin çıktığı, içeride durdukça iyileşmek için geleni daha da hastalandıran ve kişinin psikolojisini bozan hastane ortamında oluyorsa insanımız sağlıklı düşünemez oluyor.

Peki, böyle gelmiş böyle mi gidecek, her psikolojisi bozulan hıncını doktordan mı alacak? Yok mu bir önerin derseniz, ben de sizin gibiyim. Devlet bir çözüm bulamamış ki ben bir çözüm yolu bulayım. Sadece aklıma gelen belki hoşunuza gitmeyecek ama doktorların tıp okurken eğitimlerine bir yıl daha ilave etmek belki çözüm olabilir. İlave edilen bu yılda doktorlara karate, tekvando dersi verilebilir. Şiddete maruz kaldığı zaman kendilerini korumak için gerekli gibi bu yol. Uzakdoğu sporlarını öğrenen doktor, belki bu karateyi hayatı boyunca hiç kullanmayacak. Saldırılara karşı caydırıcı bir yöntem diye düşünüyorum. Çünkü hangi birimiz karate veya tekvando bilen birine sataşırız. Biz ancak gücümüzün yettiğine horozlanırız. Dayak yiyeceğimizi bildiğimiz biriyle bir sorun yaşarsak hemen alttan alırız.

Nasıl beğenmediniz mi benim çözüm önerimi? Benden bu kadar! Varsa sizin bir öneriniz, buyurun! Sizi tutan mı var? Amaç üzüm yemek değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder